Güncel

İdam Cezası: Yasal Bir Cinayet midir?

Demokrasiyi sindiremeyen, insan özgürlüklerini ve haklarını sistemine uygulayamayan Türkiye siyaseti, başarısız 15 Temmuz askeri darbesi sonrasında “İdam Cezası”nı güya halkın talepleri doğrultusunda yeniden tartışmaya başladı.

idam isteriz

Çağdaş bir hukuk sisteminde devlet insan öldürmez, suçlunun ıslah edilebilmesi ve suçun oluşumunun engellenebilmesi için gerekli önlemi alır. İdam cezası, devletin tasarlayarak ve öç alma duygusu ile işlediği yasal bir cinayettir.

24 Mart 2014 tarihinde Mısır yönetimi, “Müslüman Kardeşler” üyesi beş yüz yirmi dokuz kişiye idam cezası vermiş, daha sonra dört yüz doksan iki kişinin cezasını müebbet hapse çevirmiştir. 28 Nisan’da aralarında Müslüman Kardeşler örgütünün lideri Muhammed Bedii’nin de bulunduğu altı yüz seksen kişi daha idam cezasına çarptırılmıştır.

Bu kararlar, dünya çapında tepki ile karşılanmış olup, Türkiye’de de siyasi parti liderleri ve sivil toplum kuruluşları Mısır yönetimini kınamış, cezaların uygulanmaması konusunda görüş bildirmişlerdir. Mısır yönetiminin aldığı idam kararlarını eleştiren dönemin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, 2012 tarihinde partisinin gerçekleştirdiği, Ankara Kızılcahamam toplantısında: “Bu ülke maalesef birilerinin, bazı malum yerlerin baskıları ile idamı dahi kaldırmıştır. Şu anda birçok insanımız idamın yeniden yasalaştırılmasını istiyor.” demecini vererek, AB’nin (Avrupa Birliği) uyum yasalarından dönülebileceğinin ipucunu vermişti.

Türkiye Cumhuriyeti’nde idam cezası 1920- 1984 yılları arasında uygulanmış; İstiklal Mahkemeleri’nin verdiği kararlar hariç, altmış dört yıl içerisinde yedi yüz kişi idam edilmiştir. İstiklal Mahkemelerinin kararı ile idam kararı verilen bin beş yüz kişinin etkisi bu günün siyasal ortamını halen etkilemektedir.

Türkiye’de idam cezaları genelde ülkenin siyasi yapılanmasının dizaynı için kullanılmıştır. 1960-1971 ve 1980 Askeri darbelerinde siyasi görüşe bakılmadan birçok insan bu cezaya çarptırılmıştır. Adnan Menderes, Deniz Gezmiş, Şeyh Sait, İskilipli Atıf Hoca ve Seyit Rıza’nın idam cezasına çarptırılmasının tartışmaları günümüzde de devam etmektedir.

idam, cemaat, darbeİdama karşı olan hümanist düşünceyi suçlamak kolaydır: “Sizin bebeğiniz vahşi bir cinayete kurban gitse, sizin kızınız tecavüz edilip öldürülse…” Peki, suçluyu öldürmek devletin görevi midir? Ya da “Vahşi Batı”nın kovboyları gibi elimizde kement, bulduğumuz ilk ağacın dallarında sallandıralım; Taksim Meydanı’nda asalım bir kaçını, bak bir daha yapabiliyorlar mı? “Başkasının yaşam hakkını kasıtlı alanın, yaşam hakkını elinden almalı; başkasının kolunu kesenin kolu kesilmeli ki, bak o zaman bir daha bu suçlar işlenir mi? Bazı suçların cezası, halkın içinde verilmeli ki, suçun caydırıcılığı olsun” tarzındaki duygusal yaklaşımlar, ancak linç kültürünü oluşturur ve çağdaş hukuk sisteminde asla yer almaz. Halka hoş görünme çabaları, uygar hukuku geri dönülemez bir karanlığa itecektir.

Türkiye 2002 yılının Ağustos ayında 4771 sayılı kanunla savaş hali dışında, idam cezasının uygulanmayacağını düzenledi ve bu düzenleme ile Terör suçları dahil, savaş hali dışında idam cezası kalkmıştır. 2004 tarihinde suç ve cezayı düzenleyen anayasanın 38. maddesinde değişiklik yapıldı. Bu değişiklik “Ölüm cezası ve genel müsadere cezası verilmez” şekli ile son halini aldı. 14 Temmuz 2004 yılında 5218 sayılı yasa ile ölüm cezası tamamen ceza yasasından kaldırılmıştır; yerine ağırlaştırılmış müebbet cezası getirilmiştir.

Kuran-ı Kerim’deki ayetlerde, İslam dinine inananların idam cezasını nasıl uygulamaları gerektiği konusunda hükümler bulunmaktadır: “Ey iman edenler! Öldürmede kısas size farz kılındı. Hüre hür, köleye köle, kadına kadın. Ama her kim, ölenin kardeşi tarafından bir şey karşılığında bağışlanırsa, o zaman örfe uyması, ona diyeti güzellikle ödemesi gerekir. Bu, Rabbiniz tarafından bir hafifletme ve bir rahmettir. Her kim bunun arkasından yine saldırırsa, artık ona acı veren bir azap vardır” (2/ 179) “Eğer (bir suçtan dolayı) ceza verecek olursanız size yapılan azap ve cezanın misli ile ceza verin. Ama sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır.” (16/ 126)

Bu coğrafyada, çocuk gelin gerçeği var(sapık erkek); kadınları öldürüp, çok seviyordum yalanı var. Tecavüzcüsü ile evlendirilmeye zorlanan çocuklar var, kürtaj yasağı var, öğretim sistemi değiştirilip 4+4+4’ ün sek sek oyunu olmadığını bilmeyen kız çocuklarının dramı var, oğulları yurtlarda tecavüze uğradığı halde, onu kabul etmeyen anne/ babalar var. Devlet gözetimindeki cezaevlerinde yaşanılan tecavüzler var!

Tüm bu yaşanmış dramlara bahaneler bulup, ceza yasaları ile suçluyu kollarken; kendi iktidarına karşı yapılan başarısız bir darbe sonrasında milli irade istiyor diye idam tartışmasını gündeme taşıyamazsın.

Ancak, Türkiye Cumhuriyeti iktidarı olarak, 21. Yüzyılda hukuk sistemini şeriata uydurma yolundaysan, tartışabileceğimiz tek konu yeni siyasal rejimdir ki, demokrasi söyleminin de bu tartışmalarda yeri yoktur!

Bayram Sarı

Dünyalılar (www.dunyalilar.org)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu