Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirirler. Amaçları daha eşitlikçi bir toplum oluşturmaktır. Aralarında en akıllı olanlar domuzlar; kısa sürede önder bir takım oluştururlar. Ne yazık ki bir diktatörlük kurulmuştur artık…
Olaylar İngiltere’de bir çiftlikte cereyan eder. Hayvanlar, çiftlik sahibi zalim Bay Jones’un boyunduruğu altında köle gibi yaşamaktadırlar. Yaşlı domuz Koca Reis, buna karşı çıkmak için bir devrim planlar ve hayvanları gizli bir toplantıya çağırır. Toplantıda tüm hayvanlara artık köle gibi yaşamalarının sonunun gelmesi gerektiğinden ve gördüğü bir rüyadan bahseder. Üç gün sonra da öldürülür. Fakat konuşması da çoktan diğer hayvanlarda ufuklar açmaya başlamıştır.
Çiftlikte önceden planlanmamış olmasına rağmen Bay Jones’un yem saatlerini unuttunca aniden, isyan patlak verir ve bu devrim umduklarından da kısa bir süre içerisinde tamamlanır. Çiftliğin sahibi Bay Jones çiftlikten uzaklaştırılır. Artık en zeki olarak tanımlanan domuzlar diğerlerine önderlik yapmaya başlarlar. İlk iş çiftliğin adını değiştirmektir. İsim kolayca bulunur. Bu sahibi sadece kendileri olan çiftliğin adı bundan sonra “HAYVAN ÇİFTLİĞİ” dir.
Süreç içerisinde iki domuz öne çıkar: Napolyon ve Snowball. Napolyon iri yarı, iyi konuşamayan ancak otorite sahibi; Snowball ise etkili konuşan, parlak zekaya sahip biridir. İkisi birlikte Koca Reis’in fikirlerinden yola çıkarak “animalizm” adında bir öğreti ortaya koyarlar. Ardından da kamçıları, gemleri, burun halkalarını, zincirleri yok ederler ve aynı gün “Yedi Emir”i yazıp ahırın kapısına asarlar.
1. İki bacaklı canlılar bizim düşmanımızdır
2. Dört bacaklı canlılar dost ve mütefikimizdir.
3. Hayvanlar asla giyinmeyeceklerdir.
4. Hayvanlar asla yatakta yatmayacaklardır.
5. Hayvanlar asla içki içmeyeceklerdir.
6. Hayvanlar asla hayvanları öldürmeyeceklerdir.
7. Bütün hayvanlar eşittir.
Bütün bu kuralar tüm hayvanlar tarafından benimsenir ve beklenen devrim gerçekleşmiştir. Yeni yönetimle, diğer hayvanlar arasındaki ilk ihtilaf, inek sütlerinin ne olacağı, nerede kullanılacağı konusudur. Büyük domuz: “Siz sütü bırakın” diyerek, hayvanları çalışmaya gönderir. Hayvanlar akşam döndüklerinde sütün ortadan kaybolduğunu görürler. Daha sonra, bu sütlerin, domuzların arpa ezmesiyle yapılan yemeklerine karıştırıldığı anlaşılır. Çiflikte elmalar olmaya başlayıp, döküldüğünde, hayvanlar, eskiden olduğu gibi, bunların taksim edileceğini düşünür. Fakat bütün elmalar domuzlara mahsus olmak üzere toplanıp kaldırılır. Domuzlar bu durumu şöyle açıklar: “Aslında biz süt ve elma sevmeyiz, ancak ilmi tetkikler, süt ve elmanın domuzların sıhhati için gerekli olduğunu gösteriyor. Bizim sağlığımız bozulursa, çiftliğin yönetimi bozulur, her halde bunu istemezsiniz…”
Büyük domuz, bir gün, yüksek bir yere çıkarak; “Bundan sonra toplantılar kaldırılmıştır, çiftliğin bütün meseleleri, benim başkanlık edeceğim domuzlar komitesinde halledilecektir, bu komite gizli toplanacak, alınan kararlar daha sonra size tebliğ edilecektir.” diye aldığı son kararı hayvanlara duyurur.
Bu duruma itiraz etmek isteyenler olsa bile, koyunların hep bir ağızdan: “Sen en iyisini bilirsin” diye bağırmaları üzerine, bu düşüncelerinden vazgeçerler.
Devrimin amaçlarından hızla uzaklaşılmaktadır; başlarda vadedilen çalışma saatlerinin azalacağı yiyeceklerin artacağı yönündeki sözler gitmiş aksine çalışma saatleri artmış, verilen yiyecekler azalmıştır. Bu arada domuzlar hızla şişmanlamakta, yatakta yatmakta, içki içmektedirler. Hayvanların eşitliği ilkesine uymayan bu davranışlar zamanla değiştirilerek domuzlar tarafından kendilerine uygun hale getirilir. Tüm hayvanların eşitliği ilkesi Koca Reisle birlikte toprağa gömülmüştür kısacası.
Kış aylarında çiftlikte kıtlık ve açlıktan ölümler baş gösterir. İşler sıkışınca Büyük domuz, aldığı bir kararla, tavukların yumurtalarının çiftlik dışında satılacağını, tavukların kuluçkaya yatmalarını yasakladığını ilan eder, buna karşı çıkan tavukları da yetiştirdiği köpeklere öldürtür…
Bunun üzerine ilkelerden biri daha değiştirilir: “Hiç bir hayvan diğer bir hayvanı bir sebep olmadan öldürmeyecektir”
Büyük domuz her şeye rağmen çiftlik içerisindeki hayvanlar arasında sevilmektedir: Kendisine “liderimiz” “Hayvanlar babası”, “Yavru hayvanların dostu” gibi üstün sıfatlarla hitap edilmekte ve olası güzellikler ona atfedilmektedir; Tavuklar, “liderimiz sayesinde altı günde beş yumurta yumurtladım”, havuzdan su içen inekler: “Liderimiz sayesinde bu suyun tadı ne kadar güzelmiş” gibi söylemlerle etrafta dolanmaktadırlar.
Zamanla ilkelerde başka değişikliklerde olmaya başlar. Arpaların artık sadece domuzlara verilecek, hiç bir domuzun çiftlik işlerle uğraşmayıp, sadece yönetimle ilgilenecektir. Domuzların dışındaki bütün hayvanlar Ağustos ayında pazar günleri dahi çalışacağını, çalışmayanın yiyeceğinin yarıya ineceğini öğrenir.
Hayvanlar, “Bütün hayvanlar eşittir” ilkesini hatırlayıp, “Bu nasıl eşitlik?” diye kendi söylenmeye başlayınca ilk defa duvardaki kuralların tamamen değiştiğini fark ederler. En can alıcı olan değişiklik ise son kuralla ilgilidir.
“Bütün hayvanlar eşittir fakat bazı hayvanlar ötekilerden daha fazla eşittir.”
1945 yılında yayınlanan Hayvan Çiftliği, (Animal Farm) George Orwell’in mecazi bir dille yazılmış fabl tarzında siyasi hiciv romanıdır. Totaliter rejimlere karşıt bir solcu olan Orwell, romanında SSCB’nin kuruluşundan itibaren meydana gelen önemli olayları kara mizah kullanarak mecazi bir dille anlatır.
Hayvan Çiftliği bir devrimin trajedisidir. Orwell’in söylemeye çalıştığı şuydu aslında: “Kendin çıkıp yapmazsan devrim olmaz, müşfik diktatörlük diye bir şey de yoktur.”
Yazıyı Hazırlayan: Sibel Çağlar