Arka Bahçemiz

Kara Çiçek

10346603_1564078817204783_7378149880012505648_n

Bir ülkede yaşayan yaşlı bir bilge, kısa bir süre sonra öleceğini görmüş rüyasında. Ölmeden önce, bilgilerini, deneyimlerini gencecik bir cana öğretmek istemiş. Yetiştirdiği bir çok öğrencisinin olması ona yeterli gelmiyormuş. “Eğer bir öğrenci daha yetiştirebilirsem daha mutlu olurum” diye düşünüyormuş. Ülkenin dört bir yanına duyuru yapmış bunun için.

Bilgenin duyurusuna öyle çok ilgi gösterilmiş ki, niceleri toplanmış evinin önünde. Kulaktan kulağa, hatta ülkeden ülkeye yayılmış bilgenin duyurusu. Bilge, hem şaşırmış hem de sevinmiş bu duruma. Seslenivermiş gelenlere. “Her birinize teşekkür ederim “ demiş. “Öğrencim olmak istemeniz onurlandırdı beni. Ne yazık ki ,yalnızca bir öğrenci yetiştirebileceğim. Sanırım bir yarışma açmam gerekiyor bunun için. Evimin arka tarafında bir çiçek tarlası var. O tarladaki çiçekleri kendi ellerimle ektim. En güzel çiçeği hanginiz bulursa, öğrencim olmaya hak kazanacak” demiş. Bazıları çok şaşırmış bilgenin bu sözlerine. Onlar daha farklı bir sınama bekliyorlarmış.

Bilgenin çiçek tarlasını gezmiş herkes. Yüzlerce, binlerce çiçek varmış tarlada. Tarladaki çiçekleri görmeyen kalmayınca, bilge, yine evinin önünde toplamış öğrenci adaylarını.” Acaba nasıl cevaplar gelecek?” diye merak ediyormuş bir yandan. “Sırayla hangi çiçeği niye sevdiğinizi söyleyin lütfen” demiş.

Cevapları dinlemeye başlamış bilge. Kimi demiş ki, “en çok gülü sevdim, çok hoş bir kokusu var”. Kimi demiş ki “karanfili sevdim en çok, capcanlı bir rengi var. “Kimi menekşeyi sevmiş zarif göründüğü için, kimi hanımeline bayılmış ince bir duruşu olduğu için. Kimi papatyayı, kimi laleyi sevmiş kendince gerekçelerle.

Kalabalığın en sonunda, koltuk değnekleriyle yürüyebilen, kalın kalın gözlük camları olan genç bir kadın duruyormuş. Demiş ki, “Tarlanın bitiminde simsiyah yaprakları olan bir çiçek var. En çok onu sevdim ben. “ Gözleri parıldamış bilgenin. İnsanlar şaşırmış genç kadının verdiği cevaba. Bilge demiş ki, “Kara Çiçek`tir onun adı. Açıklar mısınız niye en çok Kara Çiçeği sevdiğinizi?” “Ağır işittiğim için duyamadım sizi. Sorunuzu biraz daha yüksek sesle tekrarlar mısınız? “ demiş genç kadın. Bilge, özür dileyip tekrarlamış sorusunu. Genç kadın demiş ki, “Yanlış anlamayın beni. Çiçek tarlanız çok güzel. Bütün çiçeklerinizi sevdim ben. Doğaya nice can katmışsınız. Harcadığınız bu emek bilgeliğinizin bir kanıtı. Tarlanızın sonunda, diğer çiçeklerden ayrı duruyordu Kara Çiçek. Yapraklarının görünen kısmı simsiyah. Ama diğer çiçekler kadar o da doğaya ait, o da bir can. Yapraklarına dokununca, içinde kat kat duran başka yapraklar gördüm. Allı morlu bir çok yaprak fark ettim. Öyle güzel ki. Teninin dış kısmının bir önemi yok benim için. O çiçeğin iç tenini, içtenliğini görebildim. En çok Kara Çiçeği sevdim ben. İçimden öyle geldi” demiş.

Bilge, genç kadının yanına gitmiş bu sözleri duyunca. Ellerini tutmuş. “Biliyor musunuz, ben en çok Kara Çiçeğe emek verdim” demiş. Duraksamış bir süre. “Niye öğrencim olmak istiyorsunuz ki? Siz zaten bilgesiniz; değil mi ki böyle dupduru duyumsayabiliyorsunuz, değil mi ki emekten, vicdandan yana durabiliyorsunuz, ayrı bir cansınız” demiş. Herkes bakakalmış genç kadına. Kimi somurtmuş. “Zar zor yürüyen, zar zor gören, zar zor duyan bu kişi mi bilgeymiş? “ diye söylenmiş kendi kendine.  Bilgenin de bilgeliğinden şüphe etmiş kimi. Kimi saygı duymuş genç kadının verdiği cevaba ve bilgenin tavrına.

Genç kadın, “Ben haddimi bilirim ve eğer izin verirseniz sizin öğrenciniz olmayı isterim. Öğreneceğim çok şey var sizden” demiş. Bilge seve seve kabul etmiş bunu. Son günlerinde, öğrencisine doğayla, insanla, evrenle ilgili bildiği, gözlemlediği her şeyi anlatmış bir bir.

Yaşlı bilge, öğrencisine verdiği derslerin bittiği gün ölmüş. Bilgi ve sevgi dolu bir çok öğrencisi gibi, bu öğrencisi de onun izini devam ettirmiş. Bilge gibi, onun da eli, kapısı,  aklı ve yüreği açık olmuş her zaman ve herkese.

“Kara Çiçeğe ne oldu?” derseniz dostlar; asırlar boyu, kuşaklar boyu, çoğu zaman hoyrat ellerde, hoyrat gözlerde,hoyrat yüreklerde kalsa da bir başına Kara Çiçek ve onun gibi nicesi, inadına açıvermiş yapraklarını da ekili durmuş, emeğe emek ekleyip, umuda umut, sevdaya sevda ekleyip de direnmiş. O direnişi görüp de, özünü Kara Çiçeğin özünde bir gören insanlar her daim var olmuş.

Yaşlı bilgenin ve  öğrencilerinin bilgileri, merhametleri, duyumsamaları o güzel insanlara yalansız dolansız bir rehber olmuş…

Ergür Altan (erguraltan@gmail.com)

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu