Arka Bahçemiz

Güzel Ülkem

Ülkemi çok seviyorum. Her yerini, her karış toprağını. Ülkem benim canım, canım benim ülkem.

Turkiye

 

Irmaklarını seviyorum ülkemin, yemyeşil ormanlarını… Sıcaklığını seviyorum, soğukluğunu sevdiğim gibi. Dağlarını seviyorum ülkemin, yüce dağları var. Neşeyle adını fısılda o dağlara, yankısını yüz yıl sonra bile duyarsın.

Denizi seviyorum. Her yeri denizlerle çevreli ülkemin. O denizlere girmek ve korkmadan açılmak ne büyük keyif.

El emeği bir oltam var çok şükür. İki balık tutarsam biriyle ekmek alıyor, dere kıyısındaki buz gibi suyla ekmek ve balığı katık ederek karnımı doyuruyorum.

Çok kenti var ülkemin. Kentlerinde ışıkla dolu insanlar var. Pis bir bara gidip sarhoş olmayı; yanı başımdaki kızla uzun bir sohbete dalmayı, şakacı delikanlılarla bardak tokuşturmayı seviyorum.

Benim ülkem kocaman bir yer. Ucu bucağı yok neredeyse. Ömrüm boyunca gezdim hala pek çok yerini bilmem.

Yurttaşlarımı hem severim, hem sayarım. Zaten aksi düşünülemez. Onlardan biri olabildiğim için, bana bu onuru verdikleri için hepsine minnet duyarım. Onların her biri de, tıpkı benim gibi, ben dahil diğer tüm yurttaşlara minnet içindedir. Bu nedenle her yerde, her zaman birbirimize selam verir, omuz verir; birbirimizin mutluluğu için seve seve emek veririz.

Kimimiz kendini Türk, Kürt, Yunan veya Çinli diye tanımlar. Bu iyi bir şey çünkü buradan hareketle ne muhabetler, ne şakalar çıkar. Bir kahvede tanıştığımız adam Laz olduğunu söyledi mi, başlar eğlence.

Kimimiz dindardır; camiye, kiliseye, havraya gider. Oradan çıktıklarında yüzlerinde tatlı bir nur olur. Sevinçle ellerini uzatır ve mutlulukla tokalaşırlar herkesle.

Kimimiz işçidir, kimimiz esnaf, kimimiz ağustos böceği gibi dalgacıdır. Ama kimse aç kalmaz ülkemde, herkese yetecek bir tas çorba vardır hep.

Benim ülkem sanatçı doludur ama o sanatıyla hava atan cinsten uyuz tipler değil. Duvarları boyayan ressamlar vardır, acayip mahluklar çizen karikatürcüler, şarkılar söyler bazıları ve onları herkes sever.

Benim ülkem adeta her yerdedir. Uçaktan inerim ve bir bakmışım yurttaşlarım sağda solda koşturuyor.

Kimsenin rızkında gözü olmayanların ülkesidir benim ülkem. Kimseye kötülük yapmayanların ülkesi. Kıskanç olmayanların, fesat olmayanların, riyakar olmayanların ülkesidir.

Ülkemin sınırı yoktur ama sınır dışı edilmek de bir o kadar kolaydır. Bu nasıl olabilir diye hiç sormayın. Hele bir başlayın kıskançlığa, kindarlığa, ikiyüzlülüğe; bir anda sınır dışı ediliverir ve anlarsınız ne demek istediğimi.

Önce şaşırırsınız. Yollar aynı yoldur, denizler aynı denizdir, dağlar aynı dağdır sanki. Ama her şey bambaşka gibi görünür gözünüze. Çok geçmeden jeton düşer. Artık başka bir ülkede olduğunuzu anlarsınız.

Bu ülkede somurtan insanlar vardır. Arabasının camını açıp küfredenler vardır. Birbirinin kuyusunu kazan, kendi de bir kuyuda olan yılan gibi mahluklar vardır.

Orada kendine Türk, Kürt, Yunanlı veya Çinli diyenden kork. Benim ülkemdekilerle aynı şeyi söylüyorlarsa da, bu insanların derdi şakalaşmak filan değildir. Bu sözleri bir rütbe gibi söylerler. Doğduklarında edindikleri bu ayrımları kibirle, hasetle tekrar ederler ve sana üstünlük taslarlar. Sen de onlardan geri kalmazsın. Bir bakmışın hepiniz birbirinize küfür ediyorsunuz, hepiniz korkuyorsunuz ve hepiniz elinize silah alıp birbirinizi vuruyorsunuz.

Bu kötü ülkede, camiden, kiliseden, havradan çıkan insanlar da bambaşkadır. Bir kere bu ülkede tüm mabetler çok gösterişlidir. Sanki o taş binalar sana “haşmetime tap ve benim kulum ol” der gibidirler ve içindekileri kibirle dolduran benzin istasyonlarına benzerler. Sırf oraya gittikleri ve bir kalabalıkla birlikte dışarı çıktıkları için kendilerini güçlü ve karşıki mabetten çıkanlardan üstün hisseder o ülkenin insanları.

O ülkede de dağlar, ovalar, ırmaklar vardır ama oradakiler tüm bunları yok etmek için çabalar. Anne kızını, baba oğlunu sevmez. Herkes herkesi bıçaklamaya, herkes herkesi yok etmeye hazırdır. Kalpler kinle atar. Sen farkına bile varmadan gelip seni tekmeleyebilir, düşürebilir, incitebilir. Yere kapaklanmışken ayağa kalkmayı; onları var eden ‘kin’den enerji almayı ve hepsini dövmeyi düşünürsün.

Ama bilirsin ki, bunu yaptığın anda güzel ülkenden sınırdışı edilirsin. Bunu yaptığın anda o arsız, hayasız, kafasız insanların pis ülkesine girmiş olursun. Bu nedenle ben, bir an tökezlersem eğer, “ya sabır” der ve usulca kalkarım ayağa. Kimsenin kimseyi tekmelemediği kocaman ülkeme bakıp güç kazanırım.

Havayı minnetle çekerim ciğerlerime; aileme, dostlarıma, yoldaşlarıma varlıkları için teşekkür ederim. NewYork’taki bir sokakta, Barselona’daki bir barda, Mısır’daki bir yürüyüşte yanı başımda olan yurttaşlarımın sevgilerini tek tek hisseder, hepsine selam yollarım.

Kocamandır benim ülkem; kocaman ve çok güzeldir. Hiç yalnız kalmazsın orada. Eğer biraz olsun yalnızlık hissedersen, bir yazı yazar; ülkenin en güzel gazetesine yollarsın.

Yazın yayınlanır. Sonra biri kalkar bir mektup atar, biri öpücük yollar, biri sözlerini dağlara fısıldar yüz yıl sonra bile yankılansın diye;

Güzel ülkemin güzel insanlarının hepsi, sözlerini duysun diye.

Ateş İlyas Başsoy

http://www.ilyasbassoy.com/

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu