Bilim Teknoloji

Türkiye’nin özür borçlu olduğu bir bilim adamı: Feza Gürsey

13 Nisan, Feza Gürsey’in ölüm yıldönümüydü. Türkiye’mizin seviyesine ve ihtiyaçlarına uygun olmayan üst düzeyde araştırmalar yaparak gençliğe zararlı bir örnek olan bu bilim adamına bir özür borcumuz var…

gursey3
Annesi Sorbonne’dan doktoralı kimyager Prof.Dr. Remziye Hisar. Darülfünun’un fen okuyan ilk kız öğrencilerinden. Babası tıp doktoru, aynı zamanda fizikçi ve öğretmen Reşit Süreyya Bey.

Galatasaray Lisesi, İstanbul Üniversitesi Matematik ve Fizik Bölümlerinden birincilikle mezun.

Lise mezuniyetinden sonra Fransız hocalarından biri, notları onun kadar iyi başka bir öğrenci ile onu kıyaslaması istendiğinde, “Bir köy öğretmeni ile ordinaryüs profesör arasında ne kadar fark varsa diğer öğrenci ile arasında o kadar fark vardı” şeklinde cevap verir.

Doktorasını Imperial College’da yaptıktan sonra, cebinizdeki 10 TL’nin üzerindeki resminden hatırlayacağınız Cahit Arf’ın desteğiyle İstanbul Üniversitesi’nde asistanlığa başlar. Bu sırada eşi Süha Hanım’la tanışıp evlenir ve sonrasında 1957-1961 arasındaki zamanı Brookehaven Ulusal Hızlandırıcı Laboratuvarı’nda geçirir. Bu esnada dünyanın en ünlü fizikçileriyle beraber çalışma imkânı bulur ve fizik dünyasında çığır açan bazı makalelere imza atar. Çalışmalarını Princeton Üniversitesi’nde sürdürmek amacıyla referans istediği Wolfgang Pauli yazdığı cevap mektubunda, “Ben, seni Princeton’a tavsiye edebilir miyim, diye düşünmüyorum. Tam tersi, Princeton Enstitüsü’nü sana tavsiye edebilir miyim diye düşünüyorum” der.

jj5

1961 yılında Türkiye ’ye döndüğünde Erdal İnönü’nün yoğun ısrarlarıyla 1974’e dek ODTÜ Fizik Bölümü’nde çalışmış, 1968’de Tübitak Bilim Ödülü’nü almıştır. 1965-1974 yılları arasında ODTÜ’ye devam ederken yarı zamanlı olarak Yale Üniversitesi’nde de çalışmalarına devam etmiş ancak 1974’de bu izni kaldırılıp ODTÜ’den ayrılmak zorunda kalmıştır.

Bir konuşmasında, ayrılmasına neden olan koşulları esprili bir ifade ile anlatır: Birincisi, sık sık ve ücretli izinli olarak dışarıdaki bilim merkezlerinde çalışmam ve bu bilimsel alışverişe öğrencilerimi de katmam. İkincisi, Türkiye’mizin seviyesine ve ihtiyaçlarına uygun olmayan üst düzeyde bir araştırma yaparak gençliğe zararlı bir örnek olmam.

feza gürsoy

1991 yılına dek Yale Üniversitesi’nde bulunmuş, 1977’de Sheldon Glashow ile fizik alanında dünyada en prestijli ödüllerden biri olan Oppenheimer Ödülü’nü paylaşmıştır. 1991’de emeklilik sonrası Boğaziçi Üniversitesi’nin teklifini kabul etmiş ancak geri dönüşü aynı yıl yakalandığı prostat kanseri yüzünden kısa sürmüş ve 13 Nisan 1992’de Yale Üniversitesi Hastanesi’nde vefat etmiştir.

Dünyanın yaşayan en ünlü bilim insanlarından, çoğu bilim insanının 20’nci yüzyılın ikinci yarısının Einstein’ı olarak nitelendirdiği fizikçi Edward Witten, onun için; “Bilimsel çalışmaları hem büyük bir orijinallik ve zarafet hem de entelektüel cesaret örnekleriydi. Hayatının sonuna dek uğraşılabilecek en zor problemleri ele alıp hiç girilmemiş alanlarda ardından gelenler için tohumlar ekmiştir. Bilim adamı kişiliği bir yana Schubert’ten Dede Efendi’nin müziğine, Goethe’den Yunus Emre’nin şiirlerine, Proust’un kitaplarından Van Gogh’un resimlerine dek her alanda sohbet edebileceğiniz derin bir insandı” ifadelerini kullanmıştır.

Vefatı sonrasında, adına Türkiye’nin ilk bilim müzesi açılmış, 1983’de kurulmuş olan bir araştırma enstitüsü de onun ismini almıştır. Bu kurumlardan bilim müzesi olanı şu anda web sitesi bile doğru dürüst çalışmayan ve on yıl önce ne durumda ise şu anda da bunu muhafaza eden bir haldedir. Bu bilim müzesinin görevi bilimde bunca zamandır yaşanan tüm gelişmelere direnip, kendini aynen muhafaza etmektir anlaşılan!

Araştırma enstitüsü olan kurum ise fizik ve matematik alanında kuramsal çalışmalar yapan genç akademisyenleri bünyesinde barındırıp tamamen kuramsal araştırma faaliyetlerine odaklanmışken, 2011’in Temmuz ayında TÜBİTAK’ın başkanlığını Nüket Yetiş’in yaptığı dönemde, özerkliği kaldırılıp Gebze’deki BİLGEM’e (Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Araştırmalar Merkezi) bağlanmıştır. Ne tesadüftür ki BİLGEM’in Başkanı Nüket Yetiş’in eşidir!

2010 yılında 1.5 milyar TL bütçesinin 300 milyon TL sini harcayamamış olan TÜBİTAK, yıllık bütçesi 2 milyon TL olan enstitü üzerinde tasarruf yapma gereği duymuştur.
Ne ironik ki kapatılma gerekçesi, CV’sinde 70 makalesi olduğunu ilan ettiği halde veri tabanlarına bakıldığında hayatı boyunca mesleki dergilerde yayımlanmış üç tane yayını olduğu ortaya çıkan Nüket Yetiş tarafından, akademik yetersizlik olarak gösterilmiştir!

Halen tanımamış olanlar için ismi Feza Gürsey, 20’nci yüzyılın en önemli bilim insanlarından biri. Hep Türkiye’nin seviyesi ve ihtiyaçlarının üzerinde çalışmalara imza atmış bir bilim adamı oldu. Bu sebepten yaşarken memleketinde çalışamamış hatta vefatı sonrası ismini taşıyan kurum kapatılmıştır.

Can Gürses

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu