Güncel

Zavallı Medine!!!

“Kumraldı, gözleri ve teni buğday rengiydi. Elmacık kemikleri çıkıktı, çenesi sivri. Burnu kibardı. Güzelce bir kızdı”

Yukarıdaki tasvir bir romancının yada edebiyatçının, meramını en etkili bir biçimde kağıda dökmek için kullandığı edebi bir esere ait değil. Otopsi teşhisi yapan bir savcının,16 yaşındaki genç bir kız için yazdığı tutanağa ait.16 yıllık hayatında hiç fotoğrafı olmayacak kadar trajik bir hikayeye… 2 Aralık 2009 günü Adıyaman’ın Kahta ilçesinde, canlı canlı toprağa gömülmüş kız olarak tanıdık MEDİNE MEMİ’yi…

Öldürülme nedeni erilliğimizin en tatminkar yanını okşuyordu. NAMUS! ‘Üzeri betonla kapatılmış bir kümes, boynunda bir eşarp ve oturur vaziyette’…Son verilmişti hayatına. Katiller malum! sebep tanıdıktı. Kendisi ile aynı sokakta oturan erkek akranlarıyla konuştuğu için, dedesi ve babasının ‘hassas’ olan namus değerleri… Bizler tanıdığımızda çoktan ölmüştü Medine…

Bilgisizliğimizin, aydınlanamamışlığımızın, kapalı zihinlerimizin; kısacası cehaletimize can suyu olan ne varsa tepeden tırnağa, bizi beslerken 16 yaşındaki Medine’yi alıp götürmüştü. Belleksiz, hafızasız bir toplumuz. Ancak (acı) kendimizin olduğu zaman açık olan duyularımız, başka acılara karşı tamamen kapalı. Fersah fersah bizlerden uzak gördüğümüz Medine’nin öyküsü,aslında gölgemiz olacak kadarda yakındı hayatlarımıza. ‘Kendimizin’olmayan bu hayata, televizyonlarda gösterdikleri kadar üzüldük, gazetelerde yazdığı kadar ağladık. Sonra unuttuk…

Muhtemelen uzun sürecek hayat serüvenimize sığdıracaklarımız, bu kısacak hayattan daha önemliydi. Hem zaten katillerde gücü kudreti tartışmasız olan devletin elindeydiler! Adına ne dersek diyelim. Din, gelenekler, bağnazlık, gerici töre, namus.. Medine’nin ölümü ve onun korkunç şekli; sorgulamayı, eleştirmeyi, hesap sormayı becerememiş zihinlerimize bir eleştiridir esasen.. .

Yaşamayı hak etmeyecek kadar ‘günahkar’ olan bu hayat, eğer bugün tekrar pas tutan kulaklarımıza çalınacaksa; vicdanlarımızda yeşermiş duyarlılığımızın yetersizliğini anlamak zorundayız. Toplumsal – Sosyolojik bir karşı duruş oluşmaksızın, Medine ve benzerlerinin hayatları kurtulamayacak. Mor sesli kadın nefesli feminist sloganlarımızda, aydınlaşmış dayanışmacı erkekliğimizde daha fazlasını yapmak zorunda. Dönüp dolaşıp yine kendi ilericiliğimize çarpan bu sesler, sosyal bir bomba gibi toplumun karanlığında patlamalı. Sarsmalı..Değiştirmeli..

Ya Medine..’Son’ ile yüz yüze kaldığı o an ne hissetmiştir acaba? Herkes için Hayat’a doğru esen rüzgar, neden benim için yönünü Ölüm’e doğru çevirdi demiş midir? Dünyaya gözlerini açtığından bu yana ona erkekçe davranmış hayatın; ilk ve son kez ‘kendince’ davranmasını dilemiş midir? Mezar dedikleri o aşağılık namus çukura konulurken, kendisini kurtarması için hangi inanca dua etmiştir acaba? Son bir kez tanrıya mı yoksa babasına mı yalvarmıştır? Belki de tek bir fotoğrafının olmayışı titretmiştir bedenini…Şimdi biterken hiç (iz) bırakamamak… Henüz tanımaya başladığı, genç kadınlığı körpe bedeni, kim bilir hangi yarım kalmışlığın kederi ile gitti…

Zavallı Medine…

Kenan Büyüktaş

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu