Arka Bahçemiz

‘Privilege’ nedir, Neden tehlikelidir?

Türkçesine baktığımızda imtiyaz veya ayrıcalık olarak çevrilir ve de pek çok farklı şekilde kullanımı bulunmakta. Burada üzerinde duracağımız ise özellikle son 20 senedir ırk, cinsiyet, cinsel yönelim ve cinsel kimlik üzerinden yaygın olarak kullanılan ve belirli ‘toplumsal imtiyaz’lara işaret eden ‘privilege’ kavramı olacak.

_GKJhs_DToplumsal imtiyaz basitçe, gündelik toplumsal hayat içerisinde size sadece olduğunuz şey üzerinden sunulan veya sunulmayan ‘imtiyaz’lardır. Bir kadının iş başvurularında ve terfilerinde erkek rakiplerine göre ikinci sıraya atılması, bir zencinin beyazlara oranla suç işleme olasılığının daha yüksek görülmesinden ötürü daha yoğun bir otorite baskısına maruz kalması, cinsel yönelimi genel toplumdan farklı olan insanların yaşadıkları dışlanma veya insanların cinsel kimlikleri yüzünden aşağılanması (veya daha kötüsü) gibi durumlar bunlara maruz kalmayan kesimin belirli ‘imtiyaz’lara sahip olduğu söylevini ortaya çıkarmıştır.

Yani bir erkek olarak sokakta tacize uğramama imtiyazınız, bir beyaz olarak başka ırklara yüklenen stereotiplere maruz kalmama imtiyazınız, hissettiği cinsel kimliğe uygun bir bedende doğmuş iseniz böyle olmayanların yaşadıkları acıları yaşamama imtiyazınız vardır… Kısacası uğramadığınız her ayrımcılık, maruz kalmadığınız her kötü muamele size sunulmuş imtiyazlardır. Peki bu toplumsal imtiyazları kim sunar ve bunun karşılığında ne bekler, ne alır?

Toplumsal imtiyaz yaklaşımı en temelde iki noktada büyük tehlikeler içerir. Bunların ilki toplumsal yapının yeniden üretilmesi sürecine sunduğu katkı, ikincisi ise muhalif yapıda yarattığı bölünme olarak sıralanabilir.

İlk bakışta toplumsal imtiyazları kim sunar sorusuna verilebilecek iki ayrı cevap vardır, birisi toplum diğeri ise sistem. Ancak toplum bu durumda yalnızca imtiyazları onaylar ve devamlılığını sağlar, temelleri sistemin dayattığı roller ve yapılara dayanmaktadır. Bundan ötürü aslında imtiyaz olarak görülen şeylerin temeli sistemin biçtiği rollerin oynanması sürecinin ta kendisidir. Bir erkeğin bir kadına göre daha yüksek ekonomik güce erişebilme potansiyeli erkeğe sunulmuş bir imtiyaz değil, aksine kadın ve erkek rollerinin toplumsal düzeni içerisinde sistemin ‘olması gereken’idir. Fırsat eşitliği adı altında baskın rollere tanınmış olan imtiyazların tüm rollere tanınmasını talep etme fikri ise ne yazık ki sistemin ortadan kaldırılmasına değil aksine rol tabanını genişletmek ve yeniden düzenlemek üzerinden daha da güçlü bir şekilde yeniden inşasına alan açmaktan başka bir şey değildir. Bu argüman ile karşı çıkılan şey toplumsal roller arasındaki dominasyon ilişkisi değildir. Belki, en temelinde, baskılanan kesmin daha az baskılanan rollere olan imrenmesidir. Haklı bir serzenişin sistem tarafından çarpıtılıp yeniden kendisine entegresinin açık bir örneğidir.

İkinci tehlike ise muhalif yapıda yarattığı bölünmedir. İlk tehlike pratikte ancak dikkatli bir inceleme sonucu görülebiliyor olmasına karşın muhalif yapılardaki bölünme apaçık karşımızdadır. Asıl derdi bir yapının öbürüne üstünlüğüne karşı çıkmak olan hareketlerin cinsiyet, ırk, cinsel yönelim-kimlik temellerinde bölünmüş olması, üstüne üstlük tüm bu hareketlerin kapalı ve dışlayıcı hareketler olarak tezahür ediyor olması aslında ortadaki sorunun büyüklüğüne işaret etmektedir. Bir erkeğin kadın hakları konusunda, bir beyazın farklı ırkların veya belirli bir cinsel yönelim-kimlikteki insanların o yönelim-kimlik’te olmayan insanların maruz kaldıkları kötü muameleler hakkında deyim yerindeyse ‘ahkam’ kesmesi fikri bunlara maruz kalmış kişilerin tecrübeleri ile kalmamışların tecrübelerini bir tutmak temelinde elbette yanlıştır. ‘Toplumsal imtiyaz’ bu soruna dikkat çekmek ve yaşanılan tecrübelerin farklılığını vurgulamak üzere ortaya atılmış bir söylevdir ve bu temelde haklıdır. Ayrımcılığa uğrayan kesimlerin kendi sorunlarına çözüm ararken ayrımcılığa maruz kalmayan kesimlerle aynı ‘söz hakkı’na sahip olmaları düşüncesini reddeder ve bu temelde de haklıdır. Ancak seksizmin yalnızca bir kadın problemi, ırkçılığın yalnızca beyaz olmayanların problemi, cinsel ayrımcılığın yalnızca toplumun genelinden farklı olan insanların problemleri olduğunu iddia etmek, üstüne üstlük bunları birbirinden ayırıp yeri geldiğinde birbirlerine karşı dışlayıcı tavırlar içerisinde hareket etmelerini sağlamak tüm bu haklılıklara gölge düşürür, argümanın faydalı olabileceği alanları baltaladığı gibi muhalif mücadelenin bütününe de zarar verir.

Toparlamak için şu noktalara vurgu yapılmasında fayda var. ‘Toplumsal imtiyaz’ argümanı varolan ayrımcılık problemine yeni bir yaklaşım sergilemek üzere ortaya sürülmüş olup bazı noktalarda haklılık ve işlevsellik barındırmaktadır. Ancak büyük çerçeveden, mevcut muhalif çevreler arasındaki kullanımına baktığımızda mücadele alanından ‘kendisi gibi olmayan’ları dışlamak için kullanılan bir baskı unsuru haline gelmiştir. Pratikte yaşanan problemleri tanımlamak için kullanılabilecek türlü toplumsal eşitsizlik argümanları içerisinden bunun seçilmesi ve yüceltilmesi ise ne yazık ki problematiktir ve sisteme muhalif mücadeleye büyük zararlar vermektedir. Kendilerini bu mücadelede taraf olarak görenlerin bu argümanı kullanmaktan vazgeçmeleri ise herkesin kendisine imtiyazları hak gördüğü değil, imtiyazsız bir dünyanın kapısını açacak en önemli hamle olabilir.

Zeki SESKİR

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu