Arka Bahçemiz

CEO’lara Yakından Bakış!

Nedir bu CEO?

ceo

Gelin şu lacivert takımlar giyen(son zamanlarda spor kıyafetler tercih edenlerin sayısı da artmaya başladı), lacivert camlı, granit mermerlerle kaplı plazaların en ferah katlarında ofisleri olan, son model yüzbinlerce dolarlık özel şoförlü arabaların arka koltuklarına yayılan ve kısa adları CEO olan arkadaşların ürettikleri dâhiyane buluşlara, şirketleri için uyguladıkları para kazanma yöntemlerine bir göz atalım. Bakalım bu anlı şanlı arkadaşların lacivert ve siyahlar arkasına gizlenmiş dünyalarında neler var. Birkaç tanesine ben örnek vereceğim, sizlerin de katkı yapmanızı umuyorum. Basit düşünmenizi istiyorum, çok basit.

Banka CEO’ları: Karşılığı olmayan paraların fabrika ortamlarında basıldığı ülkelerden paraları getirip üzerine bir faiz uygulayarak halka satarlar.

Tüketim malzemesi satan (giyim, elektronik, hizmet, tatil vs) ve reklam dünyasıyla iç içe geçmiş sektör temsilcileriyle konuşup kredi kartı uygulamaları geliştirirler. Mesela ‘tüketici’ aslında hiç ihtiyacı bile olmadığı halde ve  fiyatı maksimum 80 TL olabilecek bir ürünü 12 taksitli 240 TL fiyata satın alır. Kandırılmış ‘tüketici’ ayda 20 TL x 12 ay ödediği için kendini çok şanslı hisseder ve hem mağazaya hem de bu imkânı sağlayan bankaya minnet duyarak evine döner.

Günlerce süren reklam bombardımanlarıyla düşük faizli kredi yaygarası koparırlar. Vaat ettikleri kredi faizi mesela 1.14’tür. Bankadan içeri girdiğinizde sigorta bedeli, dosya masrafları, devlet kesintileri ve daha birçok kalemlerle faizin bir anda 2.16 olduğunu şaşırarak öğrenirsiniz. İhtiyaçlarınızdan dolayı bankaya can havliyle girdiğiniz için bu faiz oranına bile eyvallah demekten başka çareniz olmayacaktır.

.

.

GSM Operatörleri CEO’ları: İnsanları robotlarla konuşturan çağrı merkezleri size kalp krizi ve beyin felci geçirtebilecek nitelikte donatılmış durumdadır. Bu çağrı merkezleri bu arkadaşların dâhiyane çözümlerinden biridir.

İçerik bedavaymış gibi bir reklam kampanyasıyla hatları satar ve sonra kullandığın internet kotası üzerinden faturan gelir. Mesela bir dergiyi 7 TL’ye alıp okuyabilecekken dergilik adı altında ücretsiz bir uygulamayla aynı dergiyi okumak için ödediğin internet parası 10 TL’yi geçebilir. Eğer sınırsız internet aldıysan o zaman zaten geçmiş olsun.

Hiç ihtiyacın olmadığı halde ve aslında 650 TL’ye alabileceğin bir telefonu sana 24 ay internet taahhüdüyle 1.500 TL’ye satarlar, bu satışta banka CEO’larıyla ortak çalışmaktadırlar. ‘Tüketici’ yine aylık düşük taksit tuzağına düşürülmüştür.

Medya CEO’ları veya çoğunlukla Genel Yayın Yönetmenleri: Büyük sermayelerin nüfuz elde etmek için kurdukları yayın organlarının başıdırlar. Patron ve  İktidarların direkt emrindedirler. Yalan haber yaparlar, ortada çok daha büyük bir kumpas varken kamuoyunu çok alakasız bir noktaya hipnotize edip kilitleyebilirler.

Mesela 12 cm x 12 cm ebatlarında bir müzik kutusunu dev müzik seti olarak pazarlamaktan asla utanmazlar.

Basın emekçilerini sömürmek onların gündelik işleri arasındadır. Ülkede en küçük bir ekonomik çalkantı olduğunda bunu ilk fırsat bilip asgari ücrete yakın alan çalışanları kapının önüne ilk koyan her zaman medya CEO’ları olmuştur. Hukuksuzluğu bir ilke olarak benimsedikleri için işçi davalarına en fazla maruz kalan yine bu CEO’lardır.

Bu arkadaşlar pozisyonlarını korumak ve aldıkları ortalama 50-100 bin TL arası maaşları her ay alabilmek için koca bir ülkenin geleceğiyle oynamaktan, milyonlarca genci ve milyonlarca aileyi TV karşısında aptal programlara mahkûm etmekten asla kaçınmazlar.

Tüm CEO’ların ortak özellikleri:

İnsanları insan değil tüketici olarak görürler.

İnsanların ceplerindeki parayı her türlü manipülasyonla, yalanla, sahte reklamlarla almanın yöntemlerini geliştirirler. Paraya ihtiyaçları olduğunda milyonlara ulaşmış müşteri potansiyelini kullanmakta hiç bir sakınca görmezler, mesela bu ay gelen her faturaya 10 TL ekstra yükleyip önümüzdeki ay, “aaa pardon yanlışlık oldu bu ayki faturada geri iade edeceğiz diyebilirler.”

Paralarını alamadıkları zaman şehir eşkıyalarıyla (Bir dönem Sedat Peker, Nuri kardeşler vs.) tahsilat işbirliği yapabilirler. Şimdi de taşeron avukatlık bürolarıyla, gayr-ı ahlaki yöntemler kullanarak fütursuzca borçlandırdıkları insanlardan borç tahsilatı yapmaya çalışıyorlar.

Sattıkları paranın sigortasını bile müşteriye ödetirler, tüm diğer kapitalist oyuncularla her türlü işbirliğini yapabilirler.

CEO’lar babalarımızdan öğrendiğimiz ahlaklı ticaret yöntemlerinden uzak, tek taraflı kazanç ve sonsuz tüketim üzerine kurgulanmış bir dünyanın ana taşeronlarıdır. Birer robotik aygıt gibi yaşadıklarının farkında bile değildirler.

Deniz KARTAL (kartaldeniz@yahoo.com)

01 Ekim 2013

Dünyalılar

Bankaların insanları nasıl soyduğuna ilişkin Bu makaleyi de okumanızı öneririz

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu