Yaşam

Kendinizi Öldürün!

KENDİNİZİ ÖLDÜRÜN

Sana ”kendini öldür” dediğimde ne anlarsın? Aklına ilk gelen tavana asılı ipin ucunda sallanan cansız bedenin ya da namludan çıkan kurşunun kafatasını delip o canım beynini paramparça ederek seni bu hayattan koparması mıdır? Kendini bu soluk alan bedenden ibaret sanıyorsan aklına gelenin bu olması çok doğal.

Sen ne bir bedenden ibaretsin ne de ölünce hesap vermeye gidecek bir ruha sahip değilsin. ”Ben” dediğin şey, beyninin içerisinde çocukluğundan itibaren kurulmaya başlanan nöron bağlantıları ve bu bağlar arasında bilgi taşıyan elektrik akımlarından, bir takım bilgi dolu hücrelerden ibarettir. Kısacası, her insan elektrik ile çalışan organik bir makinadır. Bizler birer yapay zekayız. Kendimizi geliştirebilmenin kapısını aralayabilmiş bir türüz.

Nedir peki öldürmemiz gereken kendimiz?

İstisnalar hariç bir çoğumuzun ana ve babası bizler hayata geldiğimizde 18-25 yaş arası toy bireylerdir. Trajik olan durum, bu bireyler çocuk bakımı ve yetiştirilmesi ile ilgili hiç bir eğitim almadan, herhangi bir kontrole tabi tutulmadan çocuk yapabilir ve tamamen kişisel insiyatifleri ile bu çocuklara şekil vermeye başlarlar. Ülkemizde 18 yaşının altında olup çocuk doğuran insanların sayılarının da az olmadığı düşünülürse, misal 15 yaşında bir kıza çocuk yaptırıp ardından o çocuktan dünyaya faydalı bir birey yetiştirmesini beklemek hayal mahsülü bir davranıştır. Henüz ergenlik döneminin krizlerini dahi üzerinden atamamış çocukların çocuk yaptıkları bir ülke ve hatta bir dünyada yaşıyoruz.

Bu çocuklar gün gelip büyüdüklerinde, bir çoğu başarısızlık portresi haline gelirler. Mutsuzlardır, kıskançlardır, sorunlu kişilikleri nedeniyle kavgacı, aç gözlü, doyumsuz bireyler haline gelirler. Eğitimsizlerdir. Bakınız, eğitimi rica ederim devlet okulu olarak düşünmeyin. Bireyin eğitimi henüz doğmadan önce başlar. Evinizi düşünün. Ebeveynleriniz ne konuşurlardı? Neler izlerlerdi? Neler dinler, nasıl insanlar ile görüşür ne tip aktivitelerde bulunurlardı? Bazılarınız klasik müzik sevmez, nasıl dinleneceğini bilmez, anlamaz. neden biliyor musun? Çünkü çevrende sana bu müziği tanıtıp sevdirecek kimse yoktu ve bu güzellikten mahrum kalmışsın. Nasıl bir güzellikten mahrum kaldığını bilsen sana klasik müzik dinleme alışkanlığı kazandıramayan ebeveyninden nefret ederdin. Öyle harika bir müziktir ki…

Çoğunuzun ebeveyni size kültür aşılamaz. Bebekliğinizde sizi sever, çocukluğunuzda sizden tiksinir, büyüdüğünüzde ise o yaşlanmaya başladığı için kalbini saran korku ile size daha anlayışlı davranmaya başlarlar. Utanç içindedirler. Sanki asla büyümeyeceksin gibi seni dövdü, hor gördü, aşağıladı, cezalandırdı… Ama büyüdün!

Sayısız ebeveynin çocuk eğitiminden anladığı şey ”çocuğum yapma, alırım şimdi elime sopayı, sana uslu dur dedim, çabuk odana git, sen dersini çalış, fazla soru sorma, çok konuşma, onu yapma, bunu yapma, şimdi seninle ilgilenemem…” Çocuk için evde, ailesinin yanında başlayan eğitim serüveni büyük ölçüde boşa harcanır. Aileler genelde çocuklarına nasıl doğru düzgün insanlar olacaklarını öğretmez, onları zevk ve anlayış sahibi bireyler haline getirmezler. Beyin kapasitelerini geliştirmeye çalışmazlar. Çoğumuzun ebeveynleri ya birbirlerine asla aşık olmamış ya da bizler doğduktan kısa bir süre sonra aşkları sona ermiştir. Aşklarını koruyamamış, besleyip geliştirememiş, aşkı sevgiye dönüştürememişlerdirler. Siz de bu sevgisizlikten nasibinizi alırsınız.

Babalar an gelir evden uzak durmaya, anneler ise günden güne daha sorumsuz ve asabi olmaya başlarlar. Hele bir de sadakatsizlikler, vurdulu kırdılı kavgalar girmişse işin içerisine, çocuğun zihni daha da bulanır. Kişiliğinde geri dönüşü zor değişimler yaşanır. Ben bunları yaşadım, çoğunuz yaşadınız.

