Arka Bahçemiz

Senin Hukukun Bir Yalan Yavrum

Aslında kimselerin olmayan dağları ve taşları…
Ve tarlaları ve gökyüzünü ve denizleri…
Ve hatta uzaydaki boşlukları…

Evrende var olan somut ve soyut her şeyi, insanlar arasında ve ülkeler arasında pay eden; bunu yaparken de kendine eşitliği değil iktidarların gücünü dayanak alan beşeri sisteme biz hukuk diyoruz.hukuk

Kimin kimle sevişebileceği, kimin nereye gidebileceği, kimin nerede uyuyabileceği, kimin ne yiyip içebileceği, kimin ne giyebileceği, kimin ne söyleyip ne söyleyemeyeceği… Tüm bunlar hukukun değişken ve güdümlü ama hep kıt aklına kalmış.

Hiçbir iktidar hukuksuz var olamıyor. O yüzden hukuk iktidarlarla birlikte el değiştiriyor. Yani hafifmeşrep bir araç. Adaletin takipçisi değil daha ziyade pazarlayıcısı.
Hukuk felsefeden hoşlanmayıp, duygusallıktan uzak dururken, rasyonellik maskesini takıp o an hizmet ettiği iktidarı kollamaya soyunur; o yüzden de kibirli ve kurnaz insanlığın, asırlardır evire çevire sözde kusursuz hale getirmeye çalıştığı bir fiyasko olur.

Kendini, aslında bir parçası olduğu kaostan ölesiye korkmaya şartlandırmış olan insan, aklıyla özene bezene inşa ettiği hukuk zindanlarında gönüllü mahkûm. Dünyayı döndüren, mevsimleri geçiren, çiçekleri açtıran, denizleri yükselten, güneşi doğurup ayı batıran, kuşları uçuran, balıkları yüzdüren doğal hukuk, kelime anlamı evren olan mülkün temelidir; beşeri hukuk ise sadece malın temeli. O yüzden de iktidarın kendi edindiği “mal”ı korumak için herkese ait “mülk”e yapmayacağı kötülük yok.

Adalet dağıtmak yerine alenen öç alabiliyor, çünkü fıtratı suiistimale açık.
Hukukun simgesi bir elinde terazi diğer elinde kılıç olan gözleri bağlı Themis değil, yine bir elinde kılıç diğer elinde terazi olan ama bunlarla birlikte bir de kamçı ve dizgin taşıyan Nemesis olmalıydı.

Nemesis öç tanrıçasıdır. Bir çeşit iktidar kırbacıdır.

Ölümsüz tanrıların tahtı sarsılmasın diye, ölümlü insanlara mutluluğun da bir sınırı olduğunu sert cezalarla hatırlatır. Eşitliğin değil seçkinciliğin peşindedir. Tanrıların iktidarını zedeleyecek her türlü hali kalleşçe baltalar.

Bugün Türkiye’de hukuk, gözlerini Nemesis’in gözleri misali fal taşı gibi açtı ve mevcut iktidarı tehdit eden değerlerin üzerine alenen dikti.

Nemesis gibi, adalet değil korku saçıyor; tehdit ediyor; akıl karıştırıyor. Bizim için “katilliği meşru”larla kendine göre “katli vacip”leri aynı çuvala koyuyor ki, biz elimizi, kan bulaşır endişesiyle, o çuvalın içine sokamayalım.

Emma Goldman, “Anarşizm, insanın yaptığı yasaların sınırlamadığı bir özgürlüğe dayanan, yeni bir toplumsal düzenin felsefesidir” derken aslında bir ütopyadan bahsetmiyordu; hukukun ısrarla unutturmaya çalıştığı ve zaten evrende var olan “gerçek” özgürlüğü hatırlatıyordu.

Kendi kurduğu sistemin yapay olarak yarattığı değerler hapishanesine hukuk zoruyla sokulup evcilleştiren şuursuz insanlık, nelerden ödün verdiğini bir an önce fark etsin; dirensin, kendine bile dirensin ve evcilleşmesin istiyordu.

Bugün Türkiye’de oynanan hukuk oyunlarına kanar ve önümüze atılan çuvala elimizi sokmazsak; katilliği meşru insanların iktidar tarafından kasten katli vaciplere bulaştırılan kirli kanı, korkutulmuş ve evcilleştirilmiş vicdanımıza da bulaşacak. Ve insanlık tarihinin kirli kanla şişerek ve çirkinleşmiş kocaman bir kalbi daha olacak.

Mine Söğüt   

Dünyalılar  

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu