Ana akım medya, kitlesel olarak bir akıl tutulmasına neden olan ve toplumsal belleğin silinerek yeniden oluşturulmasında en őnemli araçlardan birisidir. Sistem, medya aracılığıyla, içtenlik ve gerçeklikten yoksun bir retorik yaratır ve bunu kitleler üzerinde uygular. Bu retorik, gerçek ile yalanın toplum hafızasında yer değiştirme sürecini simgeler.
Küresel anti kapitalist hareket, her zaman ana akım medyanın rolünü eleştirir. Ana akım medya (mainstream media), kitlesel olarak bir akıl tutulmasına neden olan ve toplumsal belleğin silinerek, toplumsal hafızanın yeniden oluşturulmasında en őnemli araçlardan birisidir. Sistem, medya aracılığıyla, bir retorik yaratır ve bunu kitleler üzerinde uygular. Bu retorik, içtenlik ve gerçeklikten yoksundur; gerçek ile yalanın toplum hafızasında yer değiştirme sürecini simgeler.
Türkiye őrneği
Gerçek şu ki, Türkiye’de tarihsel olarak yazılı ve görsel basın hiçbir zaman őzgür olmamıştır. Gazeteciler, yazarlar, gazete emekçileri tutuklanmış, őldürülmüş ve işten atılmışlardır. Her dőnemde buna benzer olaylar yaşanmıştır. Ancak son 13 yıllık AKP iktidarı dőneminde, basın őzgürlüğüne yőnelik ihlaller, askeri darbe dőnemlerini bile aratır şekilde gőzle gőrülür bir biçimde artmıştır.
Türkiye’de őzellikle AKP iktidarı dőneminde, birçok gazeteci işinden atılmış ve gazetelerin büyük kesimine iktidar olanakları ile sahip olunmuştur. İktidara gőre, iflah olmaz bazı tirajı az gerçekten sisteme muhalif őzgür yayın organları dışında bırakılırsa ki, (ki iktidar oralara nüfuz edemez) ana akım medya iktidara tam anlamıyla biat etmektedir. Burada AKP iktidarına tam ve koşulsuz olarak destek veren havuz medyası, bir de Hürriyet gazetesi gibi dolaylı destek verenler vardır. Birinci kesim bunu açıktan yaparken, Hürriyet gibi gazeteler sőzde őzgürlermiş gibi dolaylı olarak iktidara destek verirler. Diğer bir kesim ise Sőzcü, Zaman… gibi doğrudan AKP’ye karşı, ama bunu demokrasi ve őzgürlüklerin gelişmesi anlamında yapmayan bir kesim geliyor. Günlük gazetelerden Birgün, Ȍzgür Gündem, Evrensel bunun dışında tutulup, őzgür medya kategorisine konulabilir.
Ȍrneğin CHP raporuna gőre, AKP dőneminde 2014 yılına dek 1683 gazeteci işten çıkarıldı. Bunlar iktidarı eleştirdikleri için bu uygulamaya maruz kaldılar.
Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü, son yayımladığı 2013 Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması’nda Türkiye’ye 180 ülke içerisinde 154. sırada yer verdi.
RSF Genel Sekreteri Christophe Deloire, “Diktatörlüklerde, haberin aktörleri aileleriyle birlikte acımasız baskılara maruz bırakılıyor. Birçok demokratik ülkedeyse haberciler, basının ekonomik krizi ve çıkar çatışmalarıyla karşı karşıya. Tüm bu şartlar birbiriyle kıyaslanamayacak olsa da, ister şiddete isterse őzgür kısıtlamalarına karşı olsun, baskılara karşı direnenleri anıyoruz.” dedi. (RSF Raporu)
Merkezi New York’ta bulunan ve benim de üyesi olduğum Committe to Protect Journalists (Gazetecileri Koruma Komitesi) tespitlerine gőre, Türkiye en çok gazeteci hapsedenlerden ve basın őzgürlüğünün risk altında olduğu ülkelerden birisi. (Evrensel Gazetesi)
Bu konuda daha yüzlerce őrnek verilebilir, ama gerek yok. AKP iktidarı artık, bir şeyleri saklamaya çalışmıyor, açık oynuyor.
Son yıllarda iktidar üyeleri ve medya yőneticileri arasındaki birçok telefon gőrüşmesi ortaya çıkmaya başladı. Hatta iktidar ile ilgili bilgileri, iktidar lehine olmak üzere “manipülasyon yapayım o zaman.” diyen gazeteciler ortaya çıktı. Aslında bu çoğu insan açısından şaşırtıcı değil. Çünkü medya iktidarın bir propaganda aracıdır ve kitleler üzerinde her türlü manipülasyonun yapılabileceği bir alandır.
Gitgide diktatőrleşen iktidar, kendi kurduğu ve devlet olanakları ile sahip olduğu havuz medyası ve ana akım medya aracılığıyla kitlelerin denetimi ve onların hafızalarının yeniden oluşturulması için propaganda yapar. İşte iktidarın geçmişi sürekli yok sayması, “Yeni Türkiye” retoriği ve tarihi kendisiyle başlatması, yeni bir hafızanın oluşturulması içindir.
Türkiye’de tarihsel olarak ana akım medya, ne resmi ideolojiden ne de devletten bağımsız olmuştur. Hep devletin denetimindedir ve kontrol altındadır. AKP iktidarı ile farklı olan ise, AKP’nin tek parti dőnemindeki gibi direkt olarak kendi medyasını yaratması ya da bazı medya araçlarına devletin olanakları ile sahip olması olmuştur. Bunu da çok fazla “medya őzgürdür” retoriğine girmeden yapmıştır.
Peki Türkiye ’de AKP hükümetine karşı muhalefet yapan Cumhuriyet, Zaman, Bugün, Sőzcü, Aydınlık ve Yurt vb… gazeteleri de mi manipülasyon yapmaktadır? Bu soruya da tereddütsüz evet diyorum. Çünkü her biri bir anlayışı simgeleyen bu gazeteler AKP hükümetine muhaliflerdir, ancak demokrasiden yalnızca kendi içinde bulundukları kesimin çıkarlarını anlamakta ve sonuç olarak sistemden yana, onun savunucusudurlar. Türkiye’de yukarıda da belirttiğim gibi Őzgür Gündem, Evrensel, Birgün ve sosyalist, anarşist, feminist, çevreci… tirajları az sayıda olan muhalif őzgür yayın organları bu manipülasyonun dışında tutulabilir.
AKP hükümeti, uluslararası hükümetlerdışı kurumların her eleştirisinde, psikolojideki yansıtma (projeksiyon) tekniğini kullanarak Avrupa ve ABD’yi suçluyor. Oysa ABD’nin ve Avrupa’nın bir numaralı işbirlikçisi ise, zaman zaman karşılıklı olarak birbirlerini eleştirmelerine karşın bu iktidardır. Hükümet, “oralarda da basın őzgürlüğü ihlalleri” olduğunu sőyleyerek, bir nevi kendi yaptığı ihlalleri meşru gőstermeye çalışmaktadır. Oysa insan hakları ve őzgürlüğe yőnelik ihlaller kıyaslama kabul etmez ve őrnek alınamaz.
Kitle hafızasının yeniden oluşturulması
Peki Türkiye ve benzeri ülkelerde basın őzgürlüğü baskı altında da ABD ve Avrupa’da sınırsız basın őzgürlüğü mü var? Elbette hayır diyebiliriz bu soruya. Çünkü gelişmiş kapitalist ülkelerde, ana akım medya sistemin kontrolü ve yőnlendirmesi altındadır. Hangi haberin yapılacağı, bunun hangi dille yansıtılacağı, hangi haberin yayınlanmayacağı bunu yapanlar tarafından çok iyi bilinir. Bu, CNN International, New York Times, BBC… gibi medya kuruluşlarında da bőyledir. Bütün dünyaya yőnelik tek bir dil kullanılır. Bazıları “terőrist”dir, bazıları (kapitalist–emperyalist sistemin işine yarayanlar) ise “őzgürlük savaşçısı”. Toplum hafızasının yeniden oluşturulması sağlanır bőylelikle.
Ȍrneğin ABD ve küresel neoliberal sistem, Venezuela’daki hükümete karşıdır ve seçimlerde de neoliberal adayları desteklemiş, onlara her türlü yardımı yapmıştır. Bunun arkasında Venezuela’nın dünyanın en büyük on petrol üreticisi arasında yer alması gerçeği yatmaktadır. Küresel kapitalist sistem, petrolü istemektedir. Venezuela hükümetinin sorunları ve benim de eleştirdiğim hataları vardır. Ama, Venezuela ile ilgili küresel medyada yapılan haberlere bakarsak, oradaki her türlü gelişmenin őnyargılı, olumsuz ve yıpratıcı bir şekilde yansıtıldığını rahatlıkla saptayabiliriz. Bu konudaki manipülasyon, CNN International, Washington Post, New York Times, BBC, Guardian… gibi gazete ve televizyonlardan başlayarak tüm dünyadaki medya araçlarına hızla yayılmaktadır. Ȍyleyse, okur nesnel bir haber okuduğunu sanırken, aslında küresel kapitalist sistemin çıkarlarının süzgecinden geçmiş manipülatif bir haber okumakta ve hafızası onun farkına varmadan yeniden oluşturulmaktadır.
Bir çeşit yazılı olmayan otosansür yőntemidir bu. Bu gibi ülkeler ile Türkiye gibi ülkeler arasındaki fark, onlar bunu daha yumuşak ve gőrünmez yőntemlerle gerçekleştirirler. Türkiye gibi ülkeler ise ikinci kategoridedir ve doğrudan hapse atarak, yargılayarak bunu yaparlar.
Bu gibi gelişmiş kapitalist ülkelerde, büyük şirketler de medyaya büyük paralar akıtarak kendi çıkarları yararına enformasyon yapılmasını sağlarlar.
Chomsky, iki düzine şirketin, ABD vatandaşlarının medya deneyiminin neredeyse bütününü kontrol ettiğini belirtir. (Chomsky: 2002)
“Tarihi de tamamıyla çarpıtmak gerekir. Bu, hastalıklı tutumları alt etmenin bir başka yoludur; böylece, saldırı düzenleyip birilerini yok ettiğimizde, olayların başka türlü görünmesini sağlayabilir; kendimizi bazı gerçek saldırganlara ve canavarlara karşı savunduğumuzu söyleyebiliriz.” (Chomsky, 2005: 9)
George Orwell’ın “1984” adlı kitabında yarattığı totaliter diktatőrlükte, gerçekte olmayan kişi ve olaylar, medya aracılığıyla olmuş gibi gősterilir. Gerçekte yaşamış bazı insanlar ise hiç yaşamamış gibi sunulur. Gün gün, hatta dakika dakika geçmiş yeniden güncellenir. Burada kullanılan birincil araç medyadır.
Noam Chomsky, egemen medya biçimlerini büyük işletmeler olarak niteliyor. Ve bunların çok zengin kişilerce veya sahipleri kâr odaklı güçlerin keskin kısıtlamalarına tabi olan yöneticilerce denetlendiğini belirtiyor. Ve bunun haber seçimini etkileyen güçlü bir filtre olduğunu söylüyor. (anarşistbakış/makaleler)
Chomsky’nin tespitinden yola çıkarsak şunu söyleyebiliriz: Yazılı ve görsel medya (bazı alternatif yayın organları dışında) dezenformasyon, manipülasyon ve körleştirmeye hizmet eden bir iktidar aracıdır. (Anar, 2013)
Ayrıca medya patronları, reklam ve diğer gelirler için büyük şirketlere ve ayakta kalmak, yeni ihaleler almak için de iktidara gereksinim duyarlar. Türkiye’de de sık sık gőrüldüğü gibi, bazı gazeteciler, gazeteciliği bir yana bırakıp, patronlarının ihale işinin peşinde koşmaktadırlar.
Chomsky, “Manipülasyonun 10 Stratejisi” adı altında, medyanın işlevi konusunda düşüncelerini őzet olarak açıklamıştır.
Bunlardan birisi, medyanın toplumu sıradan ve cahil tutarak ona yaklaşımıdır. Kontrol etmek ve köleleştirmek için, kamuoyunu kontrol metotları ve teknolojiyi anlamada yeteneksiz hale getirmektir.
Bir diğeri, oyalama stratejisidir. Sosyal kontrol ve oyalamanın birincil elementi, toplumun dikkatini őnemli problemlerden başka yőne çekmek ve bunun için önemsiz bilgi akışı tekniklerini kullanmaktır.
Bir diğeri, yansımadan çok duygusal yan kullanma’dır. Bu yőntem ise, rasyonel analizlerde kısa bir devreye yol açmak ve sonunda kişiyi kritik bir duygu içinde bırakmak için kullanılır. Chomsky’nin belirttiği bu gerçekte, topluma yőnelik dezenformasyon yapmaktır.
Nazilerin Propaganda Bakanı Goebbels’in bu konuda ünlü ve bilinen sőzü şőyledir: “Eğer yeterince büyük bir yalan söyler ve bu yalanı yeterince uzun süre tekrarlarsanız, eninde sonunda insanlar bu yalana inanır. Bu yalanı ne kadar uzun süre sürdürebileceğiniz ise kitleleri bu yalanın ekonomik siyasi ya da askeri sonuçlarından ne kadar süreyle koruyabileceğinize bağlıdır. Bu noktada da devlet gerçeğin yayılmamasını sağlamak zorundadır, çünkü gerçekler yalanın can düşmanıdır; bu bakış açısını genişleterek şunu söyleyebiliriz: Gerçek; devletin en büyük düşmanıdır.”
İşte küresel medyanın yaptığı tam da budur: Toplumsal belleğin silinmesi ve toplumsal hafızanın yeniden oluşturulması sürecinde yalanlara başvurulur ve bu yalanlar tekrar edilir. Ve bőylece aslında gerçek olmayan bir durum, toplumsal bellekte gerçekmiş gibi algılanır. Bu da őzünde gerçeğin gizlenmesi ve sürekli yeni yalan ve oyalama taktikleriyle toplumun uyutulmasını, kőleleştirilmesini beraberinde getirir. Bőylece de sistem kendi varlığını devam ettirebilir ve kitleler nezdinde sorgulanmaktan kurtulmaya çalışır.
Ana akım medya, kitlelerde bir akıl tutulması yaratır.
İnternetin olanakları ve sosyal medya
Deniliyor ki sosyal medya süzgeçten geçmiyor, internette süzgeç yok. Umberto Eco da buna dikkat çekmiş ve seçici olmanın önemine değinmişti. Doğru, fakat şunu sormak gerekiyor: egemen yazılı ve görsel medya kimin ya da neyin süzgecinden geçiyor? Patronlarının çıkarları doğrultusunda, iktidarın süzgecinden geçmiyor mu? Kimi genel yayın yönetmeni yapması gerektiğini bile Başbakan’a soran medya patronu mu özgür haber verecek? (Anar, 2013)
Türkiye, İngiltere, Brezilya gibi ülkelerin de aralarında yer aldığı birçok ülke denetleyemedikleri internet medyası ve sosyal medya paylaşımlarını kontrol altında tutabilmek ya da bunlara erişimi engellemek için antidemokratik ve düşünceyi ifade őzgürlüğüne aykırı yasalar çıkarmışlardır. Ayrıca başta Türkiye’de olmak üzere sosyal medyada düşüncelerini ifade ettikleri için birçok kişi, düşünce ve ifade őzgürlüğüne aykırı olarak yargılanmış ya da hapse konulmuştur. Bu da hükümetlerin, internet medyasından olan korkularını gősteriyor. Çünkü ana akım medyayı denetlemekte, ama interneti istedikleri gibi kontrol altında tutamamaktadırlar.
Bireyler kendilerini forumlarda, bloglarda ifade etmektedirler. Ayrıca hükümetler sosyal medya şirketlerini denetlemekte ve baskı altına almaktadırlar.
Yeni çağın kahramanları da Anonymous ve Redhack oluyor. Bunlar yeni çağın Subcomandante Marcosları. Bu yüzden eylemlerde binlerce kişi Anonymous maskesi takıyor İstanbul’dan Madrid’e Frankfurt’tan Santiago’ya kadar.
İnterneti tamamen denetim altına almak ve onun getirdiği özgürlüğü yok etmek olası degildir. Çin’de internet yasaklarına karşı gizli yeraltı internet kafeleri var. İnsanlar artık demokratik eylemleri sosyal medyada őrgütlüyor. Ȍrneğin yaklaşık iki yıl őnce Brezilya’da yapılan büyük gősteriler çoğunlukla sosyal medya ortamında őrgütlenmişti.
Ȍyleyse artık medya bireyin kendisidir; ne yazılı basına ihtiyaç var, ne de yalanın sözcüsü televizyon kanallarına. Yeni çağ kendi medyasını da yarattı. Bu kaos ortamında, yolda yürüyen insan, artık yazılı ve görsel basındır; bu insanın elindeki cep telefonu da sisteme karşı bir silaha dőnüşebilir.
Erol ANAR (twitter:@erolanar)
Referanslar
Orwell, GEORGE, (2003), “1984”, Editora Companhia da Letras, Saõ Paulo, Brazil.
Chomsky, NOAM, http://www.geocities.ws/anarsistbakis/makaleler/sss-kisimd03.html
Chomsky, NOAM, “Noam Chomsky – 10 strategies of manipulation” by the media https://parisis.files.wordpress.com
Chomsky, NOAM, (2005), “Medya Denetimi”, Everest Yayınları, 1. Basım, Haziran 2005, İstanbul.
S. Herman EDWARD-Chomsky NOAM, (2002) “Manufacturing Consent, The Political Economy of the Mass Media”, Pantheon Books, New York.
RSF Raporu: 2014, Fransa. (http://rsf.org/index2014/tr-index2014.php)
Cumhuriyet Gazetesi, ‘AKP bin 863 gazetecinin kalemini kırdı’, 27 Ekim 2014, İstanbul. http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/Türkiye134680/_AKP_bin_863_gazetecinin_kalemini_kirdi_.html
Evrensel Gazetesi, 7 Şubat 2014. http://www.evrensel.net/haber/77948/cpj-Türkiye -en-cok-gazeteci-hapseden-ülkelerden-biri
Anar, EROL (2013) “Artık medya sensin” t24.com.tr, (http://t24.com.tr/yazarlar/erol-anar/artik-medya-sensin,6811)