Ne Yapmalı?

Alakır can çekişiyor, yardım et!

Yürütmeyi durdurma kararlarına, bölgenin SİT alanı ilan edilmesine, bilimsel raporlara, bölge halkının tüm itiraz ve isyanlarına rağmen Alakır’da hükümet terörü, para için gözü dönmüş şirketler aracılığıyla yok etmeye devam ediyor.

Alakır-2 HES’i engellemek için bir yardım çağrısı aldık, lütfen destekleyin. Aşağıdaki metni imzalayıp “ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK İL MÜDÜRLÜĞÜ, Meltem Mah. Dumlupınar Bulv. No:135 07030 Muratpaşa / ANTALYA ” ADRESİNE ELDEN YA DA KARGOYLA ULAŞTIRIN.

ANTALYA VALİLİĞİ ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK İL MÜDÜRLÜĞÜ’NE

                                                           ANTALYA.

KONU: ALAKIR – II REGÜLATÖRÜ VE HES, MALZEME OCAĞI, KIRMA-ELEME TESİSİ VE HAZIR BETON ÜRETİM TESİSİ PROJESİ ÇED RAPORU İÇİN GÖRÜŞ

GÖRÜŞ SAHİBİ AD – SOYADI:

TC KİMLİK NO:

MESLEĞİ:

ADRESİ:

AÇIKLAMALAR:

Antalya İli, Kumluca İlçesi sınırları içinde yer alan Alakır Çayı Havzası üzerinde, 8 adet HES projesi olduğu malumunuzdur. Bunlardan 4 tanesi halihazırda çalışır durumdadır. 27-12-2013 tarihinde ÇED raporu halkın görüşüne açılmış olan Alakır–II Regülatörü ve HES Projesi, birbiri ardına dizilerek 60 Km.lik akış hattı boyunca Alakır Çayı’nın toprakla irtibatını tamamen kesecek ve geri dönüşümü olmayan ağır zararlara neden olacak bu 8 HES projesinin, geriye kalan 4 tanesinden biridir.

Şahsi görüşüm, söz konusu ÇED raporunun fiziki ve bilimsel yeterlilikten çok uzak olduğudur. Bu rapora kurumunuz tarafından “olumsuz görüş” verilmelidir.

GEREKÇELER:

1.    Raporda, Alakır Çayı üzerinde yapılacak diğer HES projelerinin etkileri ile birlikte, “Kümülatif Etki” değerlendirilmesi çok yüzeysel olarak yapılmış, 60 Km.lik bütün bir dere yatağının %10’luk “can suyu”na mahkum edilmesinin yaratacağı korkunç sonuçlar gözlerden saklanmaya, geçiştirilmeye çalışılmıştır. Oysa, bu konuda yapılmış akademik çalışmalar vardır ( İ. Üni. Orman Fak. Prof. Dr. Doğan Kantarcı çalışması; Türkiye Ormancılar Derneği Raporu) ve bu çalışmalar ortaya koymuştur ki, bütün Kumluca bölgesinin içme ve kullanma suyu dengelerini tehlikeye atacak bu derece saldırgan bir projeler toplamı, kısa sürede ve yüzeysel olarak hazırlanmış bu ÇED raporlarıyla karara bağlanamaz. Bağlanırsa, sonuçlarının vebali bu raporları yazan şirket ve kurumlar kadar, yeterince incelemeyen ve onaylayan kurum ve yetkililere de ait olacaktır. Bölgedeki yağış ve akışa geçen su dengelerinde ortaya çıkabilecek bozulmalar, oluşturulacak projeksiyonlar ve denge modelleriyle irdelenmeden bir karar verilirse, oluşabilecek kuraklık, bütün ekonomisi Alakır Çayı’nın suyu ile yapılan tarıma bağlı olan Kumluca’da toplu bir felakete yol açacaktır. Çalışır durumdaki HES işletmeleri civarındaki köylerde kuyular kurumuş, bahçe ve tarlalardaki verim düşmüştür. Bütün HESler çalışmaya başladığında, Alakır Çayı Havzasının tamamında kuraklık ortaya çıkacak, bir kaç yıl içinde bütün Kumluca’da etkisi görülecektir. Elektrik üretiminde “Kamu Yararı” olduğu doğruysa da, Kumluca halkının tarım yaparak yaşamını sürdürmesi ve sahip olduğu içme kullanma suyunun korunmasında “Üstün Kamu Yararı”  söz konusudur.

2.    Can suyu miktarı bilimsel bir çalışma ile tespit edilmiş değildir. Buharlaşma miktarı eksik hesap edilmiştir. Bölgenin karstik toprak özelliği göz ardı edilmiş, sanki yağışın çok büyük bir miktarı akışa geçiyormuş gibi bir yanıltmayla HES’e alınabilecek su miktarı fazla gösterilmiştir. Oysa %10-13 can suyu bu toprağın karstik göçüklerinde kaybolup gidecek (önceki HESlerde bu görülmüştür), yazın aşırı buharlaşma nedeniyle kesinlikle yetersiz kalacaktır. Ayrıca yine bu can suyu ile bölgedeki erişkin balık populasyonunun hayatta kalması mümkün değildir. Bütün bu konular akademisyenlerce kanıtlanmıştır. Alakır Çayı’nda kabul edilebilecek can suyu oranı % 60’tan az olamaz. Oysa bu durumda bu HES projesinin gerçekleşmesi için yeterli su kalmamaktadır. Ayrıca, bölgede artan nüfus da tarıma dayalı bir yaşam tercih etmekte, dolayısıyla sulu tarıma ayrılacak su miktarı her yıl artmak zorunda kalmaktadır. HES projesinde, böyle bir gelişme öngörülmemiş, tarımın gelişimi yok sayılmıştır. Yani eğer bugün bu HES projesine onay vermeyi seçerseniz, bölgeyi susuzluğa, tarımın bitirilmesine, bölge halkının açlığa ve işsizliğe mahkum edilmesine, sucul hayatın katliamına onay vermeyi seçmiş olacaksınız.

3.    Toplam 168.500 m3 kazı yapılacaktır. 64.000 m3 dolguda kullanılacak diyor ama bu mümkün değildir. Kazı toprağı çamur ve kum olacaktır. Dolguda kullanılamaz. Diyelim ki kullanıldı,104.500 m3 hafriyatın depolanacağı yerde kaymalar ve ağaç ölümleri olacaktır. Toplamda etkilenecek alan, öngörülenden çok daha fazla olacaktır. Zaten heyelan riski olan bölgede, yeni heyelanlara neden olunacaktır. Nitekim, geçtiğimiz yıllarda, bölgede yapılan HES inşaatları sırasında büyük bir toprak kaymasına neden olunmuş, hem çok sayıda ağacın devrilmesi, hem de Kumluca’nın içme suyu borularının tahribatı sonuçlarını doğurmuştu. O dönemde Kumluca 1 hafta susuz kalmış, sorun giderilmiştir ancak, heyelanın öldürdüğü ağaçlar yerine konamamış, bölge heyelana daha da açık hale getirilmiştir.

4.    Jeolojik haritalarda da görüldüğü üzere, bölge aşırı meyilli ve heyelanlıdır. Böylesi bir bölgede değil ağaç kesmek, var olan ormanların arttırılması yoluna gidilmesi gerekirken, projede 501 ağaç kesilecek deniyor. Yukarıda saydığımız nedenlerle (kuraklık ve heyelanlar) ölecek ağaç sayısını hesaplamak ise, bu kısa ÇED raporunun ve onu hazırlayan zatların ilgisini çekmemiş görünmektedir. Ölecek ağaçlar yaşlı, yetişmiş ve sağlıklı ağaçlardır. Yerlerine ağaç dikilse bile, bir ağacın bu yetişkinliğe ulaşmasının da ülkemize bir maliyetinin olduğu düşünülmemektedir. Bu hesabı kim ödeyecektir? Bu ağaçların kaybedilmesi ile bölgemiz pek çok zarara daha uğrayacaktır: havzada heyelan tehlikesi artacaktır, ormanın su üretim kapasitesi düşecektir, kuraklık riski artacak, içme suyumuz bile tehlikeye düşebilecektir.

5.    ÇED raporunda, “kârlılık” başlığı altında yalnızca işletmeyi yapacak olan şirketin elde edeceği kâr hesaplanmıştır. Oysa, böylesi bir rapor, daha çok, bu yatırımın uygulanması ile tahrip edilecek alandaki ülkemizin ( yöre halkının, bölgede var olan ve bölgenin sağlıklı bir yaşam sürmesini garanti eden doğal hayatın vs.) kayıpları karşısında, elde edilecek enerjinin getirilerinin karşılaştırmasının yapıldığı bir belge olmalıdır. Maalesef bu açıdan baktığımızda, ülkece ve ulusça kaybedeceklerimizin karşısında, ancak “komik” olarak niteleyebileceğimiz bir elektrik enerjisi üretilebilecektir. Ayrıca, yukarıda sayılan sakıncalar düşünüldüğünde, bu işletmenin buraya kurulmasını kabul edebilmemiz için, daha az veya sıfır riskli bir yöntemin var olmadığından da emin olunması, bu saldırgan ve bölgemizin geleceğini tehlikeye atan işletmeye “mahkum” olduğumuzun kanıtlanmış olması gerek-şarttır. Oysa böyle bir durum söz konusu olmadığı gibi, bölgemizde, verimsiz ve hafif eğimli bölgelerde kurulacak güneş enerjisi santrallarıyla, yaşadığımız yerleri tahrip etmeden, çok daha verimli enerji üretimi yapabileceğimiz, bilinen bir gerçektir. Aşağıda, bu konuyu irdeleyeceğiz:

  •  Proje, iletim boruları, çevirme yapısı, yükleme havuzu, santral binası, cebri boru, HES, malzeme ocağı, kırma – eleme tesisi, hazır beton üretim tesisi ve ilgili yollardan oluşmaktadır.
  • Proje için tahrip edilecek toplam alan raporda yaklaşık 240.000 m2 olarak belirtilmiştir. Buna malzeme ocağı, kırma-eleme tesisi, hazır beton ünitesi ve yollar dahil değildir. Biz yine de hesabımızı bu rakam üzerinden yapacağız, ancak çok daha fazla olduğunu aklımızda tutarak…
  • 175.000 m2 si orman arazisi olan bu alanda tam 501 ağaç kesilecektir. Çoğunluğu 100 yaşın üzerindeki çam ve sedir ağaçlarıdır. Bu ağaçların yeniden yetişmesinin ülkeye maliyetini hesaplamak olanaksızdır.
  • Bütün bu kesimler ve tahribat karşılığında yıllık sadece 22 milyon KW elektrik üretilecektir. Verimlilik oranı yaklaşık %55 dir. Yani yılın yarısında doğru dürüst bir üretim olamayacaktır.
  • Bu miktar bir arazi üzerine güneş panelleri ile bir santral kurulsaydı, elde edilecek enerji 50 milyon KW olacaktı.
  • İki katından fazla elektrik elde edilecekti ve herhangi verimsiz bir bölgeye kurulabilecek olan bu güneş santralı ile hiçbir zarara sebep olunmayacaktı…
  • Bu güneş enerjisi santralının kurulum maliyeti daha fazla olacaktı ancak, verimliliği çok daha fazla olacağı için kendisini çok daha kısa sürede ( bu örnekte 4.6 yılda) amorti edecekti.
  • Gerçekten yenilenebilir ve sürdürülebilir bir sistemdir, hizmet ömrü de 3 kat fazla olacaktı.

SONUÇ VE TALEPLER:

Bütün bu gerçekler ve bilimsel verilerin ışığında, bu ÇED raporunun, Alakır-II Regülatörü ve HES projesinin bölgeye vereceği zararları gerçekçi bir yaklaşımla ele almadığı ortaya çıkmaktadır. Kabul edilmemesini talep ediyorum.

Yakın bir geçmişte, en yetkili ağızlardan “10 megawatt altındaki HESlere izin verilmeyeceği” ve “HESlerle küçük dereleri mahfettiğimiz” açıklamaları yapılmışken, astarı yüzünden pahalıya gelecek, yarardan çok zarar getirecek bu projeye, elinizi vicdanınıza koyarak “HAYIR” demenizi istirham ediyorum.

Ayrıca, yine yukarıda saydığım nedenlerden ötürü, Alakır Çayı havzasında, acil bir “Havza Koruma Planı” ve sürdürülebilir bir “Havza Yönetim Planı” hazırlanmadan, yeni bir HES projesine kesinlikle onay verilmemesi talebimi, bakanlığınızın en üst yetkililerine ulaştırmanızı talep ve arz ederim.

Saygılarımla.

 

Ad – Soyad:

İmza:

Tarih:

AŞAĞIDAKİ LİNKTEN  “OLUMSUZ GÖRÜŞ” METNİNİN ÇIKTISINI ALIP İMZALAYARAK :

“ÇEVRE ve ŞEHİRCİLİK İL MÜDÜRLÜĞÜ, Meltem Mah. Dumlupınar Bulv. No:135 07030 Muratpaşa / ANTALYA ” ADRESİNE ELDEN YA DA KARGOYLA ULAŞTIRIN.


ALAKIR 2 ÇED RAPORU İÇİN OLUMSUZ GÖRÜŞ YAZISI

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu