Arka Bahçemiz

Cinsel zorbalığa karşı mücadelede bir öncü: Susan Brownmiller

“Şu soruya herkesin açık yüreklilikle cevap vermesi gerekir: Hiç ırzınıza geçildi mi?” Cinsel Zorbalık: Irza Tecavüz Olgusunun Tarihçesi adlı kitabında Susan Brownmiller kitabına bu sözlerle başlar.Susan Brownmiller

Tecavüz olaylarının çoğunluğunun gizlendiği bir ortamda ne yazık ki ırzına geçilenler bile bu soruya cevap veremiyorlar. 2010 yılında Pervari’deki olayda olduğu gibi, tacize uğrayan kız çocuğu, olay esnasında çekilen fotoğraflarının herkese gösterileceği tehdidi altında başından geçen olayı ailesine dahi anlatamamış; sonuçta birisi iki, diğeri üç yaşında iki çocuğa tecavüz edilmesi ve bunlardan birinin öldürülmesi, diğerinin de yaralanmasıyla sonuçlanan bir dizi olay gerçekleşmiştir. Irzına geçilenin suçlu görüldüğü bir ortamda daha fazlasını bekleyebilir miyiz?

Susan Brownmiller kendisi bir tecavüz mağduru olmadığı halde gerçek tecavüz mağdurlarının ortaya çıkmasına ön ayak oldu. Yüzlerce kadın ortaya çıktı ve tecavüze karşı büyük bir hareket oluştu. Çünkü o, bir kadının ırzına geçilmesinin tüm kadınların ırzına geçilmesi anlamına geldiğinin bilincinde olan biriydi. Doğmasına yol açtığı, salt feminist bir hareket değildi. Ancak harekete kadınlar öncülük edecekti. Yaşadıkları acı tecrübeyi açık yüreklilikle ortaya koyma cesaretini sergileyen kadınlar, sorunlarının çözümünün kendi ellerinde olduğunu göstereceklerdi. Tecavüzün meydana geldiği yerde bulunan, buna tanık olan herkes, özellikle de kadınlar bu olay karşısında net bir duruş sergilemek durumundaydılar artık. İnsanlar, olayın üstünü kapatmak isteyen zihniyetin tuzağına düşülmemesi gerektiğinin bilincine varmıştır. Irza geçmenin, tecavüzün insanlığın karanlık yüzlerinden biri olduğu açıkça vurgulanmalıdır.

“Irza geçmenin tarihsel kökeni, 365 gün 24 saat cinsel ilişkiye hazır erkeğin yüzlerce yıla dayanan egemenliği erkeğin kadının isteği dışında onunla ilişkiye girmesi isteğini ortaya koyar. Kadının fizik olarak erkeğe göre zayıf oluşu da dikkate alındığında kadının erkek karşısında ne kadar savunmasız kaldığını gösteriyor. Irza geçme olayı diğer olaylardan farklı olarak misilleme veya kısasa kısas imkânı olmayan bir olaydır. Kadının anatomik yapısının farklılığı bunu imkânsız kılar, kadının hemcinslerinin de başka erkekler tarafından egemenliği altına alınması -baba, kardeş, akraba vs.- kadının hemcinsleriyle dayanışmasının zeminini de ortadan kaldırır.”

Bu durum kimi kültürlerde kadına bir eşya gibi, hatta eşyanın bir eklentisi olarak bakılması sonucunu doğurur. Evlilik kurumunun kutsallaştırılması, kadına ait bekâretin denetim ve koruma altına alınması, erkek için kadın üzerinde gönlünce hâkimiyet kuracağı bir “özel alan” yaratır. Özellikle tarımcı toplumlarda bakire kadın, erkek için hazırlanmış, ilahi yasalarla güvenceye alınmış özel ortamda, el değmemiş bir toprağın çiftliğe dönüştürülmesine benzer işlemlere tabi tutulur. Toprak, sürülmek içindir. Endüstri toplumunda kadının konumu farklılaşacak ama gördüğü olumsuz muamele katlanarak vahim boyutlara sıçrayacaktır. Kadın, ailenin sert kabuğu içinde sıkışmayı sürdürürken, aynı zamanda endüstrinin çarkları arasında kaybolmuştur.feminism-3

Endüstrileşmenin Etkisi

19. yüzyıl rasyonalizmin ve bilimsel alanda gelişmelerin zirveye çıktığı bir dönem olmasına rağmen, kadına yönelik şiddet ve ırza geçme olaylarında artışın gözlemlendiği bir yüzyıldır. Endüstrileşmenin gelişmesiyle özellikle çocuk ve kadın emeğinden yararlanılmaya başlanır. Kötü koşullar altında yaşamını sürdüren işçi kadınlar çalışmanın ağır yükü yanında evde de türlü baskılara maruz kalmayı sürdürür. Victor Hugo’nun ölümsüz eseri Sefiller’deki Fantin’in durumu buna açık örnektir. Fantin, burjuva kökenli bir ailenin oğlu olan Felix’in -onunla aralarında bir aşk olduğunu sanmıştır- zorbaca saldırısı sonucu hamile kalır, Felix ortadan kaybolur. Fantin, gizli olarak dünyaya getirdiği kız çocuğuna Cosette adını verir. Çocuğunu büyütmek için çalışmak zorundadır; aynı zamanda evlilik dışı çocuğu olduğunun da hiçbir kimse tarafından bilinmemesi gerekmektedir. Bu nedenle çocuğunu bir başka şehirde yaşayan bir ailenin yanına bırakır. Karşılığında aileye ödeme de yapmaktadır. Bir gün Fantin’in evlilik dışı bir çocuğu olduğu söylentisi fabrikada çalışanlar arasında dolaşmaya başlar. Bunu duyan kadın ustabaşı Fantin’i işinden kovar. Fantin başka bir yerde de işe giremez. Oturduğu odanın sahibinin tecavüzüne uğrar, sokaklara düşer, sokakta da tecavüze uğramaya devam eder. Ona tecavüz etmek o kadar normal karşılanır ki, o dönemin polisleri tecavüzcüleri yakalamak yerine beyefendilere hakaret ettiği için Fantin’i cezalandırır.

Kısacası, kadının endüstri alanında çalışmaya başlaması özerkliğini kazanmasını beraberinde getirmez. 19. yüzyılda gelişen toplumcu ideolojiler sosyal sorunlara daha çok sınıfsal açıdan baktıkları için kadının sırf kadın olmasından kaynaklanan sorunlar yeterince dikkat çekmemiştir. Marks-Engels, Proudhon gibi düşünürler dahi bu sorun üzerinde olması gereken hassasiyetle durmamışlardır. Kadın sorununu ele alan Marksist yazar August Bebel, bu soruna daha çok toplumsal ve ekonomik koşullar çerçevesinde yaklaşmış, kadın olmanın ekonomik ve toplumsal baskıyı daha da artırdığını söylemekle bir adım ileri gitmişse de, kapsamlı bir çözümleme getirememiştir. Cinsellik konusunda devrim yaratan görüşleriyle psikanalizde çığır açan Sigmund Freud bile kadın cinselliği sorunu üzerinde yeterince durmamıştır. Bu anlamda Susan Brownmiller’in çalışması cinsel zorbalık ve ırza tecavüz olgusu konusunda çığır açıcı, önemli bir yerde durmaktadır.

Pornografi ve Şiddetin Yüceltilmesi

Susan Brownmiller’in pornografi ile cinsel tahakküm ve saldırganlık arasındaki ilişkiye dair analizleri de dikkat çekicidir. Brownmiller’e göre pornografinin kadını insanlıktan çıkarıp onu cinsellik nesnesine indirgeyen bir karakteri vardır. Pornografinin hammaddesi her zaman için kadın göğsü, cinsel üreme organı, açıkça sergilenen çıplak kadın bedenidir. Bu eşitsiz bedensel konumlanma, erkeğin kadına bakış açısından kaynaklanır: Çıplak kadın bedeni erkeğin şehveti, kadının utancıdır. Kadın bedeninin mahrem yerleri erkeğin mülk alanıdır; oysa erkek bedeni ve organları erkeğin kadın üzerinde zor yoluyla kurduğu yönetimin çok eskilere dayanan kutsal, evrensel ve ataerkil araçlarıdır. Brownmiller, pornografi-şiddet ilişkisinin ırza tecavüz üzerindeki etkisini çok çarpıcı bir şekilde ortaya koyarak,

“Pornografi, kadın düşmanlığı güden propagandanın su katılmamış özüdür. Pornografik malzemeyle yakalanan suçlulardan elde edilen somut deneyimlerin bu malzemelerin cinsel şiddet suçlarının işlenmesinde etkili olduğu görülmüştür. Şiddetin yaygın biçimde yüceleştirilmesinin (gangsterlerin kahraman sayılması, film, kitap ve televizyonda kadınlara yönelik kanlı saldırı sahnelerinin ısrarla işlenmesinin) özellikle gençler arasında artan suç oranıyla doğrudan ilişkili olduğu yoğun olarak söylenmektedir.” demektedir.

Cinsel Suçlar Nasıl Yok Edilebilir?

Brownmiller, cinsel şiddet suçlarının yok edilmesi konusunda da somut önerilerde bulunur. Yasalar kadınlık gerçeğini yansıtmalı, kadınlık hukukuna dayanmalıdır. Bundan da önemlisi, erkeklere özgü tecavüz ideolojisini yüceltmeyen bir toplumsal sistemin bugünden inşası için harekete geçilmesidir. Ancak bu da yeterli değildir.

“Kadınların en önemli savunma hattını kadınların bedeni ve kafası oluşturacaktır. Irza geçmeyi bir utanç sorunu değil, üzerinde konuşulabilen bir suç durumuna getirerek kadın hareketi, uygarlık kadar eski bir savaşta ilk karşı ateşi açmıştır.”

Kadına yönelik şiddet ve tacizin en önemli nedeni kadının erkek karşısındaki zayıflığıdır. Bazı durumlarda zayıflıkla birlikte yaşanan bağımlılık ilişkisi uygulanan şiddet ve tacizin gizli kalmasını beraberinde getiriyor. Şiddet veya tacize uğrayan çocuk veya kadının yasal yollara başvuramaması ya da başvurması halinde gerek kamu görevlilerinin gerekse kamuoyunun olumsuz tavırları onları zor duruma sokmaktadır. Kadın ve çocuklara yönelik şiddet ve tecavüzün tespitinde doktorlara büyük iş düşüyor. Nasıl ki polis veya jandarma tarafından yapılan işkence ve kötü muameleler doktorlar tarafından tespit ediliyorsa, benzer bir durum şiddet ve tecavüze maruz kalan kişiler için de söz konusu olabilir. Ancak tecavüze veya tacize uğrayan kişinin cesaretle ortaya çıkarak başından geçenleri anlatması çok daha temel önemdedir. Bu konuda hukuk güvenliğinin sağlanması halinde yeni tacizlerin önü büsbütün alınmasa bile, bir kamuoyu duyarlılığı yaratılmış olacaktır. Ancak erkeğin kadın üzerindeki zorbalığının kökünün kurutulması için, her şeyden önce, sürekli olarak mikro iktidar yapıları üreten toplumsal sistemin köklü bir tarzda değişmesi gerekmektedir.

Feyzi Çelik 

www.meseledergisi.com

Dünyalılar

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu