Yaşam

Reddedilmek hakkında bazı gerçekler

Hayatımızın farklı dönemlerinde hepimizin başımıza gelir: Sözümüz kesilir, davetimiz geri çevrilir, hoşlandığımız insanlar sırt çevirir. İşveren işe almaz, kesin gözüyle baktığımız üniversiteden beklediğimiz o kabul mektubu bir türlü gelmez…

Reddedilmek hepimizin zaman zaman karşılaştığı sevimsiz bir durum. Peki bütün bu reddedilişler psikolojik sağlığımızı nasıl etkiliyor?

reddedilmek

1.Reddedildiğimizde beynimiz fiziksel acı patikalarını kullanıyor:

fMRI (Fonksiyonel Manyetik Rezonans Görüntüleme) çalışmalarının sonuçlarına göre herhangi bir şey için reddedildiğimiz zaman beynimizde fiziksel bir acıya maruz kaldığımız zaman aktive olan alanların birebir aynısı harekete geçiyor. Yani beyinlerimiz reddedilmeye ve somut acıya fazlasıyla benzer tepkiler veriyor. Bu da reddedilmenin neden bu kadar çok acıttığını -nörolojik anlamda- açıklar nitelikte.

2. Tylenol reddedilmenin ortaya çıkardığı hissel acıyı azaltıyor:

Reddedilmenin ve fiziksel acının beyinde aynı reaksiyonlara sebep olduğunu ve aslında reddedilmenin fiziksel acıyı bir anlamda taklit ettiğini test etmek için bilim adamları bir deney yaptılar. Bir gruba Tylenol (ağrı kesici ateş düşürücü etkiye sahip ilaç, asetaminofen) verildi ve insanlardan tecrübe ettikleri acı verici bir reddedilme hikayesini canlandırmaları istendi. Tylenol alan katılımcıların almayan gruba kıyasla ciddi anlamda daha az duygusal acı duyduğu kaydedildi. Psikologlar reddedilme ve fiziksel acı arasındaki bu güçlü bağın spesifik bir sebebi olduğunu varsayıyor.

3. Reddedilmek evrimsel süreçte hayati bir amaca hizmet etti:

Avcı-toplayıcı geçmişimizde içinde yaşadığımız kabileden ‘dışlanmak’ hemen hemen ölüm demekti; çünkü tek başımıza uzun süre hayatta kalabilecek kadar güçlü değildik. Evrimsel psikologlar bunun bir sonucu olarak beyinlerimizin olası bir dışlanma riskine karşı erken uyarı sistemi geliştirmiş olduğunu varsayıyor. Bu durumda reddedilmeyi daha acı bir şekilde yaşamış olanlar evrimsel bir avantaj kazanmış oldular ve davranışlarını düzeltip kabilede kalabilmek için daha fazla şansları oldu.

4. Sosyal acı fiziksel acıya göre daha canlı hatırlanır:

Fiziksel olarak canınızı yakmış bir anınızı yeniden canlandırmaya çalışın. Büyük ihtimalle beyninizin bu canlandırmaya verdiği tepki ‘Eh..’ olacak. Yani istediğiniz kadar düşünün ama tek başına zihin fiziksel bir acıyı yeniden canlandırmaz. Ama üzücü bir reddedilme hikayenizi hatırlamaya çalışırsanız, ve eğer buna yeteri kadar odaklanırsanız, muhtemelen zamanda geriye gidecek ve o şartlarda hissettiklerinizi tekrar tekrar aynı şekilde hissedeceksiniz. Beyniniz olayın gerçekleştiği zamanda verdiği tepkinin aşağı yukarı aynısını verecek. Beyinlerimiz reddedilme tecrübelerine sıradan fiziksel acılardan daha fazla önem veriyor çünkü hepimiz hala ‘kabile’lerde yaşayan sosyal hayvanlarız.

say_no_nicely

5. Reddedilmek ‘Ait Olma İhtiyacı’mızı sarsıyor:

Hepimizin temelde bir gruba (ya da kabileye) ait olma ihtiyacı vardır. Reddedildiğimiz zaman bu ihtiyaç istikrarsızlaşır (destabilize olur) ve aidiyet sarsılır. Hissettiğimiz kopukluk çektiğimiz duygusal acıya eklenir. Bu durumda bizi sevenlerle bir şekilde yeniden bağlantıya geçmek, grubun bize değer veren, bizi kabul eden üyeleriyle yeniden temas kurmak bu duygusal acıyı yatıştırabiliyor.

6. Reddedilmek kızgınlık, öfke dalgalanmaları ve agresyon yaratıyor:

2001 yılında Surgeon General of the US bir rapor hazırlayarak reddedilmenin ergenlik çağındaki gençler için uyuşturuculardan, fakirlikten ya da çete üyeliğinden daha büyük bir risk olduğunu belirtti. Sayısız çalışmalar hafif dereceli reddedilmelerin bile insanlarda agresyonu arttırdığını ve reddedilen insanların bunun acısını ‘masum’ insanlardan çıkarma eğiliminde olduğunu gösterdi. Okullardaki silahlı olaylar, kadınlara uygulanan şiddet, kovulmuş işçilerin gösterdiği kontrol dışı agresyon… Reddedilme ve açığa çıkan agresyon arasında gerçekten güçlü bir bağ var. Ama bunun yanında ne var ki, reddedilmenin sebep olduğu öfkenin büyük bir kısmı da içe dönük oluyor.

erkeklerin-reddedilme-korkusu

7. Reddedilmek bizi benlik saygınlığımızı yıkmaya götürüyor:

Çoğu zaman romantik reddedilişlere suçu kendimizde bularak yanıt veririz. Yetersizliklerimizden dem vurur, kendimizi hırpalarız. En sonunda kendimizi yeteri kadar aşağıladıktan sonra öz-saygınlığımızı bir güzel ezip posasını çıkarırız! Romantik reddedilişler çoğu zaman zayıf bir uyumun, tutmamış kimyanın, uyuşmamış beklentilerin veya hayat tarzlarının ya da diğer ikili dinamiklerin bir sonucudur. Kendimizi suçlamak ve öz-değerimize saldırmak sadece duygusal acımızı daha da derinleştirir ve bu da iyileşme süremizi uzatmaktan başka hiçbir işe yaramaz. Böyle zamanlarda kendimizi suçlamak için acele etmeden önce, belki o an sağlam ve mantıklı düşünemiyor olduğumuzu göz önüne alabilriz.

8. Reddedilmek IQ’yü geçici olarak düşürüyor:

Yakın zamanda gerçekleşmiş bir reddedilmeyi hatırlamaya ve canlandırmaya çalışmak insanların IQ testlerinde, kısa süreli bellek testlerinde ve karar verme testlerinde önemli ölçüde daha düşük skorlar almasına yetiyor. Aslında acı veren bir reddedilme anına takılıp kaldığımızda sağlıklı düşünmek o kadar da kolay olmuyor.

9. Reddedilmenin rasyonel mantığa uymayan olmayan sonuçları da olabiliyor:

Bir grup katılımcı yabancılar tarafından reddedildikleri bir deneye tabi tutuldu. Ne var ki deney hileliydi; yabancılar da aslında deneyin işbirlikçilerindendi. Ve bu durum deneyin sonunda deneklere açıklandı. Yani ‘yabancı’ların aslında katılımcıları reddetmedikleri, onların da işbirlikçi olduğu söylendi. Ne var ki bu açıklama bile katılımcıların duygusal acısını hafifletmede pek de etkili olamadı. Hatta yabancıların KKK (Klu Klux Klan) gibi küçümsenen ve onaylanmayan bir gruba mensup olduğunun söylenmesi bile katılımcıların incinmiş duygularını yatıştırmada pek işe yaramadı.

10. Psikolojik yaraların iyileşmesinin yolları var:
Reddedilmenin yarattığı duygusal acının tedavi edilmesi ve daha sonrası için ortaya çıkabilecek psikolojik, duygusal, bilişsel ve sosyal sorunların önüne geçilmesi mümkün. Ama bunu etkili bir şekilde yapabilmek için psikolojik yaralarımıza tek tek yönelmek durumundayız; duygusal acının yatıştırılması, öfke ve agresyonun azaltılması, benlik saygısının korunması, ait olma ihtiyacımızın dengelenmesi gibi.

Kaynak: Psychology Today

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu