Arka Bahçemiz

Mesleğin Kutsalı Olur mu?

Biz daha “insan” bile olmayı hak etmeden, bilim bizi “tanrı” yaptı.
Jean Rostand

Öğretmenler, doktorlar, askerler, anneler, hepsi kutsal meslek olarak anıla gelmiş ama neden kutsal olduğunu hiç sorgulamamışız. Hatta “kutsal” ne demek daha anlayamadan, “mesleğin” önüne iliştirivermişiz. O yüzden, kutsal ne demek belki de önce onu incelemek gerekir.

TDK”nın önerdiği anlamıyla “Güçlü bir dini saygı uyandıran veya uyandırması gereken; tapınılacak veya yolunda can verilecek derecede sevilen, mukaddes, karşı çıkılmaması gereken, Tanrı”ya adanmış olan, Tanrısal olan demekken, kelimenin kökü “kut”, öz Türkçede kullanılan anlamıyla “İlahi bir kaynaktan gelen rahmet, berekettir”.

O halde kutsal mesleği, saygı uyandıran meslek, çok sevilen meslek, bereketli meslek olarak mı tanımlıyoruz?

Aslında mevcut algı pek de öyle değil! Vurgu “Tanrısal meslek” üzerineyken ve bu kelimenin bilinçaltında “Tanrıyı oynama egosu” yatarken, kimsenin kelimenin hakkını vere vere mesleği kutsal göremeyeceği açık. Toplumun varlığını, kendi mesleğinin icrasına bağlamak, bu kişilerin hizmet aldıkları toplumun diğer üyelerine yapılan büyük bir haksızlıktır. Kutsal olarak tanımlanan annelik ve ev kadınlığı, her ne kadar ödenmemiş iş gücü olduğundan dolayı meslek sayılması gerekse de kutsal meslekler listesine, diğer meslekler gibi girmeyi hak etmiyor. Annenin biyolojik ihtiyacının sonucu olan çocuk üzerinde kurduğu hakimiyetin, olası bir sorunda “ben seni 9 ay karnımda taşıdım” şeklinde zuhur bulması şu iki durum kadar düşündürücü; doktorun tedavi üzerindeki hakimiyeti, sadece “ben” hayatta tutarım tavrı ve öğretmenin bilgi üzerindeki hakimiyeti, sadece “ben” cahillikten kurtarırım yaklaşımı. Kurumsallaşma ve uzmanlaşmayla, bu tutum ve ayrımlar da şüphesiz sivrildi. Bu dönemden önce, hiçbir köyün şifacısı “ben kutsal meslek yapıyorum,” diyerek böbürlenmedi.

Peki, mesleki değeri ne doğuruyor? Uzun yıllar okula gitmek mi, uzun saatler çalışmak mı, yoksa ağır işlerde çalışmak mı? Soru böyle yöneltilince mesleğin değerinden, önemine kaymak zorunda kalıyoruz çünkü beyin 1″ler ve 0″larla çalışırken değerli meslek, değersiz meslek tanımları ve kalıpları bir anda ortaya çıkıveriyor.

“Her meslek kutsaldır” demenin, kutsal meslek listesi yapmaktan ontolojik olarak pek de bir farkı yok. Toplum içerisine yüzyıllardır yerleşik olan iş bölümü ve 1800″lerden itibaren uzmanlaşma çabaları düşünüldüğünde, toplum en iyi olduğun konuda kamuya hizmet verdiğin ve en iyi olduğu konuda hizmet verenden hizmet aldığın yaşayan bir organizma. Bu durumda hangi işin yapıldığı değil, işin nasıl yapıldığı ön plana çıkar. Bu da bireyi topluma entegre eden, organik bir bağın gelişimiyle sonuçlanmıştır. Nihai olarak, herkes birbirine bağlı olarak yaşadığı bir ortamda, her mesleğe eşit oranda ihtiyaç olduğu unutulmamalıdır. Böyle bir durumda bir meslek grubunun öne çıkıp, “bana muhtaçsın” diyen orta çağ kraliyeti bakışları, kimse tarafından hoş karşılanmayacaktır.

Kraliyet deyince meseleye bir de pastacılar ve fırıncılar açısından bakmak mümkün. Aslında anonim olan, fakat rivayetlere göre Antoinette”in “Qu’ils mangent de la brioche”u İngilizceden Türkçeye gelen kadar “ekmek bulamazlarsa pasta yesinler” halini almışken, “bana muhtaçsın” imajı vermek için bile toplumun her mesleğe ki bu durumda fırıncılara ve pastacılara ihtiyacı olduğu acı bir gerçek. Buna bir de 1942 Türkiye pasta yasağını katarsanız, bu meslek grubunun “kutsallığının” nasıl ellerinden alındığını da görürsünüz. O günden beri, toplum nezdinde, pastacıların mesleki değeri o şatafatlı günlerine dönenmekle birlikte, meslekler arasında hiyerarşik bir sıralama yapılamayacağı da pekişmiş oldu.

Başka bit örnek olarak, yine halk nezdinde kutsallığı bir yana önemli olarak bile addedilmemiş bir meslek, yani belediyenin sunduğu bir hizmet olarak çöpçülüğü vermek mümkün. Belediye işçileri, bazı diğer meslek grupları gibi, çöp üzerinde hakimiyet iddia etmez, çöp konusunda ihtisaslarını ön plana çıkarmaz. Onlar sadece mesleğini en iyi şekilde yapar, çöp üreticilerinin yaratmak istediği kraliyet sarayının çöpüne saygı imajına karşı da mağrurdurlar. Oysa bu hizmeti sorgusuz sualsiz bekleyenler, bu hizmetin önemini ancak 2012 Martında Portekiz”de, 2012 Mayısında Lefkoşa”da, 2010 Şubatında Almanya”nın Baden Württemberg ve Nordrhein-Westfalen eyaletlerinde, 2000 yılında Ankara ve İzmir”de gerçekleşen işçi grevleri ve bu sırada evlerin önünde biriken çöpleri gördükten sonra idrak edebildiler.

Kısacası toplumun her iş için kolektif çalışmaya ihtiyacı olduğu kesinken, meslekleri kutsallık ve değer bakımından gözetmek doğru olmayacaktır. Her meslek eşit derecede önemli ve hayatidir, zaten olmadığı takdirde tarihin gerisine sürüklenecektir. Ama hala kurumsallaşmadan evrenselleşebilen kutsal sayılabilecek bir meslek arıyorsanız, sanırım icra edilebilecek en kutsal meslek “insan olmak” olacaktır.

Kaynak: Tedmem

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu