Bu yazıyı Türk halkını askerlikten soğutmak için yazıyorum. Ama biliyorum ki bu hiç kolay değil; zira her Türk asker doğar bilgisi kafamıza küçük yaştan itibaren kazınmış. Çocuk oyunlarına bile silah, ölüm, suçlu, düşman… sokmayı başarmışız. Askerliğin ise kutsal bir vazife olduğunu…
Yukarda 23 Nisan kutlamalarındaki “Küçük Asker” benim. Elimde ucu kırık bir makineli tüfek tutuyorum. Asker bir akrabamızın hediyesi. Karşımdaki de “Küçük Ayşe”, beni askere uğurluyor. Eline bir de bebek tutuşturulmuş. Beş yaşındayız. Çocuk Bayramı kapsamında askerlik ve cinsiyet rolleri hakkında ucube bir temsilin içindeyiz. Çevremizi saranlar bizi alkışlıyor, onlar da çocuk, işte doğru-yanlış beynimize böyle kazınıyor. “Erkekler savaşır, kadınlar çocuk bakar.” Hep beraber zihni bozuk- vicdanı çürük nesiller olmaya ilk adımı atıyoruz. Devletlerin kirli savaşlarında ölmeyi ve öldürmeyi işte bu şekilde öğreniyoruz.
Arka tarafta küçük bir kasabanın büyük adamları görülüyor: savcı, hakim, kaymakam, görece varlıklı eşraf, jandarma komutanı… Öncelikle onların göz zevkini doyuruyoruz sanırım; 5 yaşındaki çocuklardan asker devşiren, Ayşeler devşiren devlet erkanına teşhir ediliyoruz.
Diyeceğimi kestirmeden diyeyim: Savaşmak istemiyorum! Hele inanmadığım, adil bulmadığım, menşeini bile bilmediğim pis bir sermaye tarafından desteklenen bir savaşta asker olmayı hiç ama hiç istemiyorum. Bu savaş haklı değil, bu savaş Hak değil. Ölüm, kan ve nefret üreten; yanyana yaşayan insanları birbirine düşman eden bir savaş bu.
Savaş dediğim kimi çevrelerde “askeri operasyon” olarak geçer ya da “terörizmle mücadele”. İstediğiniz ismi verin, şu durum değişmez: on binler öldürüldü, eline silah değmemiş çocuklar sakat kaldı, büyük silah şirketleri (Amerikan, İngiliz, Fransız, İsrail ve Türk şirketleri) inanılmaz karlar elde etti.
Bu ülkede savaş suçları işlendi, işlenmeye devam ediyor. Sadece son 30 senede de değil üstelik, daha evvelinde defalarca defalarca, defalarca… Milyonlarca insanın katilleri bu Cumhuriyet’in saygın insanları olarak dolaştılar, hazmedemiyorum. Ermeniler’i katledenler yargılandı mı? Dersim’i bombalayanlar yargılandı mı? Darbeciler yargılandı mı? Ülkeyi işkenceden geçirenler yargılandı mı? Bu savaşı devam ettirenler, bu işi rezilleştirenler, gözünü kırpmadan ölümden bahsedenler yargılandı mı?
Ben asker olmak istemiyorum. Beş yaşımdayken asker kıyafeti giydirmişsiniz, ama artık 32 yaşındayım ve asker kıyafeti giymeyi reddediyorum.
Askerliğimi rahat bölgelerde yapmak da istemiyorum: Hayatımdan zorla çalınmış bu dönemi zekama ve varlığıma bir hakaret addedeceğim. Subayların keyfe keder kararlarıyla akşam müzikholde gitar çalmayı, garsonluk yapmayı, subay çocuklarına beleş ders vermeyi, getir-götüre koşulmayı, özel kalem müdürü olmayı, komutanın çizmelerini parlatmayı, bu esnada itilmeyi-kakılmayı, küfür yemeyi ve hakarete uğramayı vatan savunması olarak görmüyorum; aksine askerliği ucuz işgücü sömürüsüne çeviren bu asalak zihniyeti adaletsizliğin bir başka kaynağı olarak telakki ediyorum.
Bu savaş bitmeli.
Bu savaş bir an evvel bitmeli.
Ben, insanların insanları öldürmesiyle gelecek barışı da istemiyorum. Zira savaşla gelen barış değil; her zaman birilerinin iktidarı olmuş.
Türk Silahlı Kuvvetleri devlet içinde ayrı bir devlet. Meclisin ve yargının üstünde; kendi özel yasa ve yargı sistemi var. Vergilerle besleniyor; ama harcamaları hakkında kimseye açıklama yapma zorunluluğu yok. Kitapçı önünde yakalanan bombalardan tutun yürütülen kirli savaşlara kadar envai türlü harcama kalemleri var; ama hikmetinden sual olmaz. Her türden eleştiri halkı askerden soğutma diye fişlenir; ardı arkası kesilmeyen davalarla kişilerin hayatı karartılır. Vatan savunması diye dünyanın diğer zalim devletleriyle saf tutulur; Amerikan silahlarıyla; Alman tanklarıyla bu ülkenin insanları katledilir. Gencecik askerler bir yalan peşinde ölmek ve öldürmek zorunda kalır.
Savaş sanayiine yatırılan paralar haramdır. Dünya kaynaklarının bu mide bulandıran sektöre harcanması günahtır. Birileri açken hayali düşmanları kilometrelerce öteden öldürecek füzeler yapmak ahlaksızlıktır. Ben bu savaşta yer almak istemiyorum.
Ben kimsenin askeri olmak istemiyorum. Birileri istediği gibi at koşturacak diye bu ülkeyi terk etmek de istemiyorum. Kolay yoldan da olsa askerlik yaparsam vicdanım rahat etmeyecek.
Sezai Ozan Zeybek