Unutmayalım ki bütün insanlığın soyu sopu karmakarışık olsa da asla değişmeyen tek bir gerçek var. Hepimiz dünyalıyız.
Binlerce yıl boyunca ırklar, klanlar, toplumlar birbirleriyle karışarak bugüne kadar gelmişiz. Bugün de hız kesmeden devam etmekte bu karışma durumu. Fakat buna rağmen hala günümüzde çok yoğun bir şekilde milliyetçi söylemlere maruz kalabiliyoruz. Bu söylemler temelinde, ait olduklarını iddia ettikleri ırkı diğerlerinden üstün tutmakta ve kendilerinin dışında kalan ırklara eşitlikten uzak yaklaşımlar sergilemekte. Bütün bir dünya tarihi sürecini incelediğimizde hala belli bir ırkın pûri-pak kalabildiğini ya da kendimizin hala bir ırkın saf kan temsilcisi olabileceğimizi düşünmenin saçmalığının farkındasınızdır herhalde.
Bu tip ırkçı ya da milliyetçi söylemlerin temelinde yatan asıl neden bence bireylerin kendilerine yeterince saygı duymaması. İnsanlara, sadece kendileri oldukları için saygıyı hak ettiklerini, var olmaları nedeniyle değerli olduklarını, herhangi bir alt ya da üst kimliğe gerek olmaksızın sadece kimlikleriyle eşit yaşam hakları olduğunu anlatmalıyız.
Kendilerini Türk, Kürt, İngiliz, Fransız, Ermeni, Arap olarak değil Ahmet, Dilan, John, Louis, Sevan olarak tanımladıkları ve kimliklerinin ötesinde gene de bir aidiyet ihtiyacı varsa, bu ihtiyacı hepimizin gerçekten ortak geçmişi olan gezegenimize yönelttikleri bir dünyada gerçekten barış ve kardeşlikten bahsedebiliriz. Unutmayalım ki bütün insanlığın soyu sopu karmakarışık olsa da asla değişmeyen tek bir gerçek var.
Hepimiz dünyalıyız.