Arka Bahçemiz

ÖTEKİ

11733349_10152864847475981_906213482_n

Ah Küçüğüm; kendi elini kendi tutansın sen, kendi yüreğini kendi bilen. Bağrı yandığı için yüreğe su serpensindir; yok sayıldığın, kınandığın, heder edildiğin içindir bu yeşeren emeğin, can halin, vicdanın gayrı…

Baskılarına ve baskınlıklarına güvenerek, çoğunluk olmanın verdiği rahatlıkla söz söyleyenlerin, yazı yazanların, racon kesen, dayatmalarını, yozluklarını dahi “özgürlük” içine sığdırabilmeye cüret edenlerin arasında yalnızsındır, yorgun ve tedirgin…

Değer yargılarını, yaşam tarzlarını, dünya görüşlerini gerçeğin, olması gerekenin, mutlak doğrunun ta kendisi belleyenlerin içinde bir başınasındır.

Sistemin sana sunduğu, taraf olmaya zorladığı alanların, seçeneklerin dışındasındır. Dışarıda durmak nasıl bir sızılı haldir, nasıl bir katlanma ve nefes alamamayı göze alma burukluğudur sana kimseler bilmez. Cümle “yol”lardan gayrı bir yol daha vardır duyumsadığın; sen o “yol”un “sır”lı yolcusu…

Ayrı düştün çoğunluktan; ayrı bir “düş”tün çoğunluğun hırsından, hıncından, kıyıcılığından.
Sen yıldızların yerli yerinde durduklarını biliyorsan, ne önemi var ki sana bulutları göstermelerinin; onların gördüğünü sen de görüyorsun ama onlar senin duyumsadıklarından, deneyimlediklerinden çok uzaklar. Aldırma bulutlara; yüreciğin yıldız dolu gökyüzüdür.

Kanadı kırılan, an gelir öyle bir uçar ki, hiç bir yana çarpmaz; çünkü gökyüzü bütün duvarların üzerindedir ve yüreciğin cümle sınırların ötesinde.

Gülümserken bile yalnızlığının ve yalnız olacağının bilincindesindir artık. Bir sabah bir evsizin eliyle tararsın saçını, ekmek almaya tecavüze uğramış bir kadının ayaklarıyla gidersin, dolmuşu mayınların, bombaların arasında kalmış bir çobanın gözleriyle beklersin, tutunamayansındır gayrı, barınamayansındır ve inceldiğin, yorulduğun, kopacağın yerlerden ve zamanlardan güzelleşensin her daim…

Maskeli balolarda herkesin maskesiz halini bilensin sen. Üzülme e mi? Sevecenliğin, inceliğin, mücadelen ayrıdır senin; yolun yordamın berraktır. Ölgün suretler içinde hala can`lı iken yüreciğin, ne olur yitirme umudunu can`dan yana; can`sın sen…

Tenden içerini bilen olmaz; gören kör bir duvar görür, yokuş yukarı yollar, kir pas dolu çıkmaz bir sokak. Oysa sen bin bir çiçekli bahçende bin bir tılsımla kokup, kardeş selamı, dost kelamı gibi duruyorsundur güpgüzel. İncinene, vurulana düşer yolların; fikrinden, düşünden arttırdığıyla rüzgarca, yağmurca yaşayana. Tenler, yüzler gereksizdir artık; tenden içerisine, en güzel aleme büyüyüverir ömrün. Sen öteki`sindir artık; duyumsaman, mantığın herkesten, her yerden çok ötelerde…

Ah Küçüğüm; kendi elini kendi tutansın sen, kendi yüreğini kendi bilen. Bağrı yandığı için yüreğe su serpensindir; yok sayıldığın, kınandığın, heder edildiğin içindir bu yeşeren emeğin, can halin, vicdanın gayrı…

Ergür Altan (erguraltan@gmail.com)

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu