‘Aktivizm’ dendiğinde akla ‘eylemcilik’ geliyor. Eylem denildiğinde ise önce bir sessizlik, sonra bir suç işleniyormuş havası seziliyor sanki hemen. Oysa ki eylemcilik bir suç değil, sahip olduğumuz bir haktır. Peki bunun yeterince farkında mıyız?
Eylemcilik bir suç değil; sahip olduğumuz bir haktır…
Aktivizmi gerçekleştirenlere aktivist deniliyor. Peki kimdir bu aktivistler?
Benim fikrime göre yaşayan her canlı birer aktivisttir. Yaşayan her canlının doğuştan gelen sorumlulukları vardır; kendisine olan sorumluğu, yaşayan diğer canlılara olan sorumluluğu ve çevresine olan sorumluluğu gibi. Heraklitos’un da dediği gibi ‘Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.’ ve bu bağlamda değişimin bir parçası olmak, değişimi yaratmak da en önemli görevlerimizden biridir.
Aktivizmin yelpazesi oldukça geniştir. İlk başta toplumsal değişme ya da politik değişiklik akla gelse de bundan çok daha fazlasını kapsamaktadır. Bir şekilde birşeylerin farkına varmak, buna dair çözümler üretmek, bu konuda kendini ifade etmek ve harekete geçmek! Cümlemin sonuna koyduğum ünlem sizi korkutmasın.
Sabah kahvaltınızı ederken elinize aldığınız gazetede okuduğunuz bir köşe yazısı ile ilgili gazeteye yada yazarın kendisine yazdığınız mektup da bir harekettir. Çünkü siz o yazıyı okudunuz ve orada değişime açık bir şey farkettiniz. Kahvaltınızı tüm bu düşüncelerle bitirdiniz. Gazetenizi elinizden bıraktınız. Bilgisayarınızın başına geçip bir e-mail yazdınız, düşüncelerinizi aktardınız. Kendinizi ifade ettiniz ve değişimin bir parçası oldunuz! Unutmayın ki yapılan hiçbir eylem karşılıksız kalmaz. Evrene atılan her tohum, bir yerden bağlanır hayata. Siz yeter ki yapın! İçinizdeki heyecan yükseldiğinde onu bastırmaya çalışan egonuzun sesini ve diğer insanların olumsuz tavırlarını bir kenara bırakın. ‘Ne işe yarayacakçılardan’ ‘dünyayı sen mi kurtaracaksıncı’lara kadar kimseyi dinlemeyin çünkü aktif olmaya başladığınızda, değişimi de yaratmaya başlıyorsunuz.
Tek bir hamle ile tüm dünyayı hatta evreni kurtarmanıza gerek yok. Aksine küçük değişimlerle yaratmak istediğiniz değişimin bütününe yol alabilirsiniz. İşte size bazı örnekler:
Peace Pilgrim* (*barış yolcusu) adını sahiplenen Mildred Lisette Norman’ın mesajı sade ve derindi. Sadece 25000 mil yol yürümedi Peace Pilgrim, aynı zamanda herkesin kalbine, zihnine ve yaşamlarına dokunarak tüm dünyaya ilham oldu.
1969′ta ise John Lennon ve Yoko Ono Vietnam Savaşı devam ederken oturma eyleminden ilham alarak 2 hafta boyunca Amsterdam ve Montreal’de Bed-Ins for Peace’i dünya barışı için ve savaşı protesto etmek amaçlı gerçekleştirmişlerdi.
Hayvan hakları savunucularından biri olan PETA’nın geçtiğimiz yıl yaptığı protesto da bir hayli yaratıcı, etkileyici ve çarpıcıydı. Aktivistler kendilerini devasa et paketlerine koyarak Day Without Meat (Etsiz Bir Gün) protestolarını gerçekleştirdiler.
1955′te Amerika’nın Alabama eyaletine bağlı Montgomery şehrinde toplu taşımacılık sisteminde uygulanan ırkçılık politikasına karşı sosyal ve politik bir protesto olan Montgomery Otobüs Eylemi yapılmıştı. 318 gün süren bu direnişi Martin Luther King’in ünlü ‘Bir Hayalim Var’ konuşmasından hepimiz biliyoruz aslında.
FEMEN de aktivist gruplarından biri. Yaptıkları üstsüz protestolar ile dünya çapında yankı uyandırmaktalar. Toplumsal eşitliği sağlamayı hedefleyen bu grup bir çok ilginç protestolar gerçekleştirmeye devam ediyor. Geçtiğimiz Mayıs ayında Berlin’de açılan Barbie’nin Hayal Evi’nin önünde Barbie bebek yakarak, üretici firmayı protesto etmişlerdi.
1937 Dünya Fuarı kapsamında İspanya’ya ayrılan bölümde sergilenmesi için Pablo Picasso, Guernica eserini yollamıştır. Eser adını o sırada gerçekleşmekte olan İspanya İç Savaşı’nda, Nazi Almanyası tarafından bombalanan Guernica şehrinden alır. Tablonun dünya turu kapsamında çeşitli ülkelerde sergilenmesi, İspanya’da yaşananların sesinin duyurulmasına katkı sağlamıştır.
1985 yılında Modern Sanatlar Müzesi’nin ev sahipliğini yaptığı internasyonel sergi 169 katılımcı içersinde sadece 13 kadın sanatçı bulunmasını protesto eden iki kadın sanatçı yankı uyandırmıştı. Başlarına geçirdikleri goril maskeleri ile kimliksiz olarak cinsiyet ve ırk ayrımcılığını protesto eden bu iki kadın daha sonra yeni katılımcılar ile Guerrilla Girls aktivist grubunu kurmuşlardır. Grup üyeleri kendilerine ölen kadın sanatçıların isimlerini almıştır; Frida Kahlo, Kathe Kollwitz gibi.
Yue Minjun, figürlerinde kullandığı sembolik gülümsesi ile Çin tarih ve politikasına eleştirel sanat eserleri resmetmiştir. Çin gibi ifade özgürlüğü olmayan bir ülkede bu eserleri yaratmak çok önemli ve hatta tehlikeli sayılabilir.
Ve son olarak #direngezi için destek amaçlı yaptığı barış dolu eylemi ile binlerce insana ilham veren #duranadam var. “Ben bir kişiyim. Yarın bir başkası gelir durur. Bu devam eder. Duran adam bir kişi değildir. #duranadam.”
Tanıtmak istediğim tüm bu güzel insanlar aslında pasifizmden yola çıkarak pasif direniş sergilemişlerdir. Ünlü Rus ressam Vasily Vereshchagin’in Savaşın Yüceltilmesi (1871) eseri pasifizmin ilk sanat eserlerinden sayılır.
Pasifizm, şiddetsizlik ilkesini benimseyerek şiddet içermeyen bir eylemin ahlaki olarak üstünlüğünü ve pragmatik olarak da en etkili yol olduğunu savunur. Uyuşmazlıkların çözümü ya da çıkar sağlamak amaçlı savaşa ve şiddete karşı olmaktır. Her türlü koşul altında,kendini ve başkalarını savunmak dahil, her türlü şiddete karşı olmaya dek uzanan geniş ve derin bir düşünce yapısıdır.
Sevgi ve barış dolu günler…
Kaynak: http://indigodergisi.com/2013/07/aktivizm-bir-suc-degil/