Arka Bahçemiz

Kazdağları, Talihsiz Güzel…

Bölgenin milli park ilan edilmesinden sonra 2 ay Alan Rehberliği eğitimi alan Oğuz’la birlikte Sarıkız ve Karataş zirvelerine ulaşmak üzere yola çıkıyoruz. Yol boyunca Kazdağlarının bin pınarlı adına yaraşır çeşmeler, şarıl şarıl akan kaynak sularıyla karşılaşıyoruz. Sık sık mola verip Oğuz’un doyumsuz anlatımıyla bölgeyi daha yakından tanımaya ve yaşadığı talihsizlikleri hissetmeye çalışıyoruz.

Bölgede deli kavak, kayın, kızılçam, karaçam ağaçları var.

Karaçamlar içinde biriktirdikleri reçineleri patlatarak yangın çıkarıyor ve kozalaklar içindeki tohumların etrafa yayılmalarını sağlayarak her 50 yılda bir ekosistemlerini yeniliyorlar. Yangın çıkan bölge 3-4 yıl içinde çok daha canlı olarak yeşeriyor.

Bölge oksijen deposu, öyle ki yukarı doğru çıktıkça birim hacimdeki oksijen miktarı arttığından baş ağrısı yapabiliyor, yavaş yavaş tırmanmak ve vücudu bu yoğun oksijen miktarına alıştırmak gerekiyor.

Endemik türlerden biri olan üçgen başlı engerek 30 cm uzunluğunda ve dakikalar içinde bir insanı öldürebilecek zehir taşıyor.

Bölgede 32 endemik bitki – hayvan yaşıyor.

Kanyonlar, şelaleler, kamp alanları, yürüyüş parkularıyla  doğa sporcuları ve gezginler için oyun bahçesi.

Bölge insanları yörükler yaşam biçimleriyle, şiveleriyle coğrafyanın zenginliklerinden birini oluşturuyorlar.

Kazdağları 380.000 hektar alanı kapsıyor, bu alanın 21.000 hektarlık kısmı milli park ilan edilmiş. Adatepe köyü 1. derece sit alanı içinde.

Meyvecilik ve hayvancılığın önemli merkezlerinden biri olan bölgede elma, kiraz, şeftali, sebzeler ve Ezine peyniri üretiliyor ve ürünler ülkenin geri kalanıyla paylaşılıyor. Zeytin, zeytin yağı, arıcılık ise neredeyse bölgeyle özdeşleşmiş iş kollarından.

Biga Yarımadası’nda bulunan tüm yerleşim yerleri, Kaz Dağları’ndan çıkan suyu içiyor ve kullanıyorlar.

Yaşattığı efsaneler ve tarihiyle gerçek bir turizm cenneti.

Eteklerinde Akçay ve Küçükkuyu’nun tadına doyulmaz berrak Ege Denizi, karşısında Midilli, Edremit Körfezi, Ayvalık Burnu, Sarıkız zirveden görülen Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı, gerçeküstü güzellikler sunuyor insan yaşamına.

Tüm bu güzellikleri yanında ne yazık ki bir talihsizliği var Kazdağlarının. Geleceği hiçe sayan kapitalist şirketlerin ve bu şirketlerin güdümünde ülkelerini yöneten vizyonsuz seçilmiş ve atanmışların hedefi durumunda bir özelliğiyle.

Altın…

1 ton toprakta ortalama 2 gr olan altın miktarı ne yazık ki Kazdağlarında 6-7 gr, kapitalistlerin  iştahını kabartan da bu. Altını topraktan ayıklamak için kullanılan siyanür yukarıda anlatmaya çalıştığımız tüm ekosistemi tehdit ediyor. Kısa vadeli karlar uğruna bölge ve tüm ülkenin geleceği tehdit ediliyor.

1 ton topraktan 6-7 gr altını almak için kilolarca siyanür (1 milyon ton toprakta  400 bin ton siyanür kullanılır ) ve 3 tonun üzerinde su kullanılıyor. Yer altı sularına sızan zehir bölgedeki bitki örtüsünü ve sonra başta insan olmak üzere diğer canlıları öldürmeye başlıyor.

1867 yılından itibaren altın aramada kullanılan siyanür, yeterince yüksek dozaja maruz bırakıldığında bir şahsı birkaç dakika içinde öldürecek kapasitede hızla tesir edebilen bir zehirdir. İnsanlar siyanüre solunum, yutma veya deri yoluyla maruz kalabilirler. Siyanür, dokuda hipoksiya veya “syanosis” (derinin mavimsi renk alması) oluşturarak hücrelerin oksijen kullanmasını önler.

Solunum sistemi hücreleri oksijenle besleyemez ve tedbir alınmazsa hızlı ve derin solumalar ve ardından katılma, şuur kaybı ve boğulma ile sonuçlanır.

Zararlı maddeler sadece insanları değil ekolojik alıcıları da etkilerler. Madencilik ortamlarında üç ekolojik veya çevresel alıcı grubu kaygı konusudur:  memeliler, sürüngenler ve amfibianlar; kuşlar (özellikle yaban ördeği); balıklar ve diğer sucul hayat.

Bu bağlamda Türkiye’de ve dünyada siyanürle altın arama yöntem ve sonuçlarını, yaşanmış kaza ve çevre felaketlerini oldukça güzel anlatan bir dökumanı sizlerle paylaşmak istiyorum. Başından sonuna kadar okumanız ve harekete geçmeniz  temennilerimle.

PDF dökuman için yandaki linkte tıklayınız Siyanur ve Altın

Deniz KARTAL

www.dunyalilar.org

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu