Çocuk yaşta evlilikler sorunuyla sekiz yıldır ilgilenen biri olarak, bu konuda yazılıp çizilmiş hemen her şeyi okumuşumdur desem yanlış olmaz. Filmler için aynısını söyleyemesem de 1938’de Harry Revier’ın çektiği “Child Bride”dan (Çocuk Gelin) beri erken evlilikleri işleyen filmler yapıldı. 1980 tarihli “Coal Miner’s Daughter” (Madencinin Kızı), bundan on yıl sonra Türkiye’de Atıf Yılmaz’ın çektiği “Berdel” ve günümüzden birkaç yıl önce Reis Çelik’in beyazperdeye getirdiği “Lal Gece” gibi…
2013 yılının sonlarına doğru ise “Halam Geldi” konuşulmaya başladı. Gazeteci Evrim Kanpolat’ın on yıl önce haber için gittiği Antalya’nın bir köyünde tanıklık ettiği öyküler bu filmin yolculuğunun başlangıç noktası oldu. O köyde kız çocuklar zeka geriliği raporuyla okuldan alınıp çalıştırılıyordu. Okul yoksa ücretsiz ev veya tarla işçiliğinin yanı sıra erkenden evlenmek de vardı. Aradan zaman geçti. Yapımcı Sami Dündar, Kanpolat’ın bu hikâyelerden esinle yazdığı senaryoyu daha önce okumuş ve önemsemişti. Nihayet gerekli bağlantılar kuruldu ve film için çalışmalar başladı.
Sami Dündar, “Evrim Kanpolat bu senaryoyu bana getirdiğinden beri ilk çekmek istediğim filmler arasındaydı” diye söze başlıyor. Ama o kadar kolay olmadığını da vurguluyor. “Fakat en başta ekonomik koşullar ve etrafımda birlikte sinema yaptığımız kişileri ikna etme sıkıntısı ve tabii bir başka önemli faktör yönetmen sıkıntısı oldu. Ayrıca senaryonun geliştirilmesi ve sinema diline uygun hale getirilmesi gerekiyordu. Bu derece önemli bir hikâyenin sinemaya aktarılması sorumluluk gerektiriyordu ve bunun için zamana ihtiyaç vardı.”
“Halam Geldi” yalnızca bir ‘çocuk gelinler’ filmi değil. Yaşadığımız ülkede halen çok yaygın olan ve erken evliliklerle de göbek bağı bulunan akraba evlilikleri, bunun yanı sıra savaş da işleniyor. Sami Dündar filmin asıl mesajının ‘cehalet’ sonucu baskı, istismar ve şiddet olduğunu söylüyor.
»Film yaşanmış bir olaya dayanıyor. Gerçeklerin ne kadarını filme yansıtabildiniz? Halen tabu olan çocuk evliliklerini anlatırken otosansüre mecbur kaldınız mı?
Otosansürden ne kastettiğinizi bilmiyorum ama öncelikle gerçekte bu olayı yaşamış kişilerin yeniden bir travma geçirmelerini önlemek amacıyla yer zaman ve karakterler değiştirildi. Ayrıca filmin sahnelerinde hiçbir cinsel objeye yer vermedik. Bu önemliydi bizim için çünkü birilerinin bu filmi izlerken vahşete tanık olmak dışında hiçbir şeye aklı kaysın istemedik. En önemli kırmızı çizgilerimizden biriydi. Filmin sonunu önemli ölçüde revize ettik. Vicdan muhasebesi yaparak bir final hazırladık. Herkesin hak ettiği cezayı çekeceği şekilde bir final oluşturduk. Olmasını arzu ettiğimiz şekilde yani. Filmden çıkan izleyicinin bir yandan vahşete tanık olması diğer yandan da sessiz kalmanın bir suç olduğunu bilmesini istedik.
»Artık erkekler de şiddete ve cinsiyet ayrımcılığına karşı sesini yükseltiyor. Sinema toplumsal sorunların yakasını açan çok önemli araçlardan biri. Siz yapımcı olarak kendi rolünüzü burada nasıl tarif ediyorsunuz?
Şiddet tamamen karşı durulması gereken bir olgu. Kime ya da neye yapıldığının önemi yok. Ağaç kesmek kadar, bir kediyi aç bırakmak kadar, bir insana şiddet uygulamak da aynı şey. Şiddet uygulayanın neye uyguladığına bakılmaksızın önüne geçmek gerekir. Bunun için tek yol toplumsal farkındalık. Sinemanın gücüne gelince, elbette ki sinema öylesine güçlü bir söylem ki an gelir devrimlere öncülük eder. An gelir farkında olmamıza olanak sağlar. Yeter ki yapımcılar sinemanın gücünü kullanmak istesinler. Sinemayı sadece ticari bir dolaşımın parçası saymak yerine sorumluluk almayı da kabullenmeliler. Erkek ya da kadın sinemacı kavramıyla ilgilenmiyorum. Sinemanın cinsiyeti olamaz.
»Filmi en çok kimler izlesin istersiniz; liseli oğlanlar, kız çocuk babaları, dedeler, anneler, başbakan… hangisi?
Bu filmi herkes izlemeli. Zaten hepimiz önce çocuktuk sonra büyüdük ve kirlettik dünyayı. Yine temizlemek bize düşer. Buradaki meselemiz toplumun bu konuya duyarlı yaklaşıp çevresinde olan bitene dikkat kesilmeleridir. Böylelikle bir yandan suçluları deşifre edip toplum dışına atarken diğer yandan da mağdurlara sahip çıkılmasına yardımları olacaktır.
»Türkiye bir çocuk gelinler ülkesi! Bu ‘geleneğin’ değişmesinden ürken koca bir toplum var ve bu yüzden de çözüm seçenekleri çok uzun vadeli olmak zorunda. Bu sürece ‘Halam Geldi’ nasıl hizmet edecek?
Umudumuzu kaybetmemek gerektiğini de hatırlarız. Bizim filmimiz mutsuz görünür ama umutlu bir sonla biter. Toplumun kemikleşmiş öğretisi diye bir şey yok bence. Geri bıraktırılmış, cahil bir kesimden söz ediyoruz. Ve tabii ki cinsel yozlaşmadan. Kadın-erkek meselesinin çözüldüğü ileri toplumlarda bu gibi olaylara rastlanmıyor. Aynı ülke içinde bile keskin farklar yaşanıyor. Örneğin Avrupa’ya göç etmiş sömürge ülkelerin halklarıyla geri bıraktırılmış halk katmanlarında dehşetli bir şekilde yaşanan bu vahşet, kent merkezlerinde kaybolup gidiyor. Aynen ülkemizde de olduğu gibi.
»Film Türkiye dışında da gösterime girecek mi?
Filmini tüm dünyada göstermek için çabalıyoruz. Büyük ölçüde de yol aldık. Kalıcı olması için çeşitli dillerde bir şarkı da yaptık. Sinema vizyondan düşse bile şarkıların hayatı çok uzun sürebiliyor. Fuat& Ozbi & Rojda’nın seslendirdiği Elini Çek Kızım Dokunma isimli şarkı Almanca, Fransızca ve İngilizce olarak da seslendirildi ve yakında dünyaya yayılacak. Etkisinin zamanla anlaşılacağına inanıyoruz. Biz elimizden ne gelirse yapmaya devam edeceğiz. Yaptıklarımızın ne kadar kişiyi etkisi altına alacağını bilmiyoruz ama yapmamaktan iyidir diyoruz.
***
Elini Çek Kızıma Dokunma
»Bu film erkek sinemacılara, sadece kadınların sorunu olarak görülüp marjinalleştirilen veya gelenek denilerek meşrulaştırılan konuları gündeme taşıma cesareti vermeli. Bu cesareti güçlendirecek nasıl bir mesaj verirsiniz?
Elini çek kızıma dokunma
Çocuk yaşta o daha yok mu utanman
Yaşayan bir ölü artık minicik beden
Affetmez seni canı böyle yanarken
Asla temizlenemez baki kalır leke
Ahlaksızın dik alası işte azgın teke
Azrailin avucunda yazılı ismin hürmetine
İnsan doğasında yok böyle bir töre
Ona evlilik değil evcilik yakışır
Ölsen de bu günah yakana yapışır
Hayattaki yerini bil soysuz
Yalansın komple insanlıktan yoksun
Görmezden gelme karanlığa iteni
Bana ne dersen batar bu günahın dikeni
Sessiz kalmak üstlenmektir bu vahşi suçu
Er ya da geç sana da batar bunun ucu
Çocuğa cinsel istismar insanlık ayıbı
Vicdanınız yok mu durdurun bu kıyımı
Kader değil töre değil vahşet bu lanet
Sübyana saldıran töre değil cehalet
Polis jandarma savcı hâkim duyun ha
Cezasını verin çocuktan gelin olmaz
Ananı bacını kızını getir aklına
Küçüğe el uzatmak yok kitabımızda
***
Halam Geldi filmi dört milyon liraya mal oldu. Çekimler Kuzey Kıbrıs’ın Lefkoşası’ndaki Akıncılar köyünde yapıldı. Akıncılar üç tarafı Rum bir tarafı Türk askerleriyle çevrili tecrit edilmiş bir sınır köyü. Film ekibi çekimler sırasında köy halkından hep destek gördü. Herkes bu konuya duyarlıydı. Zaten akraba evlilikleri ve sınır meselesini de gündeme getirdiğimizden çuvaldızın ucu herkese batıyordu. Kimse sessiz kalmadı. Fakat çevremizden olmasa bile bazı ‘profesyonel!’ kimseler çocukların Diyarbakırlı olmasına tepki gösterdiler. Başka şehir mi bulamadınız diye itiraz edenler oldu. Ama bunları bertaraf etmek çok kolaydı ve ettik de. “Peki siz söyleyin hangi şehir olsun?” diye sorduğumuzda aldığımız cevaplar komikti. Hiçbiri batıyı öneremedi. Oysa biz doğu batı ayrımı yapmadan hatta ülkemizin dışında yaşanan bir olay olduğunun altını çizerek yaptık filmi. Bu suç bize göre evrenseldir, hiçbir etnik guruba, inanca ya da halka dayanamaz. Hatta hiçbir töreye de!
Kaynak : Birgün