Arka Bahçemiz

Kafadan Gayri Müsellah İnsanlar Diyarı

Arada birkaç istisnai durum söz konusu ise de insanlık mağlup oldu, hem de defalarca, tarihin özeti bu.

10402827_853356454692584_3693205710904456184_n

İşin ilginç tarafı, dünya bizim elimizde yaşanacak bir yer olmaktan çıkmışken her birimiz kendimize kurtarıcı rolü biçmişiz. Ne var ki iki kişi bir araya geldiğimizde anlaşamıyoruz, sonra dünyadan şikâyet ediyoruz, “Neden kötülük var, neden insanlar birbirini öldürüyor?” vs. diye dert yanıyoruz. İnsanın olduğu yerde sorun var, bu kesin. Cemil Meriç, “Savaşlar absürt, işkence absürt ama bu kanlı komedyanın rejisörü bizleriz, ıslıkladığımız kendi eserimiz” diyor, akıllı adam.

Gelinen eşikte düşünce problemini aşabilmiş değiliz; politika düşünceyi sürgüne gönderdi, toplum baştan aşağı politize oldu, felsefî meseleler üzerinde kafa yoranların sesi pek duyulmuyor artık. Akıllı, bilinçli, düşünen insan bulmak iyice zorlaştı. Hâlbuki en sağlam kale düşüncedir, o kale düştü mü yapılacak pek fazla bir şey kalmaz, tek başına politik yaklaşım hastalıkları ikiye katlar. Kaldı ki politik duruş göstermeden önce insanî duruş göstermek gerekir, ikincisi olmadan birincisi bir hiç çünkü.

Politika düşüncesizlik üzerine bina edilir bizde, felsefî ve ahlakî temeli zayıftır, bu yüzden tipik bir “ağzı olan konuşuyor” durumu söz konusudur. Artı güncel politikaya endekslenmiş kimselerin ağızlarından çıkanı kulakları duymaz pek, çünkü hemen her gün yeni bir gelişme ortaya çıktığı, gündem çabucak değiştiği için güncel politika insanı sürekli konuşmak zorunda bırakır. Anlık ve daha çok günü kurtarmaya yönelik bir yaklaşım söz konusu olduğundan hata yapmak ve işi saçmalamaya kadar vardırmak kaçınılmazdır.

Ağızdan çıkan her söz bir zihniyet beyanıdır, bu nedenle olsa gerek “Kişi dilinin altında saklıdır, konuşturunuz, kıymetinden neler kaybettiğini anlarsınız” diyor Hz. Ali, doğru söz. Meselenin doğru anlaşılabilmesi için birkaç örneğe ihtiyaç var.

Malum, “Üç günlük dünya” deyimi kültürümüzde önemli bir yer tutar, dünyanın gelip geçici olduğu, dolayısıyla dünya hayatının geçici heveslerine meyletmenin, yalan yanlış, kötü işlere bulaşmanın anlamsızlığı vurgulanır bu deyimle. İster politikacı, ister entelektüel, ister sade vatandaş olsun, servet ve iktidara endeksli dindarların bu deyimi kullanmaları son derece ironiktir bana göre. Hem “Üç günlük dünya” diyeceksin hem de para-pul, makam-mevki için deli olacaksın, sahtekârlık böyle bir şey!

Her konuda söyleyecek sözü olanlar var bir de. Konuşmadıkları takdirde yaşayamazlar, bu yüzden hemen her konuda “akıl” yürütürler, değerlendirme yaparlar, çoğu zaman ileri geri konuşarak ortamı gererler. “Ya eşek gibi sessizce yaşayacaksınız ya da defolup gideceksiniz” diyen akıl fukarası, Paris’in nüfusu on bin iken Endülüs şehirlerinde her meşrepten üç yüz-beş yüz bin kişinin bir arada yaşadıklarından habersiz. Endülüs kozmopolitti, Fransızlar ise bununla aynı kafadaydı. Aynı adamlar çıkıp Batı’daki ırkçılıktan ve İslamofobiden dem vurunca daha bir komik oluyor. Oysa arada fark yok, o lafı eden akıl fukarası aynı zihniyetin bu coğrafyadaki temsilcisi.

İdeolojilerin insandan yoksun olduğunu düşünenlerdenim, deyim yerindeyse ideolojiler insansız birer “hava” aracı;  Hz. Ali, “Akıl tamam oldu mu, söz azalır” diyor ya, kafadan gayri müsellah insanlar diyarı burası, ilerisi gerisi yok.

Ömer Yılmaz

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu