Kültür-Sanat

Başkaldırı ve trajedi dolu bir yaşam: İsadora Duncan

“Beden ruhun ışıltılı bir manifestosudur.” söyleminden yola çıkarak kendine özgü üslubuyla tabulara karşı gelen ve modern dansın temellerini atan güçlü bir kadındır İsadora…

MTI4ODM2MDc5NzU0NTE1NzMwBu adam bir macerasever,
Ama pek yüksek
Ve seçkin markası.

İnce o, sevecen,
Ve üstelik şair,
Çok az da olsa
Çevik, atılgan gücü,
Kırkını geçkin bir kadını
Alımsız bir kız sayar
Ve sevgilisi…
(Sergey Yesenin, Kara Adam)

Yukarıdaki satırların ithaf edildiği kadın, ABD’li modern dans sanatçısı ve koreograf Isadora Duncan, 27 Mayıs 1877’de San Fransisco’da dünyaya geldi. Yunan güzellik ideali temelinde klasik konser müziğini dansa dönüştürdü, klasik balenin muhalifi olarak antik çağın danslarını yeniden canlandırmaya çalıştı.isadora_duncan

Isadora Duncan İrlanda’dan ABD’ye göç etmiş olan bir ailenin kızıydı. Annesiyle babası boşandığında müzik öğretmeni olan annesinin yanında yoksulluk içinde, ancak müzikal bir ortamda büyüdü. Annesi, 1899 İsadora ve diğer çocuklarıyla birlikte Avrupa’ya geri döndü.

İsadora daha 16 yaşındayken klasik baleye reddetti ve kendi tarzını geliştirmeye başladı. Chicago ve New York’ta fazla başarılı olmayan bazı gösteriler yaptı. İlk başarılarını Londra’da kazandı, Paris, Berlin ve Moskova’da başarılarını sürdürdü, sonra yeniden Paris’e döndü. Çıktığı turnelerle Avrupa’nın tümünü, Kuzey ve Güney Amerika’nın bütün metropollerini gezdi.

1904 yılında kız kardeşi Elizabeth’le birlikte Berlin-Grünewald’da yatılı bir dans okulu kurdu. Burada çocukları ücretsiz olarak yetiştirmeye, ruh ve beden eğitimini aynı anda vermeye çalıştı. Sonra okulunu Berlin’e taşıdı ve burada aktör, yönetmen ve sahne ressamı Edward Gordon Craig’a aşık oldu, ondan Deidre ismindeki kızını dünyaya getirdi.isadora_duncan

İsadora sahneye çıktığında seyircileri derhal büyülüyordu. Masmavi bir sahne perdesi önünde aniden ortaya çıkıyor, uzun süre hiç kımıldamadan duruyor, müziğin ilk nağmeleriyle birlikte kollarını başının üzerinde birleştirip, seyircileri tümüyle etkisi altına kadar kımıldamadan bekliyordu. Kollarını ve bacaklarını ortaya koyan Eski Yunan giysileri kiton ve tunika içinde, korse giymeden ve çıplak ayakla dans ediyordu.

Klasik dans okuluna yazdırıldığında, parmak ucunda durması istenince: Bu, doğaya aykırı bir şey. Kimse parmak ucunda yürüyemez ki…

Gordon Craig’den sonra 1910-13 arasında Paris Singer’le (1867-1932) birlikte yaşadı, 1911’de çocukları Patrick’i dünyaya getirdi. 1913 yılında bir araba kazası onun hayatını değiştirdi. Bir virajda bozulan motoru tamir etmek için aşağı inen şoförü, el frenini çekmeyi unutmuştu. Araba Sen Nehri’ne uçtu, çocuklar ve dadı boğularak öldüler. Bu felaketten sonra İsadora Duncan içmeye başladı, kilo aldı ve dış çekiciliğini kaybetmeye başladı. Sonradan olan üçüncü bir çocuğu da, doğumdan kısa süre sonra öldü.Untitled-10

1922 yılında Moskova’da 26 yaşındaki Rus şairi Sergey Yesenin (1895-1925) ile evlendi. Birlikte Moskova’da ve Leningrad’da sahneye çıktılar, ancak İsadora’nın eski görkemli günleri sona ermişti. Yine de birlikte ABD’ye gittiler, sahneye çıktılar. İsadora gittiği her yerde uzun kırmızı ipek şalını takıyor, SSCB’ye övgüler düzüyordu. Bir defasında sahnede dansını bitirdikten sonra atkısını eline alıp sallamaya ve bağırmaya başladı:

İşte kızıl! Ben de öyleyim! Yaşamın ve kuvvetin rengi budur! Siz de bir zamanlar vahşiydiniz! Sizi evcilleştirmelerine izin vermeyin!

Yaptığı “komünizm propagandası” dışında danslarında şeffaf giysiler giymesi, anti komünist ve tutucu Amerikalıları harekete geçirdi, Duncan ile Yesenin Rusya’ya geri döndüler. Ancak mutlu günler bu kez de uzun sürmedi. Yesenin 1925 yılında intihar ettiğinde, İsadora Paris’teydi, ölüm haberini soğukkanlılıkla karşıladı. Artık parasızdı, hayatını borçlarla sürdürüyordu.

Duncan 50 yaşında öldü. Nis’te bir hayranının üstü açık spor arabasında gezerken, boynundan pek nadir çıkardığı uzun kırmızı ipek şalı arabanın tekerleğine dolandı ve Duncan’ın boynu kırıldı. Hemen orada hayatını kaybetti.

Yaşam öyküsü 1968 Vanessa Redgrave’in başrolde oynadığı “İsadora” ile filmleştirildi.

Kaynak: marksist.org

www.dunyalilar.org

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu