Eğitim

Gelişim ve teknoloji

Gelişmiş ülkelerle az gelişmiş ülkeler arasındaki fark, birinin teknoloji geliştirmesi ve diğerinin de o teknolojiyi tüketmesinden ibaret değil!

Gelişmiş ülkeler, geliştirdikleri teknolojinin, insana etkilerini araştırıp, kullanımını düzenleyici kurallar üzerinde çalışırken, az gelişmiş ülkeler, en yeni teknolojiyi kontrolsüzce tüketmeyi, bir gelişmişlik ölçüsü ve prestij unsuru olarak algılıyorlar. Buna iyi bir örnek, bilgisayarların çocuklar üzerindeki etkisi olabilir. 

teknoloji ve çocuk

Silikon Vadisini çoğunuzun duyduğuna eminim. Google, HP, Apple, Microsoft, Ebay, Facebook, Twitter, Mozilla gibi, bilişim teknolojisi devlerinin iş hayatına atıldığı ve merkezlerini kurduğu Kuzey Kaliforniya’da bulunan San Jose Vadisi’ne, Silikon Vadisi adı veriliyor.

Bu vadinin bilgisayarlarla hemhal olan şirket yöneticilerinin çocukları, bilgisayarlardan, tabletlerden ve akıllı telefonlardan oluşan bir teknoloji cennetinde yaşıyor olmalı!

Öyle ya, sınırlı ekonomik imkânlara rağmen ülkemizde, ”Her çocuğa bir tablet” kampanyası yapıldığına göre, teknoloji üreten ve çok daha geniş maddi kaynaklara sahip bu vadinin insanları, çocuklarının ayaklarına en modern cihazları, düşünmeden taşıyor olmalı!

 Oysa gerçek böyle değil!  Onlar konuya çok farklı yaklaşıyorlar! 

Silikon vadisi devlerinin çocukları için tercih ettiği okullar, Waldrof okulları gibi, yoğun fiziksel ve kültürel aktivite yaptıran, hayatın içinden örneklerle, deneysel eğitim veren eğitim kurumları.

Bu kurumların çok önemli bir özelliği, ilköğretim okullarına, bilgisayar teknolojilerini sokmamaları. Zaten bu insanlar, tam da bu nedenle, çocukları için o okulları tercih ediyorlar.

Yaratıcı öykü yazma ve anlatma, müzik, dans, spor, tiyatro gibi faaliyetlerin, duygu, düşünce ve davranış gelişimi için hayati önem taşıdığını öngören bu okullar, bilgisayarın bu tür becerilerin gelişimine katkısı olmadığını, hatta çocuğu sürekli cama kilitleyip, hareketlerini sadece birkaç parmağa sınırlayarak, motor gelişimi duraklattığını söylüyorlar.

Çocukların ancak beyin ve beden gelişimleri büyük ölçüde tamamlandıktan, insan ilişkileri kurma becerileri geliştikten sonra, ileri yaşlarda bilgisayar teknolojileri ile tanıştıklarında çok zarar görmeyeceklerini, zihinlerini bilgisayarın kontrolüne kaptırmayıp, onları verimli araçlar olarak kullanabileceklerini bildiriyorlar.

Yakın zamanda New York Times’da yayınlanan bir araştırma, liseli gençlerin yazdıkları yazıların giderek derinlikten yoksunlaştığına işaret ediyor.

Öğretmenler, televizyon, akıllı telefon, bilgisayar, video oyunları ve tablet gibi araçların ekranlarında sürekli hareket eden görsellerin, çocuk ve gençlerin dikkat süresini çok kısalttığını, internetten kopyalanan bilgilerle yapılan ödevlerin, gerçek araştırma ve öğrenmeyi engellediğini bildiriyorlar.

Çocukların ve gençlerin elinden düşmeyen bu cihazlar maalesef yalnızca yaratıcı düşünme ve odaklanmayı engellemekle kalmıyor!

Giderek daha sık rastlanan uykusuzluk, unutkanlık, sıkılma, bencillik, empati yoksunluğu, yalnızlık, kabalık, endişe, depresyon, bağımlılık, kendini başkalarıyla karşılaştırma, takıntı bozukluğu, uyuşturucu, sağlıksız cinsellik, riskli ilişkiler ve otizm gibi sorunlarda da rol oynuyor.

Ekranın önünden ayrılmadığı için yeterince hareket etmeyen çocuklarda, şişmanlık ve şeker hastalığına daha sık rastlanıyor.

Çocuklar ve gençler giderek çok daha az kitap okuyor ve okumanın kazandırdığı, odaklanma, okuduğunu zihninde canlandırma, sessizce oturabilme gibi becerilere sahip olamıyor.

Bedensel oyunlara dalan çocuklar oyun bitince durabilirken, teknolojik araçlarla adeta transa geçen çocukların ekrandan koparılması neredeyse imkânsız hale geliyor.

Bu araçlar, beynin haz, keyif ve bağımlılık hormonu olan dopamin maddesinin salgılanmasına yol açıyor ve kullanıcılar, bardakları birbiri ardına deviren alkolikler gibi, ekrandan kopamayıp bağımlılık geliştiriyor.

Hızlı dopamin salgısını, hızlı dopamin düşüşü izliyor. Dopamin salgısındaki değişimler, durgunluktan depresyona, dikkat eksikliğinden, şizofreniye uzanan pek çok rahatsızlığın bulgularına yol açıyor.

Beynin formatlanmasının büyük ölçüde çocukluk yıllarında gerçekleştiğini göz önüne alırsak, bu yaşlarda başlayan alışkanlıkların, yetişkinlikte değişmesinin çok zor olacağını tahmin etmek güç değil!

teknoloji ve aile

Peki ne yapmalıyız? Tamamen çaresiz miyiz bu salgının karşısında?

Burada bireysel bir deneyin sonuçlarına yer vererek, istenirse neler yapılabileceğini örnekleyeceğim.

Susan Maushart adlı bir Amerikalı radyo programcısı kadın, ergenlik çağındaki üç çocuğunun sürekli teknolojik araçlar kullanmasından duyduğu kaygı nedeniyle bir karar alıyor ve 6 ay süreyle, evdeki tüm dijital bağlantıları kesiyor, cihazları ortadan kaldırıyor. Çocuklar yalnızca okul kütüphanesinde, dersleri için internet bağlantısından yararlanıyorlar.

Yaşadıklarını, okurlarla bir kitapta paylaşan anne, bu deneyimin, evdeki herkes için çok ödüllendirici olduğunu söylüyor. Maushart’a göre, bu cihazları hayatlarından çıkardıktan kısa bir süre sonra:

– Çocukların dikkat eksiklikleri düzeliyor.

– Konuşmaları giderek daha akıcı ve anlamlı olmaya başlıyor.

– Kitap okumaya başlıyorlar.

– Ödevlerine yeterli zamanı ayırıyor, daha çok araştırma yapıyorlar.

– Çevrelerine ve doğaya daha duyarlı hale geliyorlar.

– Geceleri internette vakit geçirmedikleri için daha erken yatıyorlar. Uykuları düzeliyor.

– Herkes kendi cihazında bir şeyler dinlemek, izlemek veya oynamak yerine, birbiriyle konuşmaya başlıyor, ailece daha çok şey paylaşıyorlar.

– Yemekler beraber yeniyor ve sofrada sohbet ediliyor.

– Yeni hobiler ediniyor, spor yapıyor, müzik aleti çalıyor ve eğlenceli oyunlar geliştiriyorlar.

– Daha az gergin oluyorlar.

– Gerçek bir dünyada yaşamaya başlıyorlar.

– Daha olgun oluyorlar.

– Sosyal becerileri gelişiyor.

– Kuralsız ve basit mesaj dili yerine, gramer kurallarına uygun ve içeriği dolu yazılar yazmaya başlıyorlar.

Bu deneyimi daha yakından tanımak isteyenler, Susan Maushart’ın ”The Winter of Our Disconnect” kitabından yararlanabilir.

Çocuğunuz yukarıda sıraladığım sorunları yaşıyorsa, onun akıllı cihazlarla ilişkisini gözden geçirmenizi öneririm.

Ailelerin bu konuda sorumluluğu büyük!  Çocukların bu cihazlarla ilişkisini düzenlemek, ebeveynlerin görevleri arasında.

Çocuk ve gençlerin, doktor/terapist yardımıyla bu alışkanlıklardan kurtulmalarının, -aynen bir madde bağımlısının tedavisi gibi,- son derece zor ve başarı şansının düşük olduğunu unutmamanızda yarar var!

Özellikle küçük yaşlarda çocukların ellerine tutuşturulan bu cihazları, daha sonra geri almanızın neredeyse imkânsız olduğunu aklınızdan çıkarmayın!

Onlara iyi örnek olun! 

Aranızdan bazılarının, ”Biz eskiden bunlarsız çok mutluyduk!” dediğini duyar gibiyim!

Katılmamak mümkün mü!

Doç. Dr. Şafak Nakajima

http://www.safaknakajima.com/

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu