1880li yıllarda Moskova Üniversitesi’nde yıldız gibi parlayan bir matematik profesörü vardı: Raçinski
Profesör Raçinski, kendisinden önce gelmiş matematikçilerin, mevcudiyetinden bile haberdar olmadıkları yeni bir takım kuramlar ortaya atar ve bununla da kalmayarak, yeni problemlerin nasıl çözülebileceğini gösterirdi.
Profesör Raçinski, öğrencileri tarafından çok sevilen bir kişiydi. Onun dersleri birtakım kuru ve cansız sözlerden ibaret değildi. Raçinski’nin ruhu canlı, ders anlatması canlıydı. Diğer bir deyişle, öğretmenlik işinde Raçinski, gerçekten bir sanatkardı. Öğrenciler, yalnız onun öğrettiği bilgilerden yararlanmakla kalmaz, büyük üstadın aklının ve muhakemesinin berraklığından, fikirlerinin derinliğinden, ispatlarının kuvvetlerinden de ayrıca zevk duyarlardı.
Moskova Üniversitesinin kendisiyle övündüğü, birçok Avrupa matematikçisinin kendisinden önemli buluşlar beklediği bu genç profesör, o herkesin imrenerek baktığı konumundan istifa etme kararı aldı birgün. Hem de doğduğu Tatevo Köyüne gidip öğretmenlik yapmak için. Kimseler anlamadı onu, anlam veremedi kararına. Prof. Dr. S. A. Raçinski ise kararlıydı, isteği halkın içinde keşfedilmemiş hazineleri bulup çıkarıp parlatmaktı.
Kararı kimseler tarafından hoş karşılanmamıştı elbette. Otoriteye göre Rus köylüsüne profesörler değil, eli kamçılı jandarmalar lazımdı. Onun şan, şöhret ve mevkiyi red edişi bir aptallıktı ve bu macera en fazla birkaç yıl sürüp biterdi.
Raçinski tüm bu insanlara verdiği cevap ise çok basitti…
-“Arkadaşlar, siz yanılıyorsunuz! Ben sizin sandığınız gibi, geniş bilgilerimi, yüksek istidadımı uçuruma atmaya gitmiyorum. Ben, bu geniş bilgilerim sayesinde, halk yığınları arasında örtülmüş kalmış olan yeni istidatları keşfe gidiyorum. Memleketimizdeki okulların sayısı pek azdır. Nerede bir okul var ise, orada iyi bir öğretmen yoktur. Bu okullara devam eden çocuklar şayet bir şeyler öğrenmişlerse, onu da papağan gibi ezberleyerek öğrenmişlerdir. Öğretmenler, okullarda halka doğru gidiş tarzını, hayatı iyi kullanış yollarını öğretmiyorlar; milletin ruhunda gizli kalmış olan istidatları uyandırmıyorlar. Milyonlarca halk kütlesinin dimağları, işlenmemiş milyonlarca hektar arazı gibi çorak bir halde bulunmaktadır.
Toprağın içinde zengin petrol madenleri vardır. Yalnız bazı kere bu maden, toprağın pek derinliklerinde bulunur. Birtakım gayretli insanlar, onu yeryüzüne çıkarmak için ümit ve inatla çalışarak derin kuyular açarlar. Arzın diğer zenginlikleri de böyledir. Halk kitlelerinin ruhunda gizli duran servetler de böyledir.
İyi bir öğretim gören adamların her biri, örneğin hekim, yargıç, subay, mühendis, avukat, memur, öğretmen, millet için bir fener olmalıdır. Her bir fener de, ister dar bir sokağa, ister bir meydanlığa veyahut kasaba dışına dikilmiş olsun. Mutlaka bulunduğu yeri aydınlatmalıdır.”
Raçinski köyüne döner. Gerçek amacı, hiçbir kimse tarafından tam anlaşılamadan Tatevo köyünde başlar öğretmenliğe.
Okula gelmeye başlayan öğrenciler, daha ilk günde, öğretmen masasının temizlendiğini fark ederler. Masanın üstüne temiz, beyaz bir bez örtülmüş, bir köşesine de bir çiçek saksısı konulmuştur. Raçinski’nin sınıfı, birleştirilmiş bir sınıf olup bütün öğrenciler bir arada ders yaparlar. Çocuklar yerlerine oturduktan sonra, eski öğrencilerden bazıları, öğretmen birinci sınıfa yeni gelen öğrencileri okutmağa başladığı zaman, kendilerinin yazı, okuma, hesap gibi derslerden hangileri ile meşgul olacaklarını sorarlar. Raçinski onlara şöyle der:
-“Ben hepinizle beraber meşgul olacağım. Siz beni tanıyacaksınız, ben de sizi tanıyacağım.”
Raçinski bu sözleri söyledikten sonra, öğretmen kürsüsünün başına geçer ve çekmeceden toprak parçası gibi kuru, kara bir şey çıkarır. Raçinski, bu sert şeyi çocukların eline verir. İçlerinden biri şöyle der:
-“Öğretmen, bu şey demir gibi ağır bir şey.”
-Raçinski: Evet, pek güzel buldun. Bu şey demirdir. İnsanlar bunu bu haliyle maden kuyularından çıkarırlar. Sonra onu eriterek temizlerler. Buğday tanelerinden un, undan ekmek yaptıkları gibi, ham demiri de temizleyerek ondan çivi, balta, pulluk, gibi şeyler yaparlar.
Öğretmen, demir madenini çekmecenin içine sakladıktan sonra, şunları söyler:
-“Çocuklar, bakınız, şimdi ne çıkacak? Bir, iki, üç, ” diyerek tenekeden yapılmış bir kuş çıkarır. Bu oyuncağın yayını kurduktan sonra, onu masanın üstüne bırakır. Oyuncak yürümeye ve kuş gibi ses çıkarmaya başlar. Bunun üzerine sınıfın içi alıp yürür. Bütün köylü çocukları okulda bulunduklarını unuturlar. Öğretmenin masasının etrafına yığılırlar. Öğrenciler, oyuncağı yeter derecede seyrettikten sonra öğretmen, onları yerlerine oturtarak, şöyle der:
-“İşte, şimdi şurada gördüğünüz oyuncak kuş, bundan önce size gösterdiğim ham demir madeninden yapılmıştır. O kupkuru bir taş parçası, şimdi bir kuş olmuş yürüyor ve ötüyor. Birtakım insanlar, işte böyle ham maddeleri alırlar; onları temizlerler ve işlerler. Onlardan yalnız böyle oyuncaklar değil, faydalı işlere yarayacak aletler, çabuk iş gören makineler, denizde yüzen vapurlar yaparlar. Başka birtakım insanlar da, toprağa gübre katarak onu işlerler. İyi ve bol mahsul alırlar. İşte bu saksıda gördüğünüz çiçek gibi güzel çiçekler de yetiştirirler.”
Raçinski bundan sonra, insanların nasıl kaşifler yaptıklarını bir bir anlatır. Kumdan cam, maden kömüründen boya yapıldığını söyler. Bunları keşfedebilmek için insanların okullarda nasıl okuduklarını, laboratuvarlarda ve fabrikalarda nasıl çalıştıklarını anlatır. Çocuklar anlatılanları, tatlı bir masal dinler gibi dinlerler. Hayal alemine dalarlar. Bunun üzerine Raçinski onlara:
-“Haydi, şimdi dışarıya çıkınız. Biraz koşunuz. ” der. Bunun üzerine öğrenciler hep bir ağızdan:
-“Öğretmen biraz daha anlatınız. Biz koşmak istemiyoruz, ” diye yalvarmaya başlarlar.
Bunun üzerine öğretmen Raçinski:
-“Öyle ise, hep beraber temiz havaya, güneşe çıkalım”
Hep birlikte dışarıya çıkarlar. Raçinski, kapının basamaklarının kenarına oturur. Çocuklar da arı kovanı gibi etrafını sarar. İnsanların bataklıkları nasıl kuruttuklarını, kurak ve çorak yerlere kanallar vasıtasıyla nasıl su getirdiklerini ve bu sayede oralarda nasıl güzel bağlar bahçeler, çayırlar ve verimli tarlalar yaptıklarını anlatmaya başlar.
Biraz düşündükten sonra şu sözleri ilave eder: Eğer yeryüzünde yaşayan bütün insanlar, çalışmak isteseler ve gerçekten çalışmaya başlasalardı, yeryüzü bir cennet olurdu. Burada herkes, her istediğini bol bol bulurdu.
-“Küçük dostlarım, benim çiçeğim sizin pek hoşunuza gitti. Fakat siz de birer çiçeksiniz. Fakat siz, hem birer çiçek, hem de birer bahçıvan olabilirsiniz. İleride büyüyünce siz de, yetişkin birer erkek veya kadın olacaksınız. O zaman siz, büyük anneleriniz, dedeleriniz, anneleriniz, babalarınız gibi yaşamaktan vazgeçersiniz. Köylerde kadınlarınız medeni birer köylü, kasabalara gidenleriniz medeni birer kasabalı olur. İleride çocuk sahibi olursunuz. O zaman çocuklarınıza da medeni bir terbiye verebilirsiniz. Bu sayede köyde yavaş yavaş temiz ve medeni bir hayat başlamış olur.”
Çocuklar o gün öğleye kadar aşkla, şevkle çalışırlar ve okulun etrafını tertemiz bir hale getirirler.
-“Temizlik, medeniyet için en ziyade lazım olan bir şeydir. Temiz olmayan bir millet, medeni sayılmaz. Şimdi evlerinize gidiniz. Orada daha şimdiden temizlik yapmaya başlayınız! Burada siz benim yardımcılarım olacaksınız. Ben sizinle birlikte bu köyde temiz ve medeni bir hayatın temellerini kuracağım.
Raçinski, bu ıssız köyde 1800’li yılların son çeyreğinden, 1890’lerin başlarına kadar 10 yıl çalışır. Her teşebbüsünde, her zaman başarılı olamaz elbette. Zira Raçinski’nin çalışkanlığı ve ülküsü çok büyük olmakla birlikte, aşılması gereken engeller de çok büyük ve çok çeşitlidir. Hayatının birçok zamanında, acılar duyar, ağır tahkirlere uğrar. Bazen yaşlı adamlar, bazen da çocuklar Raçinski’yi üzerler. Çünkü bazı fenalıklar, çok senelerden beri zulüm ve zulmet içinde kalmış olan milletin etine, kemiğine kadar işlemiştir.
Raçinski’nin elde ettiği sonuçlardan duyduğu haz, çektiği sıkıntıların yüz kat üstündedir. Okuttuğu öğrencilerin yavaş yavaş yetiştiklerini, canlı çiçeklerinin yavaş yavaş açıldıklarını gördükçe, Raçinski’nin sevinci bir kat daha artar. Raçinski, öğretmenliğinin ilk senelerinde zekalarıyla kendisini hayrete düşüren bir kaç çocuğa tesadüf eder.
Bunlardan biri Bogdanof Bielski adlı bir çocuktur. Bu çocuk, köy okulunda okurken arkadaşlarının resimlerini yapar. Fakat bu resimler, Güzel Sanatlar Akademisine devam ederek epeyce ilerlemiş olan öğrencilerin yaptıkları resimler derecesinde mükemmeldir. Bielski, köy okulundan sonra kasabaya giderek liseyi bitirir. Sonra da Petersburg’daki Güzel Sanatlar Akademisinde tahsilini tamamlar. O sene akademiden mezun olanlar arasında birincilik mükafatını alır. Devlet hesabına tahsilini tamamlamak için İtalya’ya gönderilir. Bielski, Rusların en büyük ressamlarından biri olur. Yapmış olduğu tablolar, Moskova ve Leningrad resim müzelerinin en kıymetli yağlı boya resimlerindendir. Bielski’nin tabloları, birçok suretlerde basılır ve teksir edilir. Hatta salon kartpostalları serilerine alınarak, bütün dünyada on binlerce kopyası yayınlanır. Bielski, birkaç tablosunda, kıymetli öğretmeni Raçinski’nin köy okulundaki çalışmalarını resimler.
Bu çocukların ikincisi, Bogdanof Zabolotni adlı çocuktur. Bunun da kimya dalındaki istidadı göze çarpar. Bogdanof Zabolotni, Raçinski’nin okulunu bitirdikten sonra, köyde babasının yanında kalır. Öğretmenin kılavuzluğu ve nezareti altında dört yıl çalıştıktan sonra Moskova’ya gider. Oradaki liselerin birinde, parlak bir bakalorya sınavı verir. Bu köylü çocuğunun sınavdaki başarısı, uzun süre Moskova çevresinde dillere destan olur. On beş yaşındaki köylü çocuğu, Tabiat Bilimleri sınavında üniversite öğrencilerinin bile güçlükle cevap verecekleri sorulara parlak cevaplar verir. Bu genç, on dokuz yaşında Üniversite tahsilini bitirir. Altın madalya ve para ile ödüllendirilir. Devlet hesabına tahsil etmek üzere Paris’e gönderilir. Bogdanof Zaboltni, Pasteur’ün meşhur enstitüsünde pek sevilen bir öğrenci olur.
Raçinski’nin on yıl süren köy öğretmenliği zamanında yetişen gençler Moskova ve Petersburg Üniversitelerinde “Tatevolular” unvanıyla şöhret kazanırlar. Tatevolular arasından birçok mühendis, makineci ve doktor çıkar.
Profesör Raçinski’nin fedakarlık ve umutla yola çıkışı; uğraşı, yaşadıkları ” İdeal Öğretmen” adlı kitapta Grigory Petrov’un tarafından kaleme alınmıştır. Aynı zamanda Beyaz Zambaklar Ülkesi’nin de yazarı olan Petrov’un bu kısacık eseri sadece öğretmenlere değil herkese hitap edebilecek bir eser ve çıkartılması gereken çok dersler barındırmakta.
Sibel Çağlar