Yaşam

Sevgisizlik marifet değildir…

Elemanın yaşı kırkı aşmış, almış karşısına sözde âşık olduğu kişiyi, debelenip duruyor:

sevgi

– “Aşkııım! N’oolursun inan bana! Yemin ederim daha önce hiç kimseyi sevmedim; ekmek kuran çarpsın ki sen benim ilk aşkımsın!…”

İyi b.. yedin… tüvbe tüvbe…:))))

Sevgisizliğini marifet zannediyor… bu zavallılığın, karşısındakinin gözünde kendisine pirim yaptıracak bi halt olduğunu düşünüyor… KIRK SENE BOYUNCA KİMSEYİ SEVMEMİŞ OLMASI İLE GURUR DUYUYOR ELEMAN YAHU, GURUR DUYUYOR…:))) Ve işin asıl trajikomik tarafı, karşısındaki salağın da bundan dolayı gururu okşanıyor, adamın ya da kadının hiçbir şeyine olmasa bile, bu cümlesine tav oluyor…

ULU MANİTU AŞKINA! Hiç kimseyi sevmemiş olmanın neresi meziyet? Hangi kuşbeyinli bununla övünebilir; ya da hangi kuşbeyinli, bunu söyleyen birinden ardına bakmadan kaçmak yerine sırf bu yüzden onunla beraber olabilir?

NE DEMEKTİR ASLINDA A DOSTLAR, “HAYATIM BOYUNCA HİÇ KİMSEYİ SEVMEDİM” CÜMLESİ?:

– “Ben taş kalpli, bencil pisliğin tekiyim; egomun tavanı o kadar yüksek ki, kimsecikleri aşkıma lâyık görmedim.”

Ya da:

– “Ben bir ödleğim. Bugüne kadar aşkın cefasını çekmeyi kıçım yemedi, kaçtım kaçtım kaçtım, kırkıma dayandım; bir de baktım ki şu dünyadan bir kâm almadan geberip gidecem, son bir hamle yapayım bari dedim; seni de pek bi salak gördüm hani… hadi bi güzellik yapıver canım kardeşim; daha ne istiyorsun, senden başka kimseyi sevmemiş birini buldun, kıymetini bil haa…”

Veyahhut da:

– “Aslında kaç kere âşık oldum ama olmadı; eeee bende eski sevmelerime saygı duyacak yürek olmadığından geçmişi yok saymak, vaktinde aşkından geberdiğim insanlara tu kaka demek çok daha kolay… gel seninle kirli ruhumu bi güzel temize çekeyim…”

v.s., v.s., v.s..

Yazımızın başındaki aymazlık abidesi cümleye dair, benzeri onlarca yorumda daha bulunabiliriz… Ama onu anlaşılır kılabilecek tek bir yaklaşım bulamayız…

Kadın – erkek ayırt etmeden söylüyorum, sevgisizliğe methiye düzülmez, sevgisizlikle prim yapmaya çalışılmaz! Birinin (özellikle kadının) geçmişinin sevgiden yoksun olması, adam olan için onun aşkta tercih edilme nedeni olmaz!

Sevgisizlik marifet değildir, bununla gurur duyulmaz!

İnsan olan bir insan, sevgisiz biri kendisini sevdi diye kendini bulunmaz Hint kumaşı sanmaz; su katılmamış bir geri zekâlı değilse, kırk yıl boyunca ot bitmemiş çorak topraklarda kendisinin yediveren gülü olacağını ummaz…

Şu üç günlük hayat yolculuğumuzda karşımıza çıkan yeni insanlara, ister istemez her gün çoğalan, kimilerine âşık olduğumuz, kimilerini sevdiğimiz, kimilerinden kazık yediğimiz ya da destek gördüğümüz, bazıları yüzünden de ölümüne acı çektiğimiz hummalı bir kalabalıkla birlikte gideriz. O kalabalığı oluşturan insanların kim ya da ne oldukları, bugün artık hayatımızda olup olmadıkları, varlarsa onları sevginin onlarca halinden biriyle halen sevmeye devam edip etmediğimiz hiç önemli değildir; önemli olan ve değiştiremeyeceğimiz tek gerçek, “BEN” dediğimiz şeyin onlarla birlikte oluştuğudur

Bırakın ikiyüzlü toplumsal ahlâkın ikiyüzlü öğretilerini… Toplum dediğiniz şey kapitalizm virüsü kapmış, çürümekte olan bir metabolizmadır ve sizin daima ve daima onun kötürüm organları olarak kalmanızı ve mütemadiyen tüketmenizi ister… Bu isteğinin gerçekleşmesi de her şeyden önce korkak ve mutsuz olmanıza bağlıdır. Mutsuz insanlar aralıksız tüketirler çünkü… Bu nedenle, onun söylediği her şeyi reddediniz!

Sevginin, aşkın gerçek ve değerli olması için biricik olması gerekmiyor! Sadece “VAR” olması gerekiyor! Sadece “VAR” olması… hepsi bu….

Eğer yaşam size karşı cömert davranıyor ve size sevgiye dair bir “VAR”lık sunuyorsa, sizin onu bu rezil değer yargıları nedeniyle “YOK” kılmanız kendinize, karşınızdaki insana ve topyekün hayata karşı en büyük ihanettir.

Yettiniz gaari!

Rabia Mine (facebook.com/rabia.mine.73)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu