Güncel

Yoksulluk,Enflasyon ve Sepet Sorunu

Gündelik hayatımızı sürdürebilmek için temel ihtiyaçlarımızın karşılanması bir zorunluluk. Barınma, beslenme gibi ihtiyaçlar öncelikli olanlar. Bunun bir sonraki adımında ise sorun bu ihtiyaçların hangi koşullarda karşılandığına yöneliyor. Nitelikli, dayanıklı konutlarda, sağlıklı bir çevrede yaşayıp, sağlıklı ve dengeli beslenebiliyor muyuz? Bu soruya vereceğimiz cevabı belirleyen ise gelir düzeyimiz. Gelir düzeyimiz ve alım gücümüz artıkça ya da azaldıkça tüketim alışkanlıklarımız ve davranış kalıplarımız ona uygun bir şekilde değişmek durumunda.

Alım gücümüzü ise gelirimizdeki artış ile enflasyon (fiyat artışları) arasındaki ilişkinin yönü tayin ediyor. Örneğin ücretinize yapılan artış genel fiyat artışlarının üzerindeyse bu alım gücünüzün arttığı anlamına geliyor. Enflasyon verileri bu nedenle son derece önemli. Enflasyon, aynı zamanda ekonomik büyüme oranlarından pek çok makro göstergeye kadar belirleyici bir role sahip. Enflasyonun olduğundan düşük gösterilmesi, ücretlerde gizli bir yoksullaşma yarattığı gibi ekonomik büyümeyi de olduğundan fazla göstermeye yarıyor.

Sepette neler var?

Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) fiyat hareketlerini tespit etmek amacıyla hazırlanan bir endeks. Bir mal sepeti ve o mal sepetindeki ürünlerin genel tüketim eğilimlerince belirlenen ağırlıkları bu endeksin verisini oluşturuyor. Sepette pek çok ürün var. Ama kamuoyunda yaygın bir biçimde var olduğu düşünülen pek çok ürün sepette yer almıyor (pinpon topu vb.). Yer alsaydı bile pek fazla bir ağırlığı olmayacaktı. TÜİK sepette hangi maddelerin yer aldığını her yıl kamuoyuna duyuruyor. Meraklısı için linki şöyle:

http://www.tuik.gov.tr/PreIstatistikTablo.do?istab_id=1345.

Burada esas sorun, tüketimdeki maddi ağırlığına göre enflasyon sepetine giren ve önemi bu ağırlıkça belirlenen maddeler ile halkın temel ihtiyaçlarının sepetteki ağırlığı arasındaki farktan kaynaklanıyor.

Otomobil ekmekten değerli

Mesela Otomobil fiyatlarındaki artış ya da azalış TÜFE oranlarına en çok etki eden şey. Fiyat artışlarının yüzde 7,84’ünü otomobil fiyatları belirliyor. Ekmeğin ağırlığı ise yüzde 2,94. Yani otomobilin endekste ağırlığı ekmeğin 2 katından fazla. Örneğin diğer ürünler sabit kalmak kaydıyla ekmek fiyatı % 20 arttığında, otomobil fiyatı yüzde 10 azaldıysa TÜFE geriliyor. Ekmek karşısında alım gücümüzdeki kayıp görünmez oluyor. Yoksulluğumuz sepette gizleniyor.

Genel enflasyon (TÜFE), 2003 yılından bu yana yüzde 121 artış göstermiş, buna karşın otomobildeki artış yüzde 68. Yani otomobil fiyatları genel endeksin yaklaşık yarısı kadar artarak endeksi aşağıya sert bir biçimde çekmiş. Enflasyon düşük çıktığı için ücretlerimiz de düşük belirlenmiş. Yani otomobil fiyatları yüzünden ekmekteki alım gücümüz azalmış. Azalmaya neden olan sadece otomobil mi? Elbette değil. Teknolojik gelişmeye koşut olarak fiyatı reel ya da nominal olarak gerileyen ürünler. Fotoğraf makinesi, cep telefonu, faks cihazları. Bu mal gruplarında nominal olarak neredeyse yarı yarıya azalış var. Bu ürünlerdeki düşüş de yine enflasyonu aşağıya çekiyor.

Sepette müdahale imkanı

Bir başka sorun alanı ise sepetin her yıl değişiyor olması. TÜİK’in “Fiyat Endeksleri ve Enflasyon” başlıklı kitapçığında enflasyon sepetinin uluslararası tavsiyelerde 5 yılda bir yinelenmesinin önerildiği belirtiliyor. Buna karşın sepet bir süredir her yıl değişiyor. Bu da hükümet için sepete beklentileri çerçevesinde müdahale imkanı sunuyor. Nitekim bu tip müdahale talepleri hükümet temsilcileri tarafından zaman zaman dile getirilmekte.

Bedeli halka çıkıyor

Nitekim madde sepetinde yapılan değişiklikler enflasyonu neredeyse sistematik olarak aşağı çekmiş durumda. Madde sepetinde ürün gruplarının ağırlıkları eğer aynı kalsaydı, bugün enflasyon (2003 yılından bu yana) mevcuttan yüzde 4 daha fazla olacaktı. Ücretlerimiz de bu anlamda % 4 daha yüksek olacak, büyüme oranları daha düşük çıkacaktı. Sepette oynama yoksulluğumuzu artırdı. Tabi bir de otomobil gibi sık (yaygın) tüketilmeyen ama bedeli nedeni ile toplam harcamalar içinde önemli bir ağırlığa sahip olan ürünlerle, giderek fiyatları düşen teknolojik ürünlerin enflasyon üzerinde yarattığı etki var. Bu ürünleri sepetten çıkarttığımızda ise yüzde 12 gibi önemli bir farkı buluyoruz. İşte bu sepette gizlenen yoksulluğumuzun bir başka boyutu.

Sepette ağırlıklar belirlenirken, sadece parasal değerlerin değil kullanım sıklığının, kullanıcı sayısının da dikkate alınması gerekiyor. Dar gelirli için temel ihtiyaç endeksi ortaya koymak, ücret artışlarında bunu esas almak gerekiyor. TÜİK’in emek örgütleri tarafından denetlenmesine olanak tanıyacak düzenlemeler gerekiyor.

Bu hükümetin işine gelir mi? Elbette gelmez. Çünkü ücretleri görünmez bir biçimde baskı altına alıp, büyüme oranlarını nasıl yüksek gösterecekler?

 F.Serkan Öngel 

( Bu yazı ilk olarak Birgün gazetesinde yayınlanmıştır.)

www.dunyalilar.org

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu