Arka Bahçemiz

16 TON – Fosil Tarihimiz

İnsanlık, iPhone ve obezite çağına kolay ulaşmadı. Enerji içecekleri ve fitness salonlarına sahip olabilmek için çok meşakkat çekti.

Kimilerine göre, bütün acıların sorumlusu, kendisinden daha barışçıl olan Neandertal insanını kafa göz yararak tarih sahnesinden silen Homo Sapiens’ti. Ya da ortada kabahat yoktu; doğa hükmünü yürütmüştü.

Kimilerine göreyse tanrı sorumluydu. Daha sonra cezalandırabilmek için, insanın içine gerekli miktarda kötülük koymuştu.

Tanrıyı dünya işlerine karıştırmaktan yana olmayanlar, bilimi icat etti. Böylece ileride mutfak robotu ve nükleer bomba yapabileceklerdi.

İnsan, irade sahibi özgür bir yaratıktı. Kimin nasıl öleceğine bizzat karar vermeliydi. Bu yüzden içinden bir grubu ayırıp onlara “ötekiler” dedi.

Aklı icat eden Emmanuel Kant ve David Hume, beyazların yüksek duygulara sahip ve her şeye kâdir, siyahların en azından uşak olarak eğitilebilir, Hintlilerin dalavere konusunda akıllı fakat soyut düşünmeye yeteneksiz, Amerika yerlilerininse tembel, tutkusuz, kof, hiçbir işe yaramaz olduğunu keşfettiler.

Rosa Parks

rosaparks-460x300
ABD’de siyahların eşitlik mücadelesinin sembol kişiliklerindendir. 1955’te, bir beyaz otursun diye yerinden kaldırılmayı reddederek başlattığı meşhur “otobüs boykotu”, siyahlara cesaret aşıladı.

İnsan, tarihini kendi yapmak istiyordu; bunun için önce yiyecek, giyecek, barınak üretmesi gerekliydi. İşbölümü yapıldı. Birileri bunları üretti, başkaları tarihi yaptı. Binbir eziyetle, yeni çağlara ulaşıldı. Eziyeti birileri çekti, yeni çağlara başkaları ulaştı.

Bir çağa ulaşıldığında hemen ötekine geçmek gerekiyordu. Tanrı, insanın kendi tarihini yapmasını bu şartla kabul etmişti.

Tüfek çağına varan Avrupalılar, altın-gümüş çağına geçebilmek için, gidip, henüz tüfek çağına ulaşmamış olanları yok ettiler. Ya da esir ettiler. Hernando Cortes, Aztek imparatorluğunu, Francesco Pizarro da İnka’ları yok etti. Buna “Keşifler Çağı” adını verdiler.

Keşfettikleri, Güney Amerika imparatorlukları ve Afrika yerlilerinin, ateşli silahlar karşısında savunmasız oluşuydu. “Biz”, “ötekiler”e ne kadar zulmedebilir diye sınadılar. Görüldü ki, çok edebiliyormuş.

1500’lerin başında İspanyol fatihler gelmeden önce Meksika’nın nüfusu 25 milyondu. 100 yıl sonra bir milyona inmişti. Dünya nüfusu 400 milyon kadarken, “Keşifler Çağı”nda Avrupalıların Güney Amerika’da yolaçtığı telefat, 70 milyondu. Bu rakama, canlı canlı köpeklere parçalattırılan çocuk ve yetişkinler dahildir.

En büyük kâşif, Kristof Kolomb, yerli halktan “boyları posları münasip, iyi hizmetçi olurlar” diye sözeden bir adamdı. Günlüğüne şöyle yazmıştı: “Yerlileri dikkatle inceliyorum ve altınları olup olmadığını anlamaya çalışıyorum… Bu adalar güzel ve verimli, havası da güzel. Henüz bilmediğim şeyler olabilir ama araştırmaya niyetim yok çünkü başka adalar da bulup altın var mı diye bakmak istiyorum.”

Baktılar… Varmış…

spanishAvrupalı “fatihler”in, güya fetihlerine bir tür hukukî zemin yaratmak üzere yerli halka (genellikle yakılıp yıkılmış köy kalıntılarına ve cesetlere) okuduğu deklarasyonu (requerimiento) merak ederseniz, buraya, hikâyesini öğrenmek için buraya tıklayın. Özeti: Ya dinimizi kabul edip bize boyun eğersiniz ya da sizi tanrı adına perişan ederiz!

Belçikalı gravürcü Theodorus De Bry 1500’lerde, neyin nasıl keşfedildiğini ayrıntılarıyla resmetti, gravürleri belli başlı Avrupa ülkelerinde görüldü, bilindi. Yine de kanlı soyguna “keşifler” dendi. Çünkü seferleri Avrupalı sermayedarlar finanse etmiş, bu sayede serbest piyasa ekonomisinin temelleri atılmıştı.

Böylece İngiltere’de 6-7 yaşındaki çocukların, sokaklarda koşuşturmak yerine sabah karanlığından gece karanlığına fabrikalarda çalışması mümkün hale gelecekti. Köle taşıyanlar, köle isyanından şöyle yakınabilecekti: “Adamları vuramıyorsun da. Her biri 1000 frank değerinde.” İleriki bir aşamada, insanlık yok ettiği uygarlığın adına araba modeli yapabilecekti.

pontiacAztek

Pontiac’ın Aztec modeli. Neyi hatırlatmak ya da anmak için kondu acaba? Pontiac da beyazlara karşı epey direnmiş bir Kızılderili reisiydi. Bu firmanın kıyımlarla ilgili bir takıntısı olmalı.

İnsan, binyıllara yayılan macerası içinde, hayatın anlamını kendine sık sık sordu. Fakat nedense, içinde yaşadığı düzenleri anlayamadı. Tam bunu yapabileceği sırada da ilerleme diye bir şey icat edildi ve kimsenin vakti kalmadı.

Sömürgeci fatihlerin silahı tüfek, Sanayi Devrimi’ninki buhar makinesiydi. İnsanlık bugüne kadar karanlıkta el yordamıyla dolaşmış, zamanını boşa harcamıştı. Halbuki insanlığın bir kısmı fabrikalarda sakat edilir veya karanlıkta sürünmeye devam ederse öbür kısmı trenle gezebilir ya da buharlı gemilerle savaşabilirdi. Bol bol kömür lâzımdı.

koleDamga

Beyaz adama göre kölelerin hepsi birbirine benziyordu. Derilerine kızgın demirle patronun logosunu dağlama yöntemi geliştirildi. Ekonomi yeniliklerle yürür ve insanlık ilerler.

Madem dünyanın öbür ucundaki silahsızları silah zoruyla madenlere sokmak mümkün olmuştu, parası ve silahı olanlar bunu kendi ülkelerinde de yapabilirlerdi. Parası ve silahı olmayanlar çoktu.

İnsanlık ilerleme için aklını kullandı. Önce, beş yaşını geçmiş her yoksul çocuğu yeraltına gönderebileceğini akıl etti. Veletler hem daracık tünellerde kolaylıkla gidip gelebilirler hem de büyüklere göre çok daha düşük ücretle çalıştırılabilirlerdi.

cocuk-isciligi

Akıl yoksulları çoluk çocuk madenlere gönderdi, din de karanlıkta can verenlerin arkasından ilâhiler söyleyerek kalanları teselli etmeye koyuldu.

Böylece ertesi gün yine madene inebileceklerdi. İndiler.

Bir tarafından insan atılıp öbür tarafından kömür çıkarılan madencilik faaliyeti işte böyle sanayi haline geldi.

Frankie Lane’den dinliyoruz: Sixteen Tons – 16 Ton/ Fosil tarihimiz

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu