Yaşam

Birilerini Öldürme Düşüncesi Sizi Katil Yapmaz!

Aklınıza bazen korkunç düşüncelerin geldiği olur mu? Hani kimseye bile söyleyemediğiniz ve çoğu zaman bunları düşünmekten dolayıda kendinizi suçladığınız düşüncelerden bahsediyoruz…Ya da takıntılarınız var mı kendinize bile itiraf etmekten korktuğunuz? Korkmayın büyük bir ihtimalle ruh hastası değilsiniz ve yalnız değilsiniz.

evil-thoughtsWinston Churchill bir söyleşisinde yaşamı boyunca kendisini yaklaşmakta olan trenlerin altına atma dürtüsüyle mücadele ettiğini söyler. 20.yüzyılın büyük matematikçilerinden Kurt Godel ise yediği yemeklerin kendisini zehirlemesinden korkar. Ve bu nedenle yalnızca eşinin yaptığı yemekleri yiyebilir. Ancak karısının 6 ay boyunca hastanede kalması gerektiği bir dönemde, bu korkusuna yenik düşerek yemek yemeği reddeder; 30 kiloya düşer ve açlıktan ölür. Alfred Nobel ise diri diri gömülmekten korkar. Bu nedenle öldüğü zaman, damarlarının açılıp kesin olarak öldüğü saptandıktan sonra yakılmasını vasiyet eder. Pek çok insan bu tür aykırı düşüncelerini dile getirmekten kaçınır; ta ki psikologları soruncaya kadar.

Geçen yıl dünyanın dört bir yanından seçilen 700 öğrenciyi kapsayan bir çalışmada, katılımcıların % 90’ının rahatsız edici, ürkütücü ve şaşırtıcı düşüncelere kapıldıkları ortaya çıkmış. Pek çoğumuz kırsal bir bölgede otomobil kullanırken aracımızı tarlaların içine sürme arzusu duyarız. Üçte birimiz bize ait olmayan ama açıkta duran bir parayı kimseye sezdirmeden cebimize indirmeyi düşünürüz. % 40’ımız yüksek yerlerde aşağı atlama dürtüsüne yenik düşme korkusu ile geri çekilme ihtiyacı duyar. Psikologlar bu düşünce ve dürtülere intrusiv (istenmeyen, rahatsız edici, izin almadan giren, zorlayıcı) düşünceler adını vermiştir.

Çoğu insanda intrusiv düşünceler geldiği gibi gider, ancak bazı insanlarda kalıcı olur. Bu fark kişinin tüm yaşantısını etkiler, çünkü bu uygunsuz duygulardan kurtulmak zor olduğu gibi, insanların yaşam kalitesini belirgin biçimde bozar; hatta bazı insanlarda akıl hastalığı olarak ortaya çıkar.

Bu tür düşünceleri kafasından atamayan insanlara, obsesifkompulsif bozukluk (OKB) tanısı konur. OKB ciddi ve tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Çoğunlukla sık sık el yıkamak gibi fiziksel ritüeller şeklinde kendini gösterir. Pek çoğu için bu takıntılı davranışların nedeni, kendisini rahatsız eden düşüncelerden kurtulma çabalarıdır.

kötü düşünceler

Bu intrusiv düşüncelerin kaynağı nedir? Psikologlara göre beynimizde “fikir üretici” olarak tanımlanabilecek bilişsel bir “şey” vardır. Normal koşullar altında bu “şey” tüm seçenekleri göz önünde bulundurarak sorunları çözmeye yarar.

Bu “şeyin” varlığını destekleyecek doğrudan bir kanıt yoktur, çünkü test edilmesi zordur. Ancak bazı araştırmalar, intrusiv düşüncelerin, stres altında olmak gibi bazı koşullarda daha fazla ortaya çıktığını gösteriyor.

Almanya’da sinir bilimcilerin 2012 yılında beyin taramalarına dayanarak yaptıkları bir araştırmada, intrusiv düşüncelerin lisandan sorumlu beyin bölgesinde oluştuğu görüldü. Bilim insanlarına göre rahatsız edici, tuhaf düşünceler “içsel konuşma” alışkanlığına sahip insanlarda daha sık görülüyor. Ne var ki düşünce ve lisan arasındaki bağlantı daha çok felsefe çatısı altında ele alındığı için nörolojik açıdan yeterinde incelenmiş değil. Bazıları düşüncenin lisana ihtiyaç duyduğunu ileri sürse de, çoğunluk lisanın, düşüncenin beyne girmesi ve çıkması için yalnızca bir yol olduğunu düşünür.

Bildiğimiz tek şey, intrusiv düşünceleri eyleme geçirme niyetinin hemen hemen hiç söz konusu olmamasıdır. Örneğin bir çocukla cinsel ilişki kurmaya yönelik rahatsız edici bir düşünce, sizi pedofil yapmayacağı gibi, öfke duyduğunuz birisinin kafasına balyoz indirme dürtüsü de sizin katil veya haydut olduğunuz anlamına gelmez.

HIV korkusu gibi saplantılar toplumların korku ve endişelerini yansıtır. HIV 1980’li yılların korkusudur. 1920’li yıllarda ABD’de doktorlar, frengi korkusunun yaygın olduğunu belirtiyordu. 1960’lı ve 1970’li yıllarda asbest korkusu doruktaydı. Şimdilerde ise iklim değişikliğinin yaratacağı felaketler toplumların kâbusu haline gelmiş durumda.

Günümüzde insanların pek çoğu yükselen sıcaklıkların su kaynaklarını kurutacağından ve kuraklığın dünyayı çöle dönüştüreceğinden endişe ediyor. Kimisi ısıtıcılarının, ocaklarının, fırınlarının kapalı olduğundan emin olmak için defalarca kontrol etme alışkanlığını edinmiş. Bunu yapmalarının nedeni kendilerine bir zarar gelmesi korkusundan çok, gezegenin kısıtlı kaynaklarını koruma kaygısı.

Dönemsel takıntılara bir örnek de son yıllarda insanların pek çoğunda görülen kanser korkusu. Günümüzün insanları, erken teşhis hayat kurtarır sloganının etkisi altında takıntı halinde checkup simidine sarılmış durumda.

iyi-yada-kötü-bir-şey-yoktur

İntrusiv düşünceler bu kadar yaygın ise ve OKB hastalığına yol açıyorsa, OKB niçin daha yaygın değil? Genel olarak toplumun % 2 veya 3’ünde bu hastalık görülür. Oysa herkes zaman zaman aykırı düşüncelere kendini kaptırır.

“Problem düşüncenin kendisinde değil, insanların bu düşünceyi nasıl yorumladığı ile ilgilidir” diye konuşan Kanada’daki British Columbia Üniversitesi’nden Stanley Rachman, zararsız ancak aykırı düşüncelerin OKB’a dönüşümünün altında disfonksiyonel (işlevini yitirmiş) inançların yattığını öne sürüyor. Bu inançlar genellikle çocukluk çağında edinilir. Örneğin pek çok insan eylemlerinin olumsuz sonuçlarını abartma eğilimi taşır. Bu da endişeleri tetikler.

Hepimiz bir ölçüye kadar disfonksiyonel inançlara sahip olsak da, bu, aramızdan bazılarının OKB hastalığı yakalanacağı anlamına gelmez. Diğer taraftan farklı disfonksiyonel inanç tipleri OKB semptomlarındaki geniş çeşitliliği açıklar. Örneğin mükemmeliyetçilik, simetri takıntısına yol açarken, hastalık kapma endişesinin abartılması temizlik ve hastalık kontrollerinde aşırıya kaçma eğilimi doğurur.

OKB’nin nasıl oluştuğu ile ilgili bugün kabul gören bilişsel modele göre OKB’ta geçerli olan en önemli disfonksiyonel inanç, şişirilmiş sorumluluk duygusudur. OKB hastaları genellikle bir sonucu etkileyebileceklerine inandıkları zaman bundan kendilerini sorumlu tutarlar.

Örneğin bir insan yerdeki kırık camları topluyorsa, başka birinin bunların üzerine basıp ayağını kesmesinden kendisini sorumlu tutuyor demektir.

Hayvanlarla cinsel ilişki, cinayet, ensest, hastalık korkusu, çocuk tacizi gibi düşüncelerin pek çoğu normal ve sağlıklı insanların beyinlerinde de oluşabilir. Uzmanlar 10 insandan birinde bu tür düşüncelerin zaman zaman ortaya çıkabildiğine işaret ediyor.

Bu tür intrusiv düşüncelerin hastalık düzeyine çıkmaması için öncelikle herkesin bu tür düşüncelere kapılmasının normal olduğuna, bunların baskılamanın doğru olmadığına ve düşünce ile gerçekliğin aynı şey olmadığına inanmanız gerekiyor. Tekrarlayan intrusiv düşüncelere karşı geliştirdiğimiz tepkilerden biri bu düşünceden zorla kurtulma çabasıdır. Ancak çok sayıda araştırma bunun olanaksız olmasa da, çok zor olduğuna işaret ediyor. Bu istenmeyen düşünceleri baskıladığınız zaman çoğunlukla başka bir zamanda yeniden ortaya çıkar. Örneğin yatmadan önce baskılamaya çalıştığınız bir düşünce rüyalarınızda yeniden su yüzüne çıkar.

Derleyen: Reyhan Oksay New Scientist, 26 Nisan 2014 http://www.psychologytoday.com/blog/anxietyfiles/200906/thosedamnunwantedthoughts http://ocdfree.tumblr.com/howtoovercomeintrusivethoughtshttp://www.psychologytoday.com/blog/anxietyfiles/200906/thosedamnunwantedthoughts http://www.soundmind.org/obsessivethinking.html

Dünyalılar

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu