İnsanın toplumsal yaşamında nedir şiirin işlevi? Geçimine, bedensel gereksinimlerine somut bir katkı sağlar mı? Ekmek, ayakkabı, giysi yerine geçer mi? Toplum düzenini, ortak yaşamı iyiye doğru yöneltecek, değiştirip dönüştürecek bir itki beklenebilir mi ondan? İnsanın geleceğini biçimleyecek bir güç umulabilir mi?
Şiirin uzun tarihinde ilginç bir durak var, şaşırtıcı bir dönem. Konfiçyus dönemi.
Konfiçyus dünya tarihinin en büyük bilgelerinden biri. MÖ 551-4 79 yılları arasında yaşamış. Onunla ilgili bilgiler Luen Yu (Konfiçyus’un Konuşmaları) adlı bir yapıtta yer alıyor. Bilgenin yakınlarıyla, çömezleriyle konuşmalarından, öğütlerinden oluşmuş bir yapıt bu. Ölümünden sonra derlenmiş, bu yüzden güvenilirliği biraz kuşkulu.
Konfiçyus Çin’in Lu bölgesindeki küçük bir ilde doğar. Gençliğinde derebeylik sarayında bir görev bulur. Zamanla yüksek bir göreve getirilir. Ama ülke yönetimindeki birtakım aksaklıklara, düzensizliklere dayanamayıp oradan kaçar, çevresine topladığı kişilerle il il dolaşır. 483’te geri döner ve kurduğu okulda öğretisini yaymaya başlar.
Öğrencileri onun özel bir görevle yaratıldığına inanırlardı. Öğretisi hiçbir bağnazlığa yer vermeyen, hiçbir dinsel ileti taşımayan, töresel değerlere dayalı, olağanüstü insancıl bir öğretiydi. Geçmişten kalan yaşamsal önemdeki törel değerlerin, bir ulusu kaynaştıran, ayakta tutan, sağlıklı bir geleceğe yönelten değerlerin hiçbir yozlaşma geçirmeden yaşa ması, kuşaktan kuşağa aktarılması gerektiğini temel alan bir öğreti.
Konfiçyus o günden bugüne, bin beş yüz yıldır Çin ulusunun yaşamını yöneten, belirleyen bir önder olmuş. Bin beş yüz yıl boyunca gelip geçen bütün yönetimlerin tek esin kaynağı. Konfiçyus’a bu erki, bu inanılmaz dayanıklılığı, bu etkileme gücünü sağlayan araç neydi?
Öğretisini bireyden bireye, yukarıdan aşağıya, saraylıdan köylüye doğru bütün bir ulusa yaymak amacıyla kurduğu okulda çömezlerine bir ödev verir: Çin ülkesinin her yanında söylenegelen şiirleri devşirmek: türküler, ağıtlar, ninniler, destanlar vb. Kısa bir sürede üç yüz elli şiirden oluşan bir seçki elde edilir: Şe King (Şiirler Kitabı)
O zamanlar Çin, “göğün oğlu” diye nitelenen bir hükümdara bağlı birçok derebeylikten oluşuyordu. İki sınıf halk vardı: soylular, köylüler. Hükümdara tanınan bütün ayrıcalıklar, babadan oğula geçmek üzere, soylulara da tanınıyordu. Edebiyat, tıp, ziraat, hukuk, askerlik vb. konulardaki her türlü bilgi bu sınıfça üretiliyor ve adına “king” denen kitaplara aktarılıyordu.
Köylü yaşamı ise yalnız halk türkülerinin yer aldığı bu derlemeden, Şe King’den öğrenilebilecekti. Çin halkının duyarlılığını, eksiklerini, umutlarını, isteklerini, acılarını dile getiren bu seçkiden …
Şe King üç bölümden oluşuyor: “fong”lar, halk türküleri; “ya”lar, üst sınıf şiirleri; “song”lar, dinsel içerikli şiirler. En ilginç bölümü kuşkusuz “fong”ların yer aldığı bölüm.
Konfiçyus’un yolunu izleyen bütün Çin hükümdarları, koca Çin ülkesinin her bucağındaki halkın beklentilerini bu türküler aracılığıyla çözmeye çalışmışlardır.
Şe King’den bir örnek: KOCA FARE (Kötü yöneticiler için bir yergi)
Koca fare, kocaman fare/ yeme darı tanelerini./ Seni kaç yıl besledim ya beni sen bana yüz vermedin hiç./ Bırakıp gitsem mi seni! daha mutlu bir toprağa,/ gönlümce yaşayabileceğim daha mutlu bir toprağa?
Koca fare, kocaman fare yeme buğday tanelerimi./ Seni üç yıl besledim ya beni sen kötülük ettin hep bana./ Bırakıp gitsem mi seni! daha mutlu bir ülkeye,/ gönlümce yaşayabileceğim/ daha mutlu bir ülkeye?
Koca fare, kocaman fare! yeme pirinç tanelerimi./ Seni üç yıl besledim ya beni iyilik etmedin hiç bana./ Bırakıp gitsem mi seni! daha mutlu tarlalara,/ gönlümce yaşayabileceğimi mutlu tarlalara, hoş tarlalara?
Sait Maden
Kaynak: Bilim ve Gelecek Dergisi, sayı:6
Dünyalılar