Arka Bahçemiz

Eğitim Sistemi Üzerine Düşünceler

 

eğitim

İnsanın ilk hayvanı ele geçirip onu eğitmesinden bugüne dek insanın eğitim anlayışı hiç değişmemiş; aynı yöntemlerle sistem haline getirmiştir. Devlet tüm kurum ve kadrolarıyla ele geçirdiği halktan yarar sağlamak için onu evcilleştirmesi gerektiğini düşünmekte; yasaları ve ahlakıyla yularını sıkıca bağlamakta, açlıkla sınamakta, gerekirse polisiyle terbiye etmekte, öğretmeniyle iş-görür hale getirmektedir.

Aç tavuğun gözlerini açtığında kendisini ambarda zannetmesi gibi insanlar da gözlerini dünyaya açtığında kendilerini haliyle kurulu bir düzende bulurlar ve göreceği adaletsizliklere, zulümlere, yoksulluklara, eşitsizliklere şaşırmaması ve isyan etmemesi için eğitilmesi gerekmektedir. Bu düzenin ekonomik bir temeli vardır ve bu işleyişin üretim ve tüketim ilişkilerinde yer alması gereken kalifiye elemana ihtiyaç vardır: kafa ve kol emekçileri.

Kendisine uyumlu ve makbul vatandaşlar isteyen devlet elbette eğitim alanında da tüm sorumluluğu yüklenecek; kuralları, yöntemleri, ideolojiyi, eğitimi kimin ve nerede vereceğini kendisi belirleyecektir.

Bu haliyle eğitim sisteminin temel esaslarını şu şekilde sıralayabiliriz:

  • Temel eğitim mimari, işleyiş ve misyon olarak hapishaneye benzer kurumlarda verilecektir. (etrafı tel örgü ve demir parmaklıklarla çevrili, kapısında güvenlik güçlerinin bulunduğu, dört duvar arası hücre tipi sınıflıklar)
  • Resmi ideolojinin dışına katiyen çıkılmayacak; devletin sarsılmaz güç, vatanın bölünmez, parçalanmaz olduğu çeşitli vesilelerle sürekli vurgulanacaktır. (istiklal marşı, diktatörlerin heykel ve posterleri, vatandaşlık dersleri, resmi bayram anmaları, kutlamaları çerçevesinde yapılacak etkinlikler vb.)
  • Eğitim verecek kişiler devletin sıkı süzgecinden geçmesi gerekmektedir. Memur oldukları, memur olmanın ”emir alan kişi” anlamına geldiği iyice belletilmelidir. (16 yıllık eğitim süreci, formasyon, temiz sabıka kaydı, erkekler için askeri eğitimden geçme zorunluluğu)
  • Hiyerarşik düzen disiplinle korunacak, ödül ve ceza sistemi uygulanacaktır. (müdür, öğretmen-öğrenci ilişkisi – müfettiş kontrolü, karneler)
  • Öğrenciler arasında rekabet esas kılınacaktır.
  • Verili eğitim sistemine göre başarısız olan veya disiplin kurallarına uymayan öğrencilere aptal olduğu her seferinde hissettirilecektir. (dayak, herkes içinde küçük düşürme, okuldan uzaklaştırma veya kovma, sınıfta bırakma)
  • Sisteme kalifiye eleman yetiştirilecektir. (işçi, memur, polis, doktor, siyasetçi vb.)

Okulda öğrenciye itaatin ve askeri disiplinin öğretildiği ilk ders: Öğretmen geldi, ayağa kalk! Eğitim daha sonra başlar. Devletin uygun gördüğü bilgi ve fikirler sisteme uygun insanlar yaratabilmek adına resmi ideolojinin kılıfından geçirilerek öğrenciye empoze edilir. Sözgelimi, öğrenci tarih dersinde ayağa kalkıp öğretmenin verdiği bilgilerin eksik veya yanlış olduğunu iddia edip iddiasını destekleyen kanıtlar sunsa da öğrenci dikkate alınmaz. Çünkü öğrenci sadece eğitilendir ve başında bir eğiticisi vardır.Sınavda öğrencinin bildiği değil, resmi olarak kabul edilen bilgi doğrudur. Öyleyse, öğrenci öğrenci gösterilen veya söylenen kaynaktan bilmek durumundadır. Başarılı sayılması için başkaca şansı yoktur.

İnsanın kendisini eğitici veya eğitilen kişi olarak görmesi aptallıktır. Zekaların eşitliğini kabul etmemektir.

Tüm eğitim sistemleri zekalar hiyerarşisine dayanır. Bu hiyerarşide devlet temel akıl; öğretmen üst, öğrenci aşağı zekadadır.Dolayısıyla hiç kimse birşeyi kendi kendine veya kolektif öğrenme süreciyle öğrenemez. Öyleyse toplumda eğiticiler şarttır. Fakat bu haliyle eğitim özgürleştirici değil aptallaştırıcı bir sistemdir. Çünkü, ”Bir zekanın bir başka zekaya tabi kılındığı yerde aptallaşma vardır” (Jacgues Ranciere, Cahil Hoca, sf:20)

Hemen hemen hiçbir öğrenci gerçek özgürlüğün, eşitliğin, adaletin, demokrasinin ne olduğunu; esas bilgilere hangi yöntemlerle erişip çığır açacak fikirlere nasıl ulaşacağını okul sıralarında öğrenmez. Öğretmen, öğrencinin yolundaki köstektir. Okulda öğrenilen sadece ve sadece kendisinin cahil olduğu ve ”eğer bir yerlere gelmek istiyorsa” empoze edilen bilgi ve fikirleri papağan gibi ezberleme gerektiğidir.

Öğrenci müfredata uygun öğretmene sadık kalarak mezun olsa bile cehalet hırkası hala üzerindedir; sadece cahalet hırkasının üzerine ”okumuştur” yazılı bir nişan takılmıştır. Bu nişanla kalifiye eleman olmanın en iyi niyetli açıklaması sistemin kendi açtığı ölümcül yaralara yara bandını saran el olmaktır olsa olsa. Bu el bazen doktordur, bazen mühendis, bazen bir memur, bazen bir amele, bazen bir sosyolog, bazen de bir öğretmendir.

Bilgeliğin yolu cehalet hırkasına ”okumuştur” yazılı nişanlar taktırmaktan değil, o cehalet hırkısını bir an önce soyunmaktan geçmektedir.

Edebiyatı, türkçeyi, tarihi, sosyolojiyi, felsefeyi, psikolojiyi, fiziği, biyolojiyi, siyasal bilimleri, iktisadı ve dahasını öğrenmek için gerçekten okullara, kadrolu-kadrosuz eğiticilere ihtiyacımız yok. Tüm bunları kendi kendimize veya kolektif çalışmayla da öğrenebiliriz. Eğer amacınız gerçekten öğrenmek ve dünyayı değiştirmek gibi bir ideali taşıyorsanız.

Aptallaştırıcı ve köleleştirici eğitim sistemi maalesef parasız, bilimsel, demokratik ve anadilde eğitim talepleri ve mücadelesiyle reformize edilemez. Eğitimin de kapitalist sistem gibi devrimci bir dönüşüme ihtiyacı vardır. Zekaların eşitliği ilkesine dayalı, kolektif öğrenme yöntemini esas alan bir eğitim sistemine ihtiyacımız vardır.

O zamana kadar da kendi kendine öğrenmekten, bunu yaşamın pratiğinden geçirmekten, okullarda firarı örgütlemekten ve kolektif öğrenme ağlarını şimdiden örmeye başlamaktan başkaca bir şansımız da yok.

Baran Sarkisyan

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu