“Hareket etmeyenler, zincirlerin ne kadar ağır olduğunu bilmezler”
Rosa Luxemburg
Rozalia (Roza) Polonya’da 5 Mart 1870’de Lina ve Elias çiftinin beş çocuğundan en küçüğü olarak dünyaya geldi. 3 yaşındayken aile Varşova’ya taşınmak zorunda kaldı. 5 yaşında bilinmeyen bir sebeple hastaneye yatan Rosa’nın bacağı alçıya alındı ve 1 yıl hastanede kaldı. Alçı çıkarıldıktan sonra Rosa topallıyordu ve tedavilerde işe yaramadı. Annesinin desteğiyle okuma yazma öğrendi ve 10 yaşına kadar evde öğrenim gördü. 1880’de Rus Kız Ortaokuluna yazıldı. Okula girebilmek için Yahudi kimliğinden dolayı yüksek puan alması gerekiyordu böylelikle ilk kez etnik ayrımcılıkla karşılaştı. Duyarlı bir çocuktu, kendini aşağılanmış hissetti. Okul dönemi boyunca her zaman okulun en iyi öğrencisi oldu.
Rosa 1889’da Avrupa’da kadın öğrencilere kapısını açan tek üniversite olan Zürih Üniversite’si felsefe fakültesine yazıldı. Kamu Hukuku ve Devlet Bilimleri Doktoru olarak mezun oldu. Eğitimini tamamladıktan sonra mücadelenin kalbi olan Berlin’e geldi. Alman vatandaşlığına geçebilmek için bir Alman göçmenin oğlu olan Gustav Lübeck ile sahte evlilik yaptı. Başta USPD Başkanı August Bebel olmak üzere, Clara Zetkin, Karl Kautsky gibi partinin ileri gelen marksistleriyle yakın ilişkiler geliştirdi. Clara Zetkin’le yoldaşlığı ve dostluğu ise katledilene kadar sürdü.
Rosa Lüksemburg pek çok konuda, özellikle reform-devrim, demokrasi-diktatörlük, ulusların kendi kaderini tayin hakkı-enternasyonalizm konularında pekçok yazınsal ürün bıraktı, Almanya ve dünya sosyalist demokrasi hareketi içerisinde karşıt görüşlerde olanlarla çekinmeden mücadele etti.
22 Ocak 1905’de 140 000 gösterici barışçıl bir biçimde Petersburg’taki Kış Sarayı’na doğru yürüdüler. Çar’a bir istek mektubu vereceklerdi. Kurşunlarla karşılandılar. Binlerce insan öldü. Kanlı Pazar katliamı müthiş bir protesto grevine, işçi ve köylülerin Çarlık’a karşı ayaklanmasına neden oldu. Rosa, yılsonunda devrime katılma kararını aldı. 29 Aralık 1905’de maceralı bir yolculuktan sonra Varşova’ya geldi. Çalışmalarını yürütürken 4 Mart 1906’da tutuklandı. Rosa Luxemburg kürek cezasına çarptırılma tehlikesi altındaydı. 28 Haziran 1906’da verilen kefalet ve rüşvetler sonucunda hapisten çıkartıldı.
1914 Haziran’ında Rosa Luxemburg’a yeniden orduya hakaretten dava açıldı. Rosa yazıları ve konuşmalarıyla askerlerin sistematik bir biçimde kötü muamele gördüklerine değinmişti. Avukatları terhis olmuş 30.000 askerin imzalarını mahkemeye sundular. Hepsi böylesi kötü muameleye tabi tutulmuş ve mahkemede ifade vermeye hazırdılar.
Mahkemenin rezil olmasını ve özellikle subayların mahkeme önünde ifade vermesini engellemek için dava belirsiz bir tarihe ertelendi. Savcı kaçma tehlikesi nedeniyle hemen tutuklanma istedi ve Rosa bir yıl hapis cezasına çarptırıldı. Sekreteri ve arkadaşı olan Mathilde Jakob’un yardımıyla yazıları cezaevinden gizlice kaçırıldı. Ancak yayımcı Rosa Luxemburg serbest kaldıktan sonra bulunabildi; yazıları için kullandığı takma ad “Junius”dü. Cezaevindeki yazıları Junius Broşürü olarak uluslararası üne kavuştu. Bu bir yıllık cezadan sonra Rosa Luxemburg’un sağlığı iyi değildi.
Karl Liebknecht 25 Ocak da sokak çatışmalarında katledilen 31 yoldaşıyla beraber defnedildi. Rosa Lüksemburg’un cesedi ise 31 Mayıs’ta kıyıya vurdu, 13 Haziran’da ise devrimci işçilerin yaptığı dev bir gösteriyle Karl Liebknecht’in yanına defnedildi.Her yıl, Rosa Luxemburg ile Karl Liebknecht’in katledilişin yıldönümü olan 15 Ocak’ta onbinlerce insan Friedrichsfelde Sosyalistler Mezarlığı’nı ziyaret ediyor…