Çevre

Muazzam Bir Değişimin Eşiğinde Afrika

Afrika şu anda muazzam bir değişimin eşiğinde bulunuyor. Bu kıtayı şekillendiren engin kuvvetler şimdi kıtayı yok etmekle tehdit ediyor.

Bunun sebeplerini anlatmadan önce bazı önbilgilere sahip olmamız gerekiyor. İşe öncelikle “Gürleyen duman” ya da bilinen adıyla Victoria Şelalelerinden başlayalım. Ve 200 milyon yıl kadar geriye gidelim.

O zamanlar Dünya çok farklıydı. Bütün kıtalar tek bir kara parçasında bir araya tıkılmıştı. Pangea adındaki süper kıta. Himalayalardan daha yüksek ve daha uzun, devasa sıradağlar ve ortada Sahra’nın beş katı büyüklüğünde kocaman bir çöl vardı. İşte Victoria Şelalesi bize Afrika’nın bu büyük süper kıtanın merkezinden nasıl koptuğunu gösterir bize. Çünkü ayrılmanın başladığı yer burasıdır. Bunun kanıtı şelalenin tabanına indiğinizde katmanlar halinde oluşmuş kayalıklarda gizlidir.

Bütün bu kayalıklar bazalt taşından oluşur. Bu taş yukarıya yeraltının derinliklerinden erimiş magma olarak yükselir. Yani buradaki kayaların tamamı lav akıntısı olarak fışkırmıştır. Bu bölge boyunca bir milyon yıllık bir süreçte bir kilometrenin üzerinde lavın fışkırdığı düşünülür.

Bu patlamalar zaman içerisinde Afrika’ya dönüşecek olan toprakları milyonlarca kilometreküplük erimiş lavların altına gömdüler. Ardından yüzeye doğru kendine bir yol bulan manto karayı yukarı iterek onun incelip çatlamasına ve bu çatlakların zaman içerisinde büyümesi sonucu karaların yavaş yavaş parçalara ayrılmasına sebep  oldu. Kıtalar teker teker kenarlarından kopmaya başladı.

Bunun kanıtlarından birisi Mısır Kahire’de gizli. Giza piramitlerinde: Adına nümmilit denilen dünyada yaşamış, gelmiş geçmiş en büyük tek hücreli deniz organizmasının kabuklarında.  Mısır piramitleri yapılırken kullanılan taş bloklar yakın bir bölgede bulunan sığ bir denizden çıkartılmıştı ve bu bloklar bünyelerinde halen nümmilitleri barındırmaktadır.

100 milyon yıl önce bir şey oldu. Kuzey Afrika’nın büyük kısmını dönüşüme uğrayarak hayatla dolu sığ bir denize dönüştü. Pangea bölünürken yukarıya doğru bir dizi sualtı yanardağı fışkırttı. Bunlar devasa miktarda suyun yer değiştirmesine sebep olarak deniz yüzeyinin sarsıcı şekilde 300 metre yükselmesine katkıda bulundular. İşte tabiatın bu dönüşümü aynı zamanda memelilerin en muazzamının evrimine yol açtı.

Nasıl olduğunu keşfetmek için Mısır’ın Batı Çölü’ne kayalardan oluşan bir vadi olan Wadi al-Hitan’a göz atalım. Bilim insanlarının yaptıkları araştırmalara göre burası bir zamanlar deniz canlılarıyla doluydu. Bunlardan en önemlisi de Basilosaurus denen bir canlı.

1983’ten beri bilim insanları balinaların ilk türlerinden biri olan Basilosaurusa ait 300 civarında iskelet kalıntısı çıkarmıştır. Basilosaurusu özel kılan şey bu ilk balinaların ne tür canlılardan evrimleştiğini gösteren çeşitli özelliklerdir. Küçük arka bacaklar, çenesinin etrafındaki bıyık o0lduğu düşünülen küçük delikler, farklı yere konumlanmış burun delikleri ve buna benzer özellikler bu hayvanı evrimsel açıdan modern bir balinayla dört ayaklı bir kara hayvanının neredeyse orta noktasına koymaktadır.

Balinaların halen yaşayan en yakın akrabaları aslında bazı toynaklı hayvanlardır. Domuzlar, hipopotamlar, hatta antiloplar gibi. Ama modern toynaklı hayvanların aksine onların ataları etoburdu. Burada oluşan sığ denizlerin sunduğu zengin avlar kıyıda yaşayan etobur hayvanları suyun içine çekerek zaman içerisinde karayla bağlantılarının tamamen kopmasına ve balinalara evrimleşmelerine sebep olacaktı.

İnanılmaz bir evrimsel u-dönüşü olan bu durum okyanuslardaki her bir balinanın kökenidir ve bu da Pangea’nın bölünmesinin ve Afrika kıtasının doğuşunun doğrudan sonucuydu.

30 milyon yıl önce deniz seviyesi düştü ve denizler kurudu. Böylece Afrika’nın bugün bildiğimiz tanıdık görünümü sonunda oluşmuş oldu. Bu teoriyi destekleyen başka ipuçları da var. Elmaslar…

Karbon atomları basınç ve sıcaklık sayesinde elmasa dönüşür. Yaklaşık 50.000 atmosfer basıncı. Bu tarz bir basıncın bulunduğunu bildiğimiz tek yer  dünya yüzeyinin 150 kilometre altındaki manto olarak bilinen olağanüstü sıcak kaya tabakasının içidir. Ama elmasa has olan karbon atomları düzeninin sağlanması için aşağı yukarı 1.100 dereceye denk gelen belli bir sıcaklık gerekir. Ancak Dünya’nın manto tabakasında sıcaklıklar bundan çok daha yüksektir. Yani elmas oluşumunu açıklamak istiyorsak mantonun parçası olmayan bir yer bulmamız gerekir. Bunlar kratonlardır.

Kratonlar yerkabuğunun derinlerine kadar inen son derece kalın ve katı kaya parçalarıdır. Bir kratonun dibi elmas oluşumu için kusursuz koşullara sahiptir. Buralardaki elmaslar eski volkanik patlamalarla yüzeye çıkmıştır ve bize Afrika’nın geçmişi hakkında muazzam bir bilgi verirler. Radyoizotop tarihlemesi bu elmasların milyarlarca yıl yaşında olduğunu gösterir.

3 milyar yıl önce dünya bugünkü halinden çok farklıydı. Tek kara parçaları kratonlardı ve bugünkü kıtaların aksine hareket etmiyorlardı. Tek bir dev okyanustaki sabit adalardı. Zamanla okyanus zeminindeki yoğun kayalar kratonların altına batmaya başladı. Bu batışta kratonları bir araya getirerek bugün gördüğümüz Afrika kıtasının oluşmasına sebep oldu. Pangea parçalanmasından sonra bile Afrika’nın kratonları eski, kararlı ve sabit olarak bir arada kaldı.

Şu ana kadar. Çünkü yarım milyar yıllık kararlı dönemin ardından Afrika topraklarının bu uzun hikâyesi sona eriyor. Yüzeyin altında artık bütün kıtayı parçalamakla tehdit eden yıkıcı bir güç var.

Gerçekleşmekte olan olaya ilişkin ipuçları ki hayatta yaptığı dönüşümlerde gözlemlenebilir. Kuzey Tanzanya’nın düzlüklerinde Serengeti’de Afrika antilopları her yıl belli bir dönemde  muazzam bir göçle toplanır. Peki ama neden bu bölge?

Tüm antiloplar Şubat ayında doğum yaparlar. Hepsinin aynı yerde toplanmasının sebebi yerde yetişen otlardır. Sadece birkaç kilometre ötedeki çimlerden dört kat daha fazla kalsiyum ve dokuz kat daha fazla fosfor içeren otlar. Bu besinler yavruların sağlıklı bir şekilde gelişmesi için kritik öneme sahiptir.

Bu otların bu kadar sıra dışı olmasının sebebi Serengeti düzlüklerinden 3.000 metre yukarıya yükselen  Afrika’nın en garip ve en patlayıcı yanardağlarından biridir. Ol Doinyo Lengai veya “Tanrı Dağı”.

2007’de neredeyse 12 ay süren bir patlama beş kilometre yukarıya kadar dev bir buhar ve kül bulutu fırlatarak sayısız miktarda ekini yok etmiş ve binlerce kişiyi evlerini terk etmeye zorlamıştı. Bu küllerin kimyasal yapısı o kadar garip, mineraller açısından o kadar zengindir ki etrafındaki otlar besinlerle dolu hale gelir. Ol Doinyo Lengai’nin bu kadar sıra dışı olmasının sebebi dağın derinliklerinde yaşananlardır. Bölgedeki lavdan inceleme yapıldığında içinde gizemli bir madde bulunmuştur: Karbondioksit.

Bu da yanardağın diplerinde çok gizemli bir şeyin gerçekleşmekte olduğunu gösterir. Karbonatit denen bunun gibi lavlar sadece karbon açısından zengin kayaların yüksek basınç altında erimesiyle oluşur. Gezegenin sadece bir yerinde yüksek basınç altında karbon açısından zengin kaya bulunur. Kratonların temelleri.

Bu yanardağı besleyen magma Afrika kıtasını oluşturan derine yerleşmiş beş kıta yapıtaşından birini delerek yüzeye çıkmaya çalışıyor olmalı. Afrika’nın bu kısmı 3 milyar yıldır sabit kalmış olabilir ama şimdi altındaki kayalar erimeye başladı.

Afrika’nın bu bölgesinin derinliklerinde yükselen dev bir magma kütlesi var ve 45 milyon yıldır yukarıya doğru yol almaya çalışıyor. Eski Tanzanya kratonunun temelini eritmekle kalmıyor kıta boyunca kuzeye doğru 1.000 kilometre yayılarak muazzam sonuçlara sebep oluyor. Jeolojik bir mücadele yaşanıyor yerin altında.

Bu mücadele 25 milyon yıl önce Afrika’nın altından yukarıyı zorlayan süper sorgucun üzerindeki toprakları yırtıp kopararak Doğu Afrika’nın yarısı boyunca uzanan 6.000 kilometrelik bir iz bırakmasına sebep oldu. Büyük Rift Vadisi. Gezegenin en karmaşık ekosistemlerinden biri…

Sarsıcı miktarda farklı bitki ve hayvan türüne ev sahipliği yapan ve aynı zamanda tabii ki türümüzün de doğmuş olduğu yer.

Tanzanya’da bu yırtığın kuzey ucunda kıta çoktan kopmaya başladı. Riftin uzak ucunda bulunan Etiyopya’daki Danakil Depression şiddetli bir değişimin sancılarını çekiyor. Buradaki kara o kadar aşındı ki deniz seviyesinin altına iniyor. Bilim insanları yakındaki Kızıl Deniz’in bir gün taşıp bütün bu düzlükleri kaplayarak bölgeyi ikiye böleceğini tahmin ediyor. Temel soru şu: Diğer uçta ne olacak?

Kopmanın Etiyopya’da başlayacağını ve Kenya üzerinden yayılarak Tanzanya kratonunun ucuna ulaşacağını biliyoruz. Bundan sonrası karışık. Bazılarına göre kratonun içinden geçip onu ikiye bölecek. Diğer görüşlere göre ise zayıf tarafa yönelip kenarı üzerinden rift boyunca devam etmesi ve Mozambik’ten okyanusa bağlanması .

Hangi yolu seçerse seçsin  kesin olan bir şey var. En eski topraklar olan Afrika bir gün kırılacak. Daha detaylı bilgi için BBC tarafından hazırlanan  Rise of the Continents belgeselini izlemenizi öneririm.

Sibel Çağlar

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu