Arka Bahçemiz

Fakirliğin Dayanılmaz Hafifliği

Fikret Başkaya neyin fakirlik ya da neyin zenginlik olduğunu bir kez daha sorguluyor.

Fakirliğin-Dayanılmaz-Hafifliği

 

“ GSYH büyüklüğünün, metalaşmanın, ithalat ve ihracatın çok yüksek olduğu, karbon gazı salınımında birinci sırada olduğu, gelirin aşırı adaletsiz dağıtıldığı, ‘ulusal gelirin’ %82’sine nüfusun ayrıcalıklı %12’si tarafından el konduğu, evsizlerin ve bir gelirden yoksun olanların sayısının her geçen gün arttığı, egzoz gazından zehirlenmeden sokakta yürümenin mümkün olmadığı, sokakların ve kaldırımların arabalar tarafından ‘işgal edildiği’, şiddetin istisna değil kural olduğu, insanlar arasındaki ilişkinin artık bütünüyle meta ilişkisine dönüştüğü, paradan, mal-mülkten başka hiç bir şeyin muteber sayılmadığı, ortak kullanım alanlarının yok olduğu, cinayetlerin, iş kazaları başta olmak üzere her türden kazanın vaka-i âdiyeden sayıldığı, her şeyin paralı hale geldiği, kamu hizmeti kavramının pek söz konusu olmadığı, yegane insan ilişkisinin maddi-parasal nitelikte olduğu, yaygın bir yabancı düşmanlığının (zenofobi) geçerli olduğu… “zengin” bir ülkede mi, yoksa, mütevazı bir GSYH’si olan, metalaşma düzeyinin olabildiğince düşük düzeyde olduğu, üretim ve tüketim etkinliğinin olabildiğince çevreye az zarar verecek şekilde örgütlendiği, ithalat ve ihracatın düşük, ortak kullanım alanlarının geniş, dayanışma-yardımlaşma duygusunun derin, sokaklarında rahatça yürünebilen ve karşılaşılan insanlarla selamlaşılan, yaşlılara saygı, sakatlara ihtimam, çocuklara sevgi gösterilen, başına bir iş geldiğinde yalnız olmadığı bilinci taşıyan, sosyal risklere ve doğal felaketlere topluca karşılık vermesini bilen, aç, evsiz ve gelirsiz kalma, muhtaç duruma düşme korkusu taşımadan yaşayan, ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının olmadığı, toplumsal eşitsizliğin düşük düzeyde olduğu, yediği şeyle zehirlenmeyen, temiz hava soluyup, temiz su içen, hırsızlığın istisna olduğu, evlerin kapısında üç-dört kilit, pencerelerinde demir parmaklıklar olmadığı, bölüşmesini, paylaşmasını bilen, farklı bir “zenginlik” anlayışına sahip olan, asıl zenginliğin maddi olanın ötesinde olduğunu bilen, yöneticilerin bir koruma duvarının arkasına gizlenmeden insanlar arasında rahatça dolaşabildiği… pazarların, panayırların, parkların, kermeslerin yaygın birer sosyal-kültürel etkinlik alanları olduğu, estetik etkinliğin ve yaratıcılığın önemsendiği, “fakir” bir ülkede mi yaşamak isterdiniz?

Ya da bu iki ülkeden hangisi daha “zengindir” ?

Fikret Başkaya – “Yeni Paradigmayı Oluşturmak – kapitalizmden çıkmanın gerekliliği ve âciliyeti üzerine bir deneme” kitabından alıntılanmıştır.

Dünyalılar

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu