Arka Bahçemiz

Aşk tek kişilik, yalnızlık iki kişilik

Aşk herşeye ve herkese “rağmen” yaşanır. O varsa başka hiçbir şey yoktur. O olduğu sürece akla gelen herkes, olaylar, onun dışında yaşanılan herşey ona karşıdır. Eve götüreceğiniz ekmek, yazacağınız yazı, içtiğiniz su, öptüğünüz yanak ona karşıdır. O kimi zaman aldığınız nefesi saydırır, kimi zaman saniyeleri yıla çevirir. Kimi zaman “Güzel havalar gibidir”, “eve ekmekle tuz götürmeyi unutturur”, kimi zaman kötü havalar gibidir lâl eder.Aşk-tek-kişilik-yalnızlık-iki-kişilik

Herkesi yok sayar. Onu nefes nefese anlatamadığınız birisi sizin için önemsizdir. Onu anlatırken sizi saatlerce dinlemeyecek olanın yeri yoktur dünyanızda. O varsa kimse yoktur. Hiçkimse gerçekliğiyle olamaz yanınızda. Aslında tam da bu yüzden yoğun bir ıssızlık halidir aşk. O geldiğinde artık ondan ve sizden başka kimse yoktur, aşkla sizin aranızda hiç kimseye, hatta aşık olduğunuza bile yer yoktur.

Aşk dünyayı tekleştirir, renklerini siler, hayatı anlamsızlaştırır. Hayatı anlamsızlaştırdıkça insanı ıssızlaştırır. Belki de ıssızlığın en güzel halidir aşk.

Peki bir aşk nerede biter? Nerede başladıysa tam da orada biter işte. Başladığı yere dönmeye çalıştığında hisettirir bunu. Önce yürek sızlatan kelimeler azalır, sonra kaybolur dokunuşlardaki büyü. Birgün bir akşamüstü solar içerdeki ışık. Issızlık yiter, renkler görünür olur. Arkadaşlar özlenmeye, dostlar bir bir hatırlanmaya başlar. Bütün aşkların bittiği yer aynıdır. Bütün aşklar derin bir yalnızlıkta ve kimsesizlikte başlar. Ve orada son bulur. Her aşkın sonu yüzyıllık bir ıssızlıktan kalan derin bir yalnızlıktır.

Aşk kendi ıssızlığında tek kişilik yaşanır. Herşeye ve herkese rağmen vardır. Hatta aşık olunana rağmen oradadır. Aşık olunanın bile aşk karşısında önemsizleştiği yerin adıdır o. Aşk her daim tek kişiliktir.

O tek kişilik yaşanan, derin ıssızlıklarda insanı büyüten aşklar kalmadı artık. Aşk şimdilerde bir acelenin adı. Derin bir ıssızlığın değil, yoğun bir kalabalığın adı o. Şehrin sokaklarında aheste aheste yürüyebilmenin değil, geniş ve gösterişli caddelerdeki koşuşturmaların adı. Oysa kara tren yolculuklarının öncesi özenle hazırlanan bavullar gibiydi aşk. Yolculuk heyecanı ve yolculuğun kendinin önemli olduğu bir dünyaydı. Zamana yayılan, küçük, ritmik dalgalanmalar ve seslerle yoğrulandı. Ve her bir dalgalanma ve sesin bedene kendini hatırlatmasıydı. Oysa şimdi bir metro istasyonundan diğerine kadar kısa sürüyor aşklar. Ve aşk bir bavula bile ihtiyaç duymuyor toparlanmak için. Birkaç kitap ve dağılmış bir iki eşya kalıyor aşklardan geriye. Klavye başında parmak uçlarına kadar incelmiş aşklar yaşanıyor. Ve kopuyor gerildiği ilk yerde. Artık aşkı anlatan tek kelime yalnızlıktır. Issızlığın derinliğini yutan bir anlamla hayatımıza giren yalnızlıktır aşkın özeti. Yalnızlık o kadar yeni, o kadar modern, o kadar uzak. Yalnızlık o kadar yüzeysel ve sahte olan. Aşkın başı ve sonu yalnızlık. O bir aşkın adını anmak sadece. Geçici. Çabuk sönen. Yeri hızla dolan.

Oysa aşk hali ıssızlıktır. Kimsenin sınırlarına yanaşmaya cesaret edemeyeceği bir boşluktur aşk hali. İnsanın kendinden başkasına yer bulamadığı bir çöldür. Yalnızca aşkın ve aşık olanın su bulabildiği bir vahadır aşk. Yalnızım diyen aşık değildir mesela. Yalnızlık birinin eksikliğidir. Bir başkasının gidereceği kısa bir suskunluk, kötü bir küskünlüktür yalnızlık. Tam da bu yüzdendir ki yalnızlığın üzerinde -kim olursa olsun- bir başkasının gölgesi vardır. Herkes tarafından giderilebilir bir hastalıktır yalnızlık. Yalnızlık herhangi bir kişinin eksikliği, aşksa “o kişinin” fazlalığıdır. Yalnızlık kendi eksikliğini gidermek için arar ötekini. Ve bulur da zamanı geldiğinde. Sıradan bir sözle bile yitip gider yalnızlık. Yalnızlık iki kişiliktir. Her kim olsa alır kabul eder içeri. Aşksa “onun” fazlalığıdır, çöllerine kimsenin giremediği ıssızlıktır aşk. Aşık olunanın bile sınır dışı edildiği tek kişilik bir ülkedir. “O” bir kişinin fazlalığıdır ama hep tek kişilik yaşanacaktır.

Ali Murat İrat – Birgün

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu