Çarpık zihinler, çarpık bireyler, çarpık toplumlar, çarpık kentleşmeler, çarpık ülkeler, çarpık dünya…
Çarpıklaşmanın ilk safhası.
İnsan beynin içine yerleştirdikleri bir perdeye, sürekli çeşitli cihazlarla, çeşitli görüntüler yansıtılmaya başlatıldı. Bu görüntüleri yansıtırlarken sözde toplum bilinci uyandırmak ve zihin dünyalarında yalnız olduklarını düşünmemeleri amacıyla, insan beyinlerinde kalabalıklar oluşturdular. Milyonlarca sandalyelerin dizildiği alanlar yaratıp, bu alanlara milyonlarca insanları dizdiler. En ön kısımlarda, bu zihniyet köleciliğinin mimarları yerlerini aldı.
Çarpıklaşmanın ikinci safhası.
Zamanla insanların zihinlerine demir parmaklıklar geçirdiler ya da metrelerce yükseklikte olan kalın duvarlar ördüler. Şaşalı gösterileri bittikten sonra, insanların düşünmelerini, sorgulamalarını, eleştirmelerini önlemek amacıyla onları dar bir alana hapsettiler. Bu insanlara ancak bir toplum içinde bulundukları hissini vererek bunu başarabilirlerdi ve başardılar. Çünkü insanın yalnız kalması ile düşünmeye başlayacağını, düşününce de sorgulamaya başlayacağını biliyorlardı.
Çarpıklaşmanın üçüncü safhası.
Gecenin bitimiyle uykuya dalışlarına kadar süren ve sonrasında sabah tekrar gözlerini açmalarıyla birlikte yine devam eden bu kısır döngü ile zamanlarını ve dolayısıyla hayatlarını onlardan çalan bir zihniyet köleceliğinin patronları ile iç içeydiler. Her gösteri bitiminde en önde bulunan zihniyet köleciliğinin patronları ayağa kalktığında, insanların zihinlerinde oluşturduğu gerçek olmayan topluluk onu alkışlamaya başlardı. Zihinlerimize yansıttıkları ve her gün zevkle izlediğimizi sandığımız şeylerin oysa algı yanılması olduğunu göremediğimiz için, avuç içlerimiz şişene kadar bizlerde alkışlıyorduk.
Yavaş yavaş zihinler, bireyler, toplumlar, kentler, ülkeler ve dünya çarpıklaşmaya başladı böylece…
Gerçekliğini yitiren bir dünyada, Zihniyet Köleciliği’nin Patronları egemen olmuşken, biz neydik, neredeydik, nasıldık ve hatta kimdik. Hipnoz olmuşcasına Patron’a hizmet ederken ve varlığımızdan bihaber iken, var olduğumuz bir dünyada, itaat altına alınmış var olmayan canavarlara dönüşmüştük.
Uğur Tengiz
Dünyalılar