“Adamlar” devletin yönetimini ele geçirince giderek tiranlaşırlar, asla kendi rızalarıyla emekliye ayrılarak bir köşeye çekilemezler. Ben “Adamlar” ile ilgili olayları yazarken bu saptamayı bir aksiyom olarak kabul ediyordum. Geçen hafta, Branko Milanovic’in Substak sayfasında rastladığım bir çalışma, Milanovic’in o çalışmayla ilgili yorumları bu aksiyomu destekliyordu. Sıcağı sıcağına sizinle paylaşmak istedim.
Branko Milanovic, “gelir eşitsizlikleri” alanında çalışan, bir süre Dünya Bankası araştırma bölümünde de görev alan, ünlü bir ekonomist ve siyasi analisttir. Geçen hafta sayfasında, Cornell Üniversitesi’nden Kaushik Basu’nun Oxford Open Economics’te yayımlanan “The morphing of dictators: Why dictators get worse overtime” (Diktatörlerin dönüşümü: Niye diktatörler zamanla daha da kötüleşirler?) başlıklı, matematiksel modellerle de desteklenerek geliştirilmiş araştırmasını aktardı.
İKTİDARA TUTSAK OLMAK
Basu da Milanovic de “tutsak” kavramını kullanmıyorlar ama analizleri bu noktada birleşiyor. Bir “adam” hangi niyetle (iyi ya da kötü) iktidara geldikten sonra bir daha kendisi isteyerek -hatta istese de- gidemez. Çünkü “adam” iktidara geldikten sonra yönetirken kimi önlemler alıyor, kimi düşmanlar kazanıyor. “Dönem sonu” gelince (genel seçimleri varsayıyoruz), bir karar alması gerekiyor: Kaybederse ne yapacak? Her şeye karşın kalmaya karar verirse yasaları zorlayan, genel ahlakın sınırlarını aşan adımlar atmak, “suç işlemek” zorunda kalır. Başarılı olursa düşmanları artar suçları büyür. Bir “dönem sonu” daha gelince gitmesi artık daha riskli olduğundan, yasaları ahlakın sınırlarını zorlamaya suç işleyerek daha da derine dalmaya devam eder…
Bu klasik bir “tiranlaşma” sürecidir; kimi zaman trajik sonuçlar da sergileyebilir. Örneğin Daniel Ortega, Nikaragua’da Sandinista’ların lideri olarak diktatörlükle savaştı. Kazandı, iktidara geldi ülkesi için iyi şeyler de yaptı, seçimleri kaybetti muhalefete geçti. Ancak ikinci kez iktidara gelince orada kalmak için gittikçe kötüleşen işler yapmaya, tiranlaşmaya başladı. Basu, “Bu konuyu diktatörün başlangıçtaki niyetlerini bir kenara bırakarak tartışmak gerekir” diyor; başlangıçta niyet ne olursa olsun sürecin hep aynı yönde gideceğini matematiksel bir modele dayanarak da savunuyor.
“Fidel Castro Diktatör müydü?” başlıklı yazımızı da okumak isterseniz…
Basu çözüm olarak diktatöre; güvenli, onurlu bir çıkış yolu, ürettiği serveti de alarak emekliye ayrılma olanağı sunmayı öneriyor. Milanovic’in itirazı da bu noktada başlıyor. Ana akım ekonomistlerin “insan maddi çıkar ve rahat yaşama kaygısıyla hareket eder” varsayımının aksine “adamlar”ın iktidara, hemen her zaman para için değil güç ve bir projeyi gerçekleştirmek için geldiğini tiranlaşmanın (ve eklemek gerekir ki müstehcen düzeylerde servet biriktirmenin -E.Y.) bu vektör üzerinde yaşandığına dikkat çekiyor.
Dahası “adamlar” devlet yönetiyor, dükkân değil, devlet yönetimi kimi şiddet içeren kararları almayı kolaylaştırıyor, hatta zorunlu kılabiliyor. Machiavelli’nin işaret ettiği gibi, egemen (adam), yönetirken kaçınılmaz olarak hatalar yapar, suç işler çünkü siyasetin ve insan toplumunun (sınıflı toplum -E.Y.) doğası budur.
Milanovic, tiranın emekli olma seçeneğinin de aslında olmadığını gösteriyor: Çünkü tiran için güç ve iktidar birinci arzu ve kaygı haline geldikten sonra, hiçbir zenginlik bu gücün yerine geçemez. Tiranlarınki, aslında çok yoğun ama bir anlamda dünyevi hazlardan çoğu kez uzak, devlet yönetmenin teknik işleriyle, güvenlik sorunlarıyla, siyasi dengeleri koruma, muhalefeti etkisiz kılma çabalarıyla dolu yoğun ama yavan bir yaşamdır. Tiranlar, ne kadar zengin ve güvenlikte olurlarsa olsunlar, emekliye ayrılarak zevke ve sefaya dalamazlar. Çünkü esas arzuları, açlıkları, gereksinimleri iktidarı ve güç uygulama kapasitesini korumaktır. Milanovic ve Basu değinmiyorlar ama “adamı” orada tutan ve adamdan beslenen “pouvoir” (iktidar) çevresinin direncini de hesaba katmak gerekiyor.
Tartışmanın geldiği noktada kaçınılmaz olarak şu sonuca ulaşıyoruz: Diktatörlere, iktidarı terk etmeleri için sunulacak hiçbir şey yoktur. Diktatör, ya ölür, ya suikasta/isyana/darbeye/devrime kurban gider ya da bir süre için yerine bir kukla bırakarak gidermiş gibi yapar.
Ergin Yıldızoğlu