Ailenizi seçme şansınız olmadı. Bu sebeple ailenizin kendilerini bağlı hissettikleri düşünce ekollerini seçme şansınız hiç olmadı. Siz doğduktan kısa bir süre sonra aileleriniz garip bir davranışa meylederler… Babanız tuttuğu futbol takımını size sevdirmek için kendisini paralamaya başlar. Bizim ailede mesela bir tabur adam var, çocuklarına henüz beşikte Beşiktaş formasını giydirdiler. Çocuk el kadarken Beşiktaş maçlarına götürmeye başladılar. Bu maya bir tek bende tutmadı.

Neden bir baba çocuğunu kendi tuttuğu takıma yönlendirir? Neden evladı ile rakip takımları tutmanın, rekabetin tadına varmaktan kaçınır? Neden çocuğu seçimleri konusunda serbest bırakmak yerine bu ufak canlıya şekil vermek ve kendisine benzetmek konusunda bu denli ısrarcıdır? İşte anahtar! Ebeveyn çocuğu neden kendisine benzetmek ister?

Kişiliği de, tuttuğu takım da, sevdiği müzik de, hayat felsefesi de, inandığı peygamber de bana benzesin diye kasar bu yönde girişimde bulunmaya yönelirler.

Daha kendisini tamamlayamamış insanların kendilerini ‘tanrı kral” gibi görüp çocuğun da kendi izinden gitmesi için uğraşması manidardır. Sanırsın ki saltanat kurdular devlet yönetecekler. Bırak çocuk aklı erince hangi yolu istiyorsa onu seçsin.

Olayın en kritik olduğu konulardan birisi dinsel hususlarda gerçekleşir. Benimle din tartışmaya kalkışanlara karşı güzel bir oyun geliştirdim. Soruyorum, ”sen ne zaman müslüman oldun?”

Bu soruyu işittiklerinde yüzlerinde oluşan afallamayı görmeye bayılıyorum. Bir an için düşündüklerini belli edercesine, önce gözleri sağa sola yukarı aşağı bir yöne odaklanıyor ve sonra dönüp ”doğduğumdan beri” yanıtını veriyor.

İnsan doğduğundan beri müslüman ise neden başka dinler var?

Kimse doğduğundan beri müslüman olmadığı gibi dindarların çoğunun dinlerini seçme hakları asla olmamıştır. Onlar zorla Müslüman, Hristiyan ya da Yahudi yapılan bireylerdir. Ebeveynleri bu sorumluluğu üzerlerine almıştır. Çocuk anne ve baba demeyi öğrendiğinde Allah demeyi de öğrenmiş ya da öğrenmek üzeredir. Çocuğa hayatı boyunca Allah, Peygamber, İslam, ibadet vb vb… anlat dur, sok kafasına çocuğun, ufacık bebenin yıka beynini, ver kişiliğine şekli. Sonra o çocuğa sorduklarında, sen ne zaman müslüman oldun? Şaşırır elbet. Bu durumun hiç bir şekilde özgür iradesine bırakılmadığını anladığı anlardan birisidir.

Aileniz büyük ölçüde size dininizi seçme şansını tanımaz. O babaya, o anaya kendini sevdireceksen aynı inancı taşıyacaksın. Bilhassa dindar çevrelerde pek başka şansın kalmaz. Yine de istisnalar yok değil.

Okula başladığında ya da hemen öncesinde sana etnik grubun dayatılır. Türksün, Kürtsün, Arapsın… Bu seçme şansın olmayan kavram üzerinden kendinle böbürlenme ve gurur duymayı öğretirler sana. Bunu öyle bir yaparlar ki, hayatının geri kalanında senin dinsel inancını, senin etnik grubunu eleştiren insanlardan kontrolsüzce nefret etmeye, kaçmaya, onlara karşı olumsuz tavırlar takınmaya başlarsın. Bu sebeple işlenen kaç milyar cinayet var dünya tarihinde bilir misin?

Ayı işte. Hani erkek ayılar yanında bebesi olan dişi ayı görünce bebeleri öldürür ya. İster ki dişi kendisi ile çiftleşsin ve kendi soyu yürüsün. Rakip erkeğin soyunu yok eden ayı gibidir bir çok insan. İsterler ki kendi dinleri yürüsün, kendi ideolojileri yürüsün. Bu ayıların en alası genelde sağ ve sol ideolojiler ile bir de dindarlardan çıkarlar. Sen hiç kendi teoremleri yürüsün diye rakip bilim insanlarının gırtlaklarını kesen bilim insanları duydun mu?

Bu gerçekten sen misin? Yani bir Allah var ve herkesi farklı yaratırken bu farklılıklar üzerinden birbirimizden nefret edeceğimiz bir sistem mi kurdu sanıyorsun?

Çocuklara sorgulamayı öğretmezler. Bu sebeple aileden, çevreden gelen bilgileri sorgulamayan birey hayatına şekil veren düşüncelerde bir mantık arama ihtiyacı hissetmez. Allah’a inandırılmışsa olay bitmiştir. Bir ateist ile ilk karşılaşması onun için büyük bir şoktur. nasıl olur da Allah’a inanmazlar diye kendi kendisine sorar, hayret eder. Ateist bir kırılma noktası aramış ve kendisine dayatılan düşünce biçimini sorgulamaya başlayarak mantıksız bulduğu noktalar üzerinden çevresi ve o çevreye şekil veren ideolojiden uzaklaşmaya başlamıştır. Çoğunuz hayatınız boyunca bunu asla yapamazsınız. Zira çevrenden ayrışmak yalnız kalmayı ve bu acımasız dünyada güçsüz düşmeyi gerektirebilir.

Ateist olmak çok zordur mesela. Tembel bireyler olarak yetiştirildiğimiz ülkemizde bilhassa kim kalkıp din eleştirisi yapan, genetik bilimini anlatan, felsefe öğreten yüzlerce kitabı okuyacak da bilinçli bir ateist olacak? Müslümanım diyenlerin çoğunun bir kez Kuran okumadığı bir ülkede nasıl yüzlerce kitap okuyup ateizm düşüncesini geliştirsin ve altını doldursun ki?

Ateizm tembel bireye göre değildir, halbuki din düşünce tembelliğini de yanında getirir…

Sana soru sormayı büyük ölçüde yasaklamıştır din. Bu evren nasıl oluştu sorusunu sana sordurmaz. Big Bang’i ya da alternatif bir kuramı arayıp bulmana izin vermez. Zira sana tartışılmaz bir yanıt vermiştir ve o yanıtı eleştirmene saygı duymaz. Ol dedi oldu! 6 günde yarattı bir gün dinlendi. Yok dinlenmedi her gün çalıştı… Daha da garip olan, birileri çıkıp aksi yöndeki işaretleri ve ispatları ortaya koyduğunda görmemezlikten, duymamazlıktan gelir ya da sizi kendi inançlarına saldırmak ile suçlamaya başlarlar. Sen benim inancımı neden eleştiriyorsun?

Birincisi o inanç senin değil! o inancı sana eklemlediler. Sana anlatmamış olsalardı bir değil 10 ömür yaşasan aklına gelmeyebilirdi.

İşte bu sebeplerden ötürü diyorum ki, siz aslında siz değilsiniz. Doğduğunuz günden itibaren çevreniz size kontrolünüz dışında şekil verir. İki sokak aşağınızda oturan bir aile ile sizin aileniz arasında öyle keskin farklar olabilir ki, yarın öbür gün sokakta oynayacağın arkadaşın ile yakın gelecekte ideolojik ayrımlar üzerinden birbirinize düşman olacağınızı henüz o yaşlarda göremezsiniz. An gelecek birbirinizi gebertmek isteyecek kadar birbirinizden nefret edeceksiniz. Çünkü sizi bu şekilde yetiştirdiler.

Kendinizi öldürün derken, hayatınıza son verin demiyorum. Hayatı mümkün olduğunca uzun ve sağlıklı yaşamaya gayret etmek önemli. Fakat ailenizin, çevrenizin, devletinizin size verdiği şekli, kişiliği öldürün. O siz değilsiniz! Sizden olmanız istenen kişisiniz ve bu yüzden sebebini bilmediğiniz bir şekilde hayatınız mutsuzluklar içerisinde çırpınarak geçecek.

Sen sen değilsin dostum. Sen büyük ölçüde eğitimsiz ebeveynlerinin, toplumun, maruz kaldığın eğitim sisteminin, içine doğduğun ülke ve dünya ideolojilerinin yetiştirdiği, kendi kişiliklerini dayattıkları bir varlıksın.

Bakınız, dün Gazze için şov yapan bir çok vatandaşımız bu gün Ezidiler’in uğradığı kıyıma gıklarını çıkarmazlar. Çünkü aileleri onlara bunu öğretti. Kendi dinlerinden olana alaka gösterir ama dinsiz, putperest ya da başka inançları olan insanlara, etnik gruplara karşı kayıtsız kalmalarını öğrettiler.

Tekrar ediyorum… Kendinizi öldürün!

Siz bu değilsiniz. Sizden istenen şey olmaktan artık vazgeçin ve kendi özgün karakterlerinizi yaratın. Kitap okumak iyi bir başlangıç olabilir.

Arzach Mills (arzachus@yahoo.com)

Dünyalılar Editör Notu: Aynı başlıklı yazıdan, ana fikri gölgelemeyecek kısaltmalar ve küçük eklemeler yapılarak yayına hazırlanmıştır.

aile_gelenekler

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu