Ben devlet dersinden not verecek olsaydım, sanırım ilk önce liberalleri sınıfta bırakırdım. Liberallerin devletle olan imtihanı berbat. Her söylemleri devletin müdahalesinin azaltılması üzerine ama onlar devleti küçültmeye çalıştıkça devletin canavarlaştığı ortada.
Özal’ın devleti küçültmek için kurduğu kurum ve kuruluşlara aldığı personel sayısı bile yeni küçük devletçiklerin oluşmasına neden olmuştu. Sonra, bu iş bilmez, kendilerinden haberi olmayan liberaller “hak hukuk özgürlük” gibi muktedirlerin oyun alanlarında sadece söylem üretmeye itilmiş ve onların yerine yeni muhafazakarlar peydah olmuştu. Hakkını vermek lazım yeni-muhafazakarlar devleti iyi biliyor. Liberallerden çok şey öğrendiler. En azından devlet denilen illeti çıplak şiddet olarak büyütüp sosyal devlet olarak küçültmenin nimetlerine daha çabuk eriştiler. Devlet onların saltanatının mekanı oldu.
Yeni-muhafazakarların kullandığı dinden imana, aileden namusa her şey örneğin bir anda devlet/saltanat adına ayaklar altına alınabiliyor. Popülizm böyle bir şey. Yukarıdan namusu pompaladıkça paçalarından namussuzluk akmaya başlar. Ama işler nasıl yürürse yürüsün bu taktik kitleler nezdinde hep tutmuştur. Kitleler bu popülist söyleme, muktedirler tarafından kandırıldıkları için değil, bizzat alçak bir yığın oldukları için inanırlar. Muktedirlerin söylediği “kamu yararı”ndan tutun da ahlak’a kadar bütün söylemleri de kendi alçaklıklarını meşrulamak için kullanırlar. Kısacası kimse kitleleri kandıramaz, onlara kendi alçaklıklarını görmesinler diye kelimelerden örtüler verirler hepsi bu.
İşte sınıfta kalan liberallere karşın yeni-muhafazakarların devlet dersindeki en büyük başarısı budur.
Devlet dersinden zayıf alan bir başka politik hareket de Kürt hareketinin bir kısmı. Onlar da inanılmaz bir güvene sahip. Kendi coğrafyalarının sert koşullarından olsa gerek, kendileri mert olduğundan olsa gerek, sözlerinin eri olduğundan olsa gerek, onlar devleti kendileri gibi biliyor. Ama bu biraz da okumadıklarından olsa gerek. Çünkü eğer geçen yüzyılın başına gidip de bizzat kendi yayınlarını şöyle bir karıştırsalardı o yazıları bugünün tarihini atarak da basabileceklerini anlayacaklardı. Kısacası hiçbir şeyin onlar için değişmediğini göreceklerdi. O nedenle ben Kürt hareketine de zayıf olmasa bile orta not vermeyi uygun görürdüm. Çünkü onların en azından devletin o acımasız şiddetini çok iyi bildiklerini biliyorum.
İslamcıların durumu daha ilginç çünkü onlar iktidarda kendilerinin olduğunu sanıyorlar. AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte bir cumhuriyet projesinin sadece görünür kılındığının ve dolayısıyla halihazırdaki ucube laiklik anlayışının, İslam’ı görünmez kılarak “cılığı” muktedir yaptığını göremiyorlar. Görememekte belki haklılar çünkü orta sınıfa ve burjuvaziye doğru hareketlenmenin getirdiği dehşetli dünya zevklerini tatmak onları da kör etti. Mülk’ü Allah’a ait kılan bir inancın mensuplarının ihale peşinde koşabiliyor olmasının başka açıklaması da olmasa gerek. Onlar da devletin olduğu yerde sadece “devletin dini” olacağı gerçeğini istemeden de olsa yavaş yavaş içselleştiriyorlar. Devlet onların içindeki İslam’ı bitirirken dışlarında yeni ve parıltılı bir İslam inşa ediyor hepsi bu.
Sosyal demokratlara gelince. Kürt hareketini dikey bölen ve devlete bakışta birkaç ayrı anlayışı var eden çizgi, sosyal demokratları yatay bölmüş durumda. Yani sosyal demokratların elit grubuyla, siyasal mücadele biçimi sadece “oy vermek” olan kitlesi arasında ciddi bir uçurum var. Elit tabaka bir İskandinav ülkesinde siyaset yapıyormuşçasına havalı olup, çok şey söylediğini sanıp hiçbir şey söylemeyen bir haldeyken, kitlesi “Türkiye laiktir laik kalacak”çı bir çizginin dışında durmamaya özen gösteriyor. Onlar devletin bir gün mutlaka iyi bir baba olacağı özlemiyle yanıp tutuşuyorlar. Oysa devletin bırakın sosyal demokrasiyi, sosyal olmayan demokrasiye bile tahammülü olmadığını henüz anlayabiliyorlar.
Devlet dersi zor. Devletin ne olduğunu soranlara “sensin” deme zevkini her zaman bulamıyorum. Ama bu tanımımı biraz daha zorlayıp bilimsel olmasa da elle tutulur bir şey haline getirirsem, devlet nedir diye sorduklarında “bir ilişki biçimidir” deme durumum olur belki. Bu zor dersi herkes alıyor. Zorunlu bir ders çünkü. Ama bazıları sürekli kalıp yeniden alıyor.
Ha bir de Aleviler var unutmadan. Bence onlar girdikleri devlet dersini hala “Hukuka Giriş” dersi sanıyorlar. Onların durumları en vahimi. Hepsi bu.
Ali Murat İrat