Tarih

LALE ÇILGINLIĞI (TULIPMANIA)

Kısa vadede zengin olma güdüsü tarihte varlıkların el değiştirdiği bir çok piyasada çeşitli mallara hücum şeklinde görülmüştür. Bu bağlamda ortaya çıkan ve ilk kitlesel çılgınlık Lale Çılgınlığı’dır. LALE ÇILGINLIĞI

Anavatanı olan Türkiye’den ilk olarak Avusturya’ya gönderilen laleler, 16. yüzyılın ortalarında Batı Avrupa’ya yayılmıştır. En stilize bahçeler için uygun olduğu düşünülen ve nadir bir çiçek konumunda olan laleler, kısa bir süre içinde zenginliğin bir göstergesi olarak kabul edilmeye başlamıştır. Büyük bir popülariteye kavuşan laleler, diğer piyasalarda olduğu gibi Hollanda bahçelerinde de dominant bir bitki türü olmuştur. Sağladığı ünden dolayı tohum olarak da ifade edilen lale arpacıkları, zor yetiştirilen bir ürün olması nedeniyle çiçeğe kıyasla daha yüksek fiyatlardan satılmaya başlamıştır (Garber, 1989, s. 537).

1637 yılından bir katalogda görülen ve "Viceroy" olarak da bilinen lale. Boyutuna göre değişmekle beraber soğanı 3000 ila 4200 Hollanda Florini arasındadır. O devirde yetenekli bir zanaatkar yılda 300 florin kazanmaktaydı.
1637 yılından bir katalogda görülen ve “Viceroy” olarak da bilinen lale. Boyutuna göre değişmekle beraber soğanı 3000 ila 4200 Hollanda Florini arasındadır. O devirde yetenekli bir zanaatkar yılda 300 florin kazanmaktaydı.

1600’lü yılların ilk çeyreğinde Hollanda’nın ekim metotları ve yeni türlerin oluşturulması bakımından Avrupa’nın merkezi konumuna gelmesi, ilk başlarda kalifiye olmayan üreticilerin yerine profesyonellerin ve zengin bitki tacirlerinin geçmesine neden olmuştur (Garber, 1990, s. 37). Özellikle lale arpacıklarına olan talebin artmaya başlaması ile birlikte lale ticaretinde hızlı değişimler meydana gelmiş ve artan talebin tetiklediği üretim birimleri gittikçe genişlemiştir. Bu durumun doğal bir sonucu, kendisini piyasa yapısının gelişmesi şeklinde göstermiş ve büyük bir pazar hacmi ortaya çıkmıştır.

1634-1637 yılları arasında yaşanan Lâle Çılgınlığı 1637 yılının Şubat ayında doruk noktasına ulaşmıştır. Bu dönemde bir lâle soğanı karşılığında takas için teklife sunulduğu iddia edilen mal sepetinin toplam tutarı 2500 Florin idi. O dönemde 2500 florin nitelikli bir çalışanın yıllık gelirinin yaklaşık 10 katına tekabül etmekteydi.

Lale çılgınlığının ulaştığı nokta çeşitli anekdotlarla da desteklenmektedir. Bu anekdotlardan bir tanesi aynı zamanda meraklı bir botanist olan İngiliz bir kaşif ile ilgilidir. Hollanda gezisi sırasında varlıklı bir Hollandalı’nın bahçesinde gördüğü lale soğanını küçük cep bıçağı ile soyup inceleyen kaşif, soğanı daha küçük parçalara ayırarak incelemeye koyulur. Bu sırada durumu fark eden ev sahibi hışımla İngiliz kaşifin yanına giderek ne yaptığını sorar. “ Dünyanın en ilginç soğanını inceliyorum.” cevabına “O bir Admiral Van der Eyck.” diye karşılık verir. Nazikçe teşekkür eden kaşif, gördüğü bu ilginç soğanın adını kaydetmek için not defterini çıkarır ve ev sahibine ülkelerinde bu soğanların yaygın olup olmadığını sorar. İngiliz kaşif bu tür soğanların ülkede oldukça yaygın olduğunu, isterse kendisine hepsini gösterebileceğini söyleyen ev sahibinin teklifini kabul eder. Sokakları ve insan güruhlarını geçtikten sonra kaşif ev sahibin kendisini yargıcın huzuruna getirdiğini fark eder ve merakına yenik düşerek parçalara ayırdığı soğanın dört bin florin değerinde olduğunu öğrenir. Üzerinde araştırma yaptığı lale soğanının değeri olan dört bin florin karşılığında senet imzalayana kadar hapiste tutulur.

1600’lerde artan lâle popülerliği zamanla tüm halkın dikkatini çekmeyi başarmıştı. Mackay’in “nüfusun tamamı en alt kesimlerine kadar lâle ticaretine girdi” sözlerinden de açıkça anlaşılabileceği gibi bu çılgınlık giderek artıyordu.

“Bir çok kişi aniden zengin oldu. Herkes lâle tutkusunun sonsuza kadar süreceğini, dünyanın her tarafından zenginlerin Hollanda’ya gelerek ne fiyat istenirse istensin ödeneceğini hayal etti. “

Gelelim çöküşe…

Genellikle Nisan ve Mayıs aylarında çiçek açmaya başlayan lalelerin Haziran ayına gelindiğinde toplanması ve Eylül ayında ise tohumların yeniden ekilmesinin  bir zorunluluk haline gelmesi, lalelerin üretimi, toplanması ve ödeme koşulları arasında üreticileri zor bir durumla karşı karşıya bırakmıştır. Bu koşullar altında, alıcılar teslimat gününde ödenmesi gereken nakdi ve satıcılar ise ürün kıtlığından dolayı yeni arpacıkları elde edememişlerdir. Söz konusu bu durum, Şubat 1637’de alınan bir yargısal kararla 1636’ya kadar yapılan sözleşmelerin ifa edilmesi gerekliliğini ortaya koyması ve bu tarihten sonra gerçekleştirilen kontratların ise alıcıların belirlenen sözleşme bedelinin %10’unu satıcılara ödemesi koşuluyla sona ermiştir. Mayıs 1638’de, kontrat fiyatının %3.5’inin ödenmesi koşuluyla ilgili sözleşmenin fesih hakkının ortaya çıkacağı karara bağlanmıştır.

1637 yılından itibaren başlayan fiyat düşüşleri ile birlikte laleler, zirve noktasında ulaştıkları değerin %10’una bile satılamamış ve hatta 1739’a gelindiğinde en değerli arpacıkların fiyatı 0.1 Florin bile etmemiştir.

Sahip oldukları lâle soğanlarına, daha yüksek kar marjıyla alıcı bulmayı umut eden ve zengin olma hayaliyle elindeki her şeyi bu lale soğanlarına yatıran halk ise derin bir ekonomik bunalımın içine girmiştir.

Yaşanan bu kriz ve histeri ortamının neticesinde meydana gelen tablo; açgözlülük, hırs tutku ve kıskançlığın anlatıldığı Alexandre Dumas’ın Siyah Lale isimli romanına da ilham vermiştir.

Derleyen: Sibel Çağlar

Kaynaklar: www.johschool.com/Makaleler/1785310648_Merter

www.sfinancedotorg.files.wordpress.com

www. tr.wikipedia.org/wiki/Lale

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu