Arka Bahçemiz

Belki Bilmiyorsundur: Krizdeyiz

Yargıda kriz, emniyette kriz, ekonomide kriz. Peki ya bizim gibi küçük insanların her gün girdiği sinir krizleri?

ekonomik kriz

Tepemizdekiler işler yalnız onlar için kötü giderse kriz olduğu fikrini kafamıza iyice kakmışlar. Krizde olduğumuz resmi olarak kabul edilmemişse işlerin yolunda gittiğini düşünmeye alıştırmışlar. Çünkü iktidar sadece yapılacak optimum çocuk sayısını belirleme gücünden ibaret değil; neyin kriz, neyin normal olduğuna karar vermek de bu işin bir parçası.
Örneğin mahkemelerin yıllardır halktan yana bir karar verdiğini duymuş değilim, Berkin’in katilleri aylardır özgür ama, onların hoşuna gitmeyen bir iki karar çıkmayagörsün: “Yargıda kriz!” diye ortalık birbirine girer.

Senin diz boyu borcun olabilir. Soma madeninde iş bulanın hali bulamayandan beter olmuş olabilir. Her gün ama her gün kadın cinayetlerini duyarız. Bonzai’den ölenlerin sayısı yüzleri geçmiştir. Bunlar krizden sayılmaz.

Kendi yaşamlarımızın ekonomik, psikolojik krizlerle çevrili olduğunu fark edemeyecek hale getirmişler bizi.

Krizde olan Biziz, Adını da Biz Koyacağız

Demek ki krizi düşünürken ona ilişkin yaratılan algıyla birlikte düşünmeliyiz. Çünkü oligarşinin kurumları, meclisi ve medyası bizim krizimizi asla tanımayacak.

Ona isim koymayacaklar ki bilincimizde somutlanmasın. Henüz krize girilmediği, ekonominin ‘tıkırında’ olduğu izlenimi, düzenin öfkemizi yatıştırmak için kullandığı bir yalan işlevi görüyor. “Ohoo, turp gibisin maşallah” deyip pışpışlıyorlar.

Zira yaşamlarımızın krizde olduğunu fark etsek, bir şeyler yapma, harekete geçme zorunluluğu hissedeceğiz. Çünkü kriz eskinin eskisi gibi devam edemediği, değişim sancılarının yaşandığı andır.

Krizin bu gücünün egemenler de farkında. Onun yarattığı paniği, toplumu yeniden şekillendirmek için kullanıyorlar. Bu yüzden toplumu harekete geçirmek, çok tepki çekmeden kendi istekleri doğrultusunda şekillendirmek istediklerinde “kriz kapıya dayandı“, deyiverirler.

Emperyalist savaşlardan önce mutlaka ‘diplomatik kriz’ler çıkar. “Yargıda kriz” varsa oraya kendi adamlarını göndermeye hazırlanıyorlardır. ‘Ekonomik kriz’lerde ortalığı velveleye verirler: Kemerler sıkılacak, ağır tedbirler alınacak.

Alın size kriz:

1997. Dünya nüfusunun en zengin %1’lik kesimi, dünyadaki zenginliklerin %35’ini elinde tutuyor.
2010. Bu oran %59’a çıkıyor.
Peki ya tersi olsaydı ve bunların zenginliği %59’dan %35’e düşüverseydi, ne diyeceklerdi? Kriz var! Ortalığı birbirine katacaklar, yeni saldırı planları yapacaklardı.

Bir haber: “Sabancı Holding 2013 yılının ilk çeyreğinde karını ikiye katladı“. Aynı yıl asgari ücrete 30 TL’lik zam yapıldı. Otuz lira! Diyelim ki aynı yıl Sabancı’nın karının %50 oranında azalması pahasına, asgari ücret iki kat arttırılsaydı, ne diyeceklerdi? “Bu da mı kriz değil!”

Onların düzen ve istikrar dedikleri, bizim için krizden, hayatta kalma mücadelesinden ibaret. Hele ki, Soma’da bir madenci ya da Gazze’de bir Filistinli iseniz, bu mücadeleyi kazanma şansınız pek az.

Eren Buğlalılar (proleteren.wordpress.com)

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu