GenelYaşam

Ladino: Türkiye Bir Dili Unutuyor

İspanyolcanın eski bir lehçesi Ladino, İspanyol kökenli Yahudilerin yani Seferadların 1492 yılında İspanya’dan kovulmalarından sonra göç ettikleri ülkelere taşıdıkları anadilleridir.

 

Judeo-İspanyol yani Yahudi İspanyolcası olarak da bilinen Ladino, Türkiye’de yaşayan Yahudi nüfusunun önemli bir kısmı Seferad kökenli olduğundan, Türkiye Seferadlarının da anadili olarak süregelmiştir. Kovuldukları tarihlerde davet üzerine Osmanlı topraklarına yerleşen Yahudiler, burada yaşadıkları uzun yüzyıllar sonunda unuttukları İspanyolca kelimeler yerineTürkçe kelimelerin sonlarına İspanyolca sesler ekleyerek kelimeleri İspanyolcalaştırmış ve süreç içinde yalnızca Türkiyeli Seferadlara özgü bir dil oluşmuştu.

Ladino, 1920’li yıllara değin Türkiyeli Yahudilerin anadilleri olduğundan, Seferadlar tüm sözlü ve yazılı kültürlerini; masallarını, deyimlerini ve atasözlerini,efsanelerini, mutfak kültürlerini ve müziklerini bu dilde var etmişlerdir. Türkçenin 1920’lerde yaygınlaştırılması çabaları sırasında Yahudiler büyük baskılara maruz kalmış ve Ladino yerine Türkçenin kullanılmaya başlanmasıyla birlikte Ladino’yu anadili olarak benimseyen yaşlı nesil ile Türkçe ile yetişmiş genç nesil arasında bir kültür farkı oluşmuştur. Bugün ölmekte olan dillerden biri olarak karşımıza çıkan Ladino, Türkiye’de yalnızca 50 yaş ve üzeri Yahudiler tarafından kullanılıyor ve köklü, uzun soluklu bir kültürü de içinde barındırıyor. Yalnızca Ladino dilinde anlam bulan kültürünü ve bu kültürün yok olma hikâyesini kendisi de bir Seferad olan Madam B. şu sözlerle anlatıyor:

“O zamanlar iki İspanyolca konuştun mu hemen kalkardı eller havaya, ‘Heeeeyyy Madama,Mösyö! Türkçe konuş vatandaşşş!’diye. Ya da arkasında sopa tutar sallardı böyle insanın üstüne üstüne. Zordu o zaman, bilmezsin birçok kelime ne demek Türkçede. Şimdi sen söyle börekas’ın Türkçesi nasıl söylenir?O börekastır işte. Börek değilki. Börek denen tepside olur. Börekas tektir. Ya masapan? Marzipan da deriz biz. Demin yedin ya bak biz ona masapan deriz işte. Ne diyorlar şimdi? Geçende getirdi benim primomun torunu Viki. Güzel, süslü bir kutu böyle biju kutusu gibi. Geldi bana eve. ‘“Bak Tanti B. ne getirdim sana! Badem ezmesi seversin sen!’’ dedi. Anlamadım ne! Neden sonra kutu açıldı baktım masapan! Bak bu yediğin o kutudan işte. Güzel ama badem ezmesi değil bu masapan. Ben bilmiyorum yer mi Müslümanlar bunu? Bizim tatlımızdır bu diye biliyorum. Havrada bir düğün oldu mu, seremoni oldu mu biz dağıtırız bundan, neden, ağız tatlı olsun. Helva vardır Müslümanlarda, bu da onun gibi. Şarope blanco vardır bizde. Bilmem bilir misin? Çok güzel olur. Çanakkale’de Türkler bile öyle bilir onun adını. Bembayaz zahmetli bir tatlıdır. Bayramlarda yapılır. Zahmetlidir, zor iştir. Herkes tutturamaz lezzetini. Sütle suyla karıştırıp yapılır ama macun gibi kaskatı olur. Kaşıklar yersin onu. Yeni nesil beyaz tatlı deyip geçiyor. Ama değil. Şarope nasıl denir şurup gibi, reçel gibi denir bizde. Kahve misafiri olunca çıkarılır yanına. Kaseye koyar getirirsin, içine de kaşıklarını. Bir de boş kase koyarsın yanına, içinde soğuk suyla. Yiyen kaşığı ona atar yedikten sonra. Şimdi bunca adeti var bunun. Türkçesi olur mu sen söyle!”

Işıl DEMİREL

Atlas Dergisi Sayı:211

Dünyalılar

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu