Arka Bahçemiz

Bir insanı sevmekle başlar her şey

“Bir insanı sevmekle başlar her şey.” Bu Sait Faik’in bir cümlesi. Yalın bir gerçeği belirtiyor. Yalınlığı kadar derin, anlamlı. Bir insanı sevmekle başlar her şey. Evet, ama bir de gerisi var. “Bir insanı sevmekle başlar her şey, ama burada her şey bir insanı sevmekle bitiyor.”

Bir insanı sevmek bir evreni sevmektir. Her insan bir evrendir çünkü. Bunu böyle kabul etmezsen insan olamazsın. Nedir sevi dediğimiz? Hiçbir önyargı, hiçbir gizli hesap, hiçbir özel düşünce olmadan, hiçbir yanımızı saklamadan, apaçık, bütün saydamlığımızla kendimizi bir “başka” insana vermektir, bağlamaktır. Bir insanı sevmek bencillik gibi görünür önce. Öyle ya, tek bir insanı seçmişsiniz, onunla bir dünya kurmuşsunuz, herkesten gizli ama herkese açık. Bir mutluluk yaratmışsınız ikiniz bu mutsuz dünyada . Mutlu bir çift, bütün insanların da mutlu olmasını ister. Bunu yaratmak için de bir çaba harcar. Kendi bencil dünyasında yitip gitmez.

Tek başımıza mutluluk yoktur bence. Ben sevdiğim insanla mutlu olamam tek başıma. Sevi, bir başlangıçtır yeryüzüne açılmaya, kendini bir yeryüzü insanı olarak duymaya. Sait Faik’in “bir insanı sevmekle başlar her şey” sözüne bunun için inanıyorum. Her şey böyle başlar. Sevgiyle, ilgiyle.. Bir insanın yaşamına ilgi duymak, bir yerde bütün insanlığa ilgi duymak olur. Seven insan anlar birçok şeyi, o güne dek anlamadığı, kavramadığı, bilmediği, duymadığı, tatmadığı yığınlarla duyguyu, anlamı, gerçeği. Açıktır o etkilere, duyarlıklara. Kaba değildir, katı değildir, anlayışsız değildir, yalnız değildir. Burası en önemli yanı, yalnız değildir o. Yeryüzünde ikili bir beraberlik, bir dostluk kurulacağını duymuştur. Bir insana bağlanmak, bir insana inanmak, bir insana dayanmak nasıl güçlü kılar kişiyi, anlamıştır. Bir topluma, ya bir insanlığa bağlanmak, dayanmak, inanmak nasıl güç verir kişiye, bunun gerçeğine de ulaşmıştır birden. Bu bilince ermiştir birden. Kendi olmaktan, yalnız kendini yaşamaktan, düşünmekten çıkmıştır. Sevmiştir, sevilmiştir. İkili bir mutluluğu yaşamıştır. Sonra bu mutluluğu bütün insanların duymasını özlemiştir. “Bir insanı sevmekle başlar her şey” demek, budur, işte.

Fakat ne demek “burda bir insanı sevmekle bitiyor her şey”. “Burda”, yani bizim toplumumuzda… Bizim toplumumuzda sevi iyi karşılanmaz nedense. Alışmamışız sevmeye, sevilmeye ondan mı? Sevenin güçsüz olduğuna inandığımızdan mı? Seven açıktır her türlü yumruğa, darbeye. Karşı koymaz da ondan. Hele yakınları, sözde dostları, sözde onu sevenler, sevdiklerini iddia edenler böyle bir seviye katlanamazlar hiç! Neden sevmiştir o dost? Öyle, birdenbire bir sevinin tutkusuna kaptırmıştır kendini! Bir insana, tek bir insana döndürmüştür yönünü, her şeyini! Her şeyi onda bulmuştur. Bunu anlamazlar işte! İlle de kendilerine benzeyecek o seven kişi bir yere gelmişse, tükenmiş olmalı. Bir yaşa, bir noktaya varmışsa, yeni bir aşamaya girişmemeli. Yeni bir atılım yapmamalı. Görevler, ödevler, bağlar, kayıtlar, kuşkular, toplum baskıları hepsi hepsi o sevenin karşısına dikilmeli.

Ama her şey bir insanı sevmekle başlar… Buna inanmalıyız, “Burda her şey bir insanı sevmekle bitmez, bitmeyecek” demeliyiz, bunu gerçekleştirmeliyiz. Yenmeliyiz umutsuzlukları.. Sevi, insanoğluna doğanın en büyük armağanıdır, en güçlü yanıdır, ölmezliğe ulaştıran niteliğidir. Öyleyse her şeye, herkese karşın, seviden yana olacağız. Bir insanı sevmekle başlar, hiçbir şey bitmez, diyeceğiz. Her zaman.

Oktay Akbal

İSTİNYE SULARI  – 1973

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu