Arka Bahçemiz

Bilimsel Şakalar: Ne derken ne demek istiyorlar?

– Abi Merve’den çok hoşlanıyorum ama çıkma teklif etmeye cesaretim sıfırın epsilon komşuluğunda.

– Dikkat et de bu tabiri onun yanında kullanma yoksa evet cevabı alma şansın sıfırın epsilon komşuluğunda olacak!..

– …..

– Abi geçen gün Merve “Hangi tarz müzikten hoşlanırsın?” diye sordu favorim Bülent Ortaçgil dedim

– Çok iyi hareket hocam!..

– En sevdiğim parçası ‘Integral’ dedim… Integralimi al abi, limit sıfıra gider diye başlayan!

– Abi sen Merve’yle çıkmaya çalıştığına emin misin?!

‘Big Bang Theory’ dizisinden çıkma bir replik kadar vahim değil mi?

Birine çıkma teklif etmeye hiç cesareti olmadığını söylemenin muhtemelen en garip şekli ve favori şarkının bile ağır meslek terimleri içermesi handikapı!

Bilim adamı, akademisyen olmak zor iş. Özellikle matematik ve temel bilim alanlarında çalışanlar yılların getirdiği bazı deformasyonlara ister istemez maruz kalıyorlar. Her şey, üniversite yıllarından itibaren başlayan ve çoğunlukla soyut kavramlarla uğraşmanın getirdiği bir sonuç olarak normal hayattan uzaklaşma ile başlar. Yaptığı işi kimseye anlatamamanın, anlattığında da çoğunlukla anlaşılamamanın getirdiği bir yabancılaşma, hayata ve para kazanmaya geç başlama… Ve tamamen mesleki tatmin için yapılan bir iş.

Üniversiteye 18 yaşlarında girmiş bir matematik bölümü öğrencisinin er ya da geç içine düşeceği durumlardan birine örnek olarak:

– Hoca bugün dersiniz neydi?

– Topoloji !

– O nası ders yaw, ne anlatıyorlar?

– Homoloji, homotopi, ko-homoloji .. böyle konular çalışıyoruz !

– Matematik okuduğuna emin misin abi?!

klasikleşmiş muhabbeti verilebilir.

Seksist olmak gibi bir derdim kesinlikle yok! Ancak bir bilim insanının daha 18 yaşında yaptığı işi anlatmak adına her tür ergen şakasına maruz kalması babında fikir verebilir diye düşünüyorum. 18 yaşında başlayan bu kendini anlatabilme derdi bir süre sonra yerini teslimiyete bırakır, genç bilim adamı çabalamaktan vazgeçer ve soyutlanma süreci başlar.

Bilinen bir gerçek ki insanlar normal hayata yabancılaştıkça veya belirli bir camianın üyesi olunca, kendileri gibi olanlardan bir çevre yaratmaya daha meyilli oluyorlar. Bu kapalı çevrenin kendi arasında bir hukuku, bir ‘iç dili’ de oluyor doğal olarak.

Bu iç dil her meslekte vardır mutlaka. Avukatlar, doktorlar, mühendisler…

Bu mesleklerin tamamı, üzerlerinde bir fıkra kültürünün geliştiği alanlar olsa da sonuçta hepsi bir şekilde insanlarla iletişimin yüksek olduğu mesleklerdir.

İşte zavallı bilim insanın durumu, normal işler yapan, hayattaki amaçları daha elle tutulabilir, yaptıkları işler daha anlaşılabilir olan insanlara kıyasla biraz daha farklıdır:

Bir doktor, bir avukat ve bir matematikçi bir metres ya da bir eş edinmenin iyi ve kötü yanlarını tartışırlar. Avukat der ki:

– Kesinlikle metres daha iyidir. Eğer bir karınız varsa ve boşanmak isterse, bir sürü yasal problem çıkar.

Doktor:

– Bir karınızın olması daha iyidir çünkü eş bir tür güven duygusu verir ve stress düzeyinizi düşürür, bu da sağlığınız için yararlıdır.

Matematikçi;

– İkiniz de yanılıyorsunuz. Hem metresiniz hem de karınız olmalı ki karınız metresinizle ve metresiniz karınızla olduğunuzu düşündüğünde siz rahat rahat matematik çalışıyor olabilesiniz.

Sırf bu garip iletişim ve kimsenin anlamadığı şakalar ile ilgili inanılmaz popüler herkesin sevgilisi haline gelen ‘Big Bang Theory’ gibi diziler bile mevcut.

Peki ya es kaza bilim adamı, akademisyen ortamında kalıp da kaçamayacak durumdaysanız? Buyurun sizi ortama ısındıracak birkaç meslek şakası daha:

İki matematikçi aralarında mesleklerinin ne kadar önemli olduğunu konuşuyorlar. Sonra içlerinden biri diğerine dert yanıyor.

– Ah azizim ah! Matematiğe yeterince önem verilmiyor. Aslında devlet bu işe el atmalı, matematik bilmeyenlerden vergi toplamalı.

– Sayısal Loto tam da bu işe yarıyor zaten.

(Muhtemelen Türkiye’de haftanın her gününe bir şans oyunu düşmesinin sebebi!)

Üç istatistikçi ava çıkmıştır, ormanda dolaşırken bir yaban domuzu görürler. Birinci istatistikçi ateş eder, kurşun üstten ıska geçer; ikinci istatistikçi ateş eder, kurşun bu sefer alttan ıska geçer.

Üçüncü istatistikçi bir zafer nidası atar: Vurduk onu!

(İstatikçilerin kafalarına göre ortalama alma sevdasını yakında seçim anketlerinde görmeye başlayacağız)

***

Sonuçta ister bilim adamlarıyla dolu olan bir odada kendinizi yabancılaşmış hissedin, ister son günlerde ışık hızıyla değişen gündemde kendinizi deli bir bilim adamının çılgın deneylerine maruz kalan kobaylar gibi…

Unutmayın ki, herkesin anormal olduğu bir yerde aslında herkes normaldir!

Can Gürses

http://cangurses.wordpress.com

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu