Arka Bahçemizmanşet

Devrimci Praksis

Albert Einstein’ın, “Eğer gerçeği açıklamak istiyorsan, zarafeti terziye bırak,” uyarısıyla betimlenmesi de mümkün olan devrimci praksis; Napoleon Hill’in, “Beklemeyin olduğunuz yerden başlayın, sahip olduğunuz araçlar ne ise onlarla başlayın. Daha iyi araçları ilerledikçe bulursunuz,” saptamasındaki ikircimsizliktir.

Ayağa kalkıp, tiranlık sancağının taşıyıcılarına meydan okumak ezilenlerin en büyük onurudur. Tiranların canavarlıklarını ifşa etmek, ezilenlerin tarihi kadar eski(meyen) bir hakikâttir.

Bu kadar da değil: “Herkes mücadele ettiği şeyin büyüklüğü kadar büyük”ken;[174] ekler Sylvia Plath: “Bir bedeli var, çok büyük bir bedeli var: Bir sözün veya bir dokunuşun…”[175]

Devrimci praksisin böyle olduğu unutulmadan; herkesin kapitalizmi sorguladığı günlerden geçtiğimizin ayırtına varmalıyız.

Pandeminin sürdürülemez kapitalist ekolojik yıkım ve sistemin savaş, kriz, açlık gibi çelişkileriyle bağı net biçimde karşımızdayken; ve ezilenlerin sistem karşıtlığının zemini açığa çıkarken; bugüne kadar kimlik politikaları eşliğinde kapitalizmle bağı koparılan soru(n)lar yeniden sınıfsal bir gerçek olarak insan(lık)ın acil gündem maddesi…

Corona salgını bütün dünyada sadece işbaşındaki hükümetlerin değil; 1980 sonrası uygulanan neo-liberal politikalar şahsında sistem olarak kapitalizmin sorgulanmasını da içeren, daha doğrusu bu yönde ilerletilip derinleşmeye müsait bir düşünsel sarsıntı yarattığı zeminde kriz safları netleşiyor ve daha da netleştirecekken; “Covid-19’un getirdiği yüklerin de orantısız bir biçimde işçi sınıfına ve yoksul kesimlere düşeceğini öngörmek mümkündür.”[176]

Pepe Mujica’nın ifadesiyle, “Kapitalizmin sonunu Covid-19 getirmeyecek. Kapitalizmin sonu yalnızca onu yaratmış olan insanların örgütlü isteği ile gelebilir. Her şeye hükmeden serbest piyasa tanrısı bizim zamanımızın fanatik bir dini. Bunu durduracak olan şeyin Covid-19 olduğuna inanmıyorum. Tersine çevrilebilir bir durum mu bilmiyorum. Ancak öyle olana kadar mücadele etmemiz gerektiriyor.”[177]

Çünkü virüs salgını tüm dünyayı sararken, emekçi kitlelerin salgına karşı mücadelesi kapitalistlere karşı bir sınıf mücadelesi hâlini aldı. İşçi sınıfı dünyanın her yerinde, kârlarını korumak derdindeki patronlara karşı hayatta kalma mücadelesi veriyor, sağlıklı koşullarda çalışma hakkını da gerektiğinde ücretli izin hakkını da eylemlerle, grevlerle alıyor. Kapitalist ekonomi dünya çapında baş aşağı giderken, Coronavirüs salgını ile birlikte sermaye tüm dünyada işçi sınıfına kölelik koşullarını dayatırken, buna karşı verilen mücadeleler ülkeden ülkeye yayılıyor. Birbirine esin ve güç kaynağı oluyor, dünya çapında eş zamanlı bir sınıf hareketi dinamiği yaratıyorken, dahası da var ve olacak…

Hatırlanacağı üzere ‘Carnegie’nin araştırmasına göre, 2017’den coronavirüs krizinin hemen öncesindeki sürece kadar, dünya çapında 100 ayrı hükümet karşıtı protesto dalgası gerçekleşmiş. Bunları Sarı Yelekliler örneğinde görüldüğü gibi gelişmiş Kuzey toplumlarda da, Sudan gibi daha Güney ülkelerinde de görmek mümkün. Ve bu ayaklanmaların yaklaşık yüzde 20’si siyasi liderleri devirmeyi başarmış.

‘Bloomberg’den Andreas Kluth, bugünlerde sokağa çıkma yasaklarıyla olası protestoların önünü kesmiş olduğunu hatırlatırken; kapalı kapıların ardında büyük travmaların ve trajedilerin birikmekte olduğunu; bunların da sonunda bir patlamaya yol açacağına dikkat çekiyor.

Corona salgınının hem ülkeler arası hem de ülkeler içi eşitsizliklere büyüteç tuttuğunu ifade eden Kluth, yoksulların hem sosyal mesafelenme imkânına sahip olmadığını, hem de birikimleri olmadığı için sağlık hizmetlerine diğerleri kadar kolay erişemediğini aktarıyor. Salgın, ABD’nin sıkışık, stresli ve umutsuz mahallelerini daha kolay vuruyor. Birçok yerde siyahların ölüm oranı beyazlara göre çok daha yüksek.

Uluslararası Emek Örgütü’nün verilerine göre, salgın nedeniyle 195 milyon kişi işini kaybedecek. 1.25 milyar insanın geliri radikal bir şekilde düşecek.

‘Bloomberg’ yazarı, bu bağlamda, krizin ardından her şeyin eskisi gibi devam edeceğini düşünmenin naiflik olacağını dile getirip, öfke ve huzursuzluğun yeni kanalları açacağını söylüyor.[178]

Bu tabloda yerküreye yeni dizaynını vermek isteyen egemenler, topluma korku yayarak onu teslim almaya çalışıyor. Halkın dayanışmasını kırmaya çalışıyorlar. 

Söz konusu korkuya teslim olunmayıp, aşılması vazgeçilemezken; korkunun akılları ve ruhları teslim alması müthiş bir tehdittir. Üstelik “öncülük” iddiasındakileri de teslim alması, sadece kötü değil, aynı zamanda tehlikeli ve zararlıdır.

Şimdilerde yerküre büyük bir kaos içinde; ve korkunun panzehiri cesarettir!

Kapitalizm insanlığa felaketten başka bir şey sunmuyor ve alternatifi olan tek bir sistem var; sosyalizm. Sadece sağlık sistemlerini kıyaslayarak Küba’ya, Kübalı doktorların dünyaya yaydığı umuda bakalım. Sağlık sisteminin kâr amacıyla değil, herkesin yararına düzenlenebilmesi mümkün. Gelir adaletsizliğinin ortadan kaldırıldığı, işçinin, kadının, emeklinin hakkının korunduğu bir sistem mümkün. Bugün dünyanın sosyalizme ihtiyacı var. Sonuçta coronavirüs salgını sınıf savaşını bir başka düzeye taşıdı ve sermaye sınıfı kendi çıkarları için, emekçiler, ezilenler hayatta kalmak için mücadele ediyor…

Talepler, politikalar, programlar, önlemler dünyaya hangi sınıf konumundan hangi gözle baktığınıza göre değişiyor. Tam da “sosyalizm” çağrısının bir ütopya olarak hakir görüldüğü değil, yaşamak için tek gerçek çözüm olduğu bir dünya bu. Mesele sosyalizm için mücadelenin salgın koşullarında devrimci biçimlerini bulabilmek…

İşçi sınıfının en veciz sloganlarından biri olan “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz” nasıl da bu dönemin ruhunu taşıyor. Salgından devrim çıkar mı? Ezberlerimiz yetmeyecektir ama yarını kurmak için bugünden yapılması gereken çok şey var.[179]

O hâlde nasıl ki, sömürü mekanizmasının sürdürülmesi için oluşturulan toplumsal ilişkiler bütünü işçi sınıfını burjuvazi ile aynı gemi içine taşımıyor ve en şiddetli mücadeleleri gerektiriyorsa!

Nasıl ki, ekolojik yıkıma karşı mücadele bizi “aynı gemideyiz” söylemine esir edemiyorsa!

Virüsler aracılığıyla gerçekleştirilmek istenen biyopolitikalar da bize, aynı gemide olmayı değil, bu hâkimiyetten sıyrılabilmek için en şiddetli sınıf mücadelesini dayatmaktadır.

Bakın, Lübnan’ın Trablusşam bölgesinde halk, yeni coronavirüs salgını nedeniyle ilan edilen sokağa çıkma yasağını deldi. İşçi yoğunluklu ve yoksul mahallelerden Cebel Muhsin, Bab el-Tebbane ve Nehr Ebu Ali’de yüzlerce kişi “Yemek istiyoruz, açız. Bizi kapatmayın, bize yemek verin!” sloganlarıyla sokaklara indi[180]

Gerçekten de Karl Marx’ın “Zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri olmayan” dediği proleterler! Ölümden mi korkacaklar? Hayır, onlar zaten kapitalizmin gözden çıkarttığı, yaşayan ölülerdir!

Onlar yoksul ve sefil insanlardır; yaraları hep kanayan ezilen sınıflardır; savaşta korkunç biçimde katledilmiş askerlerdir; katliama uğramış, açlıkla terbiye edilmiş yığınlardır…

Başkaldırıdan başka seçenekleri de yoktur!

[174] Søren Kierkegaard, Korku ve Titreme, çev: İsmail Yerguz, Say Yay., 2015.

[175] “Gerçek cesaretin ne olduğunu görmeni istiyordum, gerçek cesaretin eli tüfekli bir adamla ilgisi olmadığını. Daha başlamadan yenildiğini bile bile başlamak ve her ne pahasına olursa olsun sonuna kadar devam etmek olduğunu.” (Harper Lee, Kitap Adı: Bülbülü Öldürmek, çev:Ülker İnce, Sel Yay., 2014.)

[176] David Unger, “Covid-19 Yeni Bir Milad mı?”, 7 Nisan 2020… http://disk.org.tr/2020/04/covid-19-yeni-bir-milad-mi/

[177] Jord Évole, “Pepe Mujica: Coronavirüs Bize Dünyanın Sahibi Olmadığımızı Hatırlattı”, Nisan 2020… https://simurg-news.org/pepe-mujica-coronavirus-bize-dunyanin-sahibi-olmadigimizi-hatirlatti

[178] “Salgın Sosyal Devrimlere Yol Açacak”, 12 Nisan 2020… https://marksist.org/icerik/Dunya/13771/Salgin-sosyal-devrimlere-yol-acacak

[179] “Salgın, Çöküş ve Mücadele”, Aktüel Gündem, 27 Mart 2020… https://sendika63.org/2020/03/salgin-cokus-ve-mucadele-581666/

[180] “Lübnan: Açlıktan Öleceğime Coronavirüsten Ölürüm”, 4 Nisan 2020… https://sendika63.org/2020/04/lubnanda-salgin-gunlerinde-aclik-ayaklanmalari-acliktan-olecegime-koronavirusten-olurum-582857/

Sibel Özbudun

Siteye eklediğimiz son yazılