Kültür-Sanat

“Aklı uçkurunda bir filozof: Charles Bukowski”

Amerikan filmlerinde genellikle tek çocuklu genç dul güzel kadınlar olur. Bunlar genellikle de bir barda çalışırlar ve kendilerine sarkan, taciz eden erkeklere tahammül ederler. İşte Bukowski’nin sevgilisi Pam de bu kadınlardan birisi. Tam de filmlerdeki özelliklerde genç ve seksi. Ve bu gücünü zaman zaman erkekleri mat etmek, onlar üzerindeki gücünü kanıtlamak amacıyla gösteren kadınlardan birisi.

Pamela Wood: “Charles Bukowski’nin Kızıl’ı”, adlı kitabında, kendi kitaplarındakilerden farklı bir Bukowski var bir anlamda. Herkesin olduğu gibi, Bukowski’nin de kendi hakkında anlatmadığı yanları var. Pam, onun arabasını park ettiğinde bile kurallara nasıl uyduğunu ve ceza yememek ve kurallara uymak için her şeyi yaptığını söylüyor. Onun evdeyken serbest ve rahat olduğunu ama dışarıya çıktığında bütün kurallara tamamen uyduğunu gözlemliyor. Aslında bu gözlem doğru olabilir. Bukowski türü insanların çoğu, hiçbir şeyi takmaz, hiçbir şeyi ciddiye almaz ve her şeyi küçümser görünürler. Ama diğer yandan kuralcı ve prensip sahibidirler göründükleri kişiliğin aksine. Toplumu, bireyleri ve devleti her şeyi küçümserler, ama devletin ve de toplumun kurallarına uymamazlık da etmezler. Bu da onların başlıca çelişkileridir. Belki de Bukowski’nin kitaplarında anlattığı kendisi, olmak istediği ama bir türlü o olmayı başaramadığı alter egosuydu kim bilir… Pam’in dediklerini doğru kabul edersek, sarhoş olduktan sonra Bukowski, agresif olur ve küfür ve hakaretler yağdırırmış. Sarhoşluk sınırı da altı bira imiş. Bu bilgiyi de kendi yazdığı kitaplarında bulamayız.

Pam  içki de içiyor her gün Bukowski gibi, ama onun gibi tutkulu bir alkolik değil, esasında bir hapçı. Sürekli hap içerek kafa buluyor, zayıflamak istiyor. Pam’ın dikkat ettiği bir şey de Bukowski’nin derme çatma kitaplığında kendi yazdığı kitaplardan başka bir kitap olmaması. Ve onu bir kitap okurken görmediğini yazıyor ilişki boyunca, gazetelerin de spor ve at yarışı sayfalarını okurmuş hepsi o kadar. Ama bunun yanısıra okumadan, çok yazdığına şaşıyor. Bukowski bir yazar, ama bir entelektüel değil, okunmadan da yazılabilir onun tarzında. Ama Bukowski, yoksulluk döneminde halk kütüphanelerine devam eden ve orada okuyan bir kişiydi kendi yazdıklarına göre.

Bukowski, kendi yazın tarzında, yeraltı edebiyatı içerisinde önemli bir yazardır. Hatta Jean Paul Sartre, ondan “Amerika’nın en iyi şairi” olarak söz eder. Kendi türünde bir çığır açmış ve en çok kopyalanan yazarlardan birisi olmuştur.

Her insan elbette kendisini anlattığından farklıdır, başkasının gözünde. İnsanlar kendi eksik, yanlış ve hatalarını anlatmaktan kaçınırlar. Bazen göremezler bunları da üstelik. Ama başka bir insan, sizdeki tüm şeyleri dikkatli bir bakış ve sorgulama ile ortaya çıkarabilir. Pam’ın bu gözlemlerinin tümü doğru olmayabilir, sonuçta subjektiftir. Ama yine de doğrusuyla yanlışıyla Bukowski’yi başka bir insanın gözünden okumak istiyorsanız, kitabı tavsiye ederim.

 

Erol Anar

 

Aşağıda kitaptan bazı alıntılar var:

“Beni rahatsız etme artık, göt,’ diye bağırdı Bukowski ahizeye, sonra yerine çarptı. Dişi hayranlarına verdiği tepkiden farklı olarak erkek hayranlarına verdiği tepki genellikle böyleydi. Yazılarını ne kadar överlerse, onlardan o kadar nefret ederdi sanki.   Ona o kadar kaba olmamasını söylediğimde –adamların tek suçu kitaplarını sevmeleriydi nihayetinde– şöyle derdi: ‘Kaybedenler bunlar. Kendilerini yazar ya da şair zannediyorlar ve benden yayınlanmalarına yardım etmemi bekliyorlar. Göt herifler!’ s. 88.

“Hipodromda yazarlıktan kazandığımdan fazlasını kazanıyorum.”

“Yazabildiğini düşünen insanların çoğu kendilerine gerçek bir meslek bulsalar iyi ederler. Hayatta istediğin her şey gibi, tutku hissetmiyor ya da o uğurda fedakârlık yapmaya hazır değilsen, zamanını boşuna harcama.”

“Bugüne dek bir porno sinemasına gitmediğini söyleme bana. Bukowski: ‘Bana göre değil,’dedi. ‘Açık kalp ameliyatı izlemek gibi gelir bana. Ben her şeyi görmek istemem. Perdenin ardında ne olduğunu tahmin etmeyi severim.” s. 36.

‘Filozofsun sen daha çok, sapık bir filozof, aklı uçkurunda bir filozof, ama filozof yine de.’ s. 51.

“Yazabildiğini düşünen insanların çoğu kendilerine gerçek bir meslek bulsalar iyi ederler. Hayatta istediğin her şey gibi, tutku hissetmiyor ya da o uğurda fedakârlık yapmaya hazır değilsen, zamanını boşuna harcama.” s. 32.

“Hipodromda yazarlıktan kazandığımdan fazlasını kazanıyorum.” s. 32.

“Kendi kitaplarının nüshaları dışında Bukowski’nin kişisel kütüphanesi neredeyse yok gibiydi. Evinde hiçbir zaman başka yazarların metinlerine rastlamadım, gazete ya da yarış bülteni dışında bir şey okuduğuna da tanık olmadım. Kitapların çoğunu –şiir ve düz yazı– okumaya değer bulmadığı içindi sanıyorum.” s. 95

“O denli tuhaf bir bohem ve burjuva karışımıydı ki. Dairesinde kural yoktu –istediğin her şeyi istediğin anda yapabilirdin. Fakat dışarıda olduğunda bütün kurallara On Emir’lere uyarmış gibi uyardı.” s. 102

“Bir süredir yazılarında o kadar abartılacak bir şey olmadığını düşünüyordum. İnsanlar tapıyorlardı yazılarına. Fakat ben o kadar muhteşem bulmuyordum. Konuları genellikle çiğ ve bayağıydı –sık sık bedensel işlevlere ve ölüme atıfta bulunuyordu– ve yazma tarzı çocuksu denecek kadar basitti. Kendime belki de değerini takdir edemeyecek kadar bilgili olmadığımı söylüyordum. Punk-rock akımı yaygınlık kazanmaya başlamıştı ve okurlarının özünü onların oluşturduğunu düşünüyordum –genç, memnuniyetsiz ve öfkeli.” s. 106.

“Seyirci bana bayılmıyor, ben de seyirciye bayılmıyorum. İnsanlar bana üç gözlü bir panayır ucubeymişim gibi bakıyorlar. İnsan numarası yapan maymun muamelesi yapıyorlar. ‘Böyle buyurun, hanımlar beyler. Şaşırtıcı Bukowski’yi görün. Yarı insan, yarı maymun. Annesi King Kong’un tecavüzüne uğramıştı.’ Kahretsin, nefret ediyorum orospu çocuklarından.” s. 158.

Pamela Wood: “Charles Bukowski’nin Kızıl’ı”, Altı Kırkbeş Yayınları, İstanbul, 1. Baskı: Temmuz 2012,

 

Dünyalılar

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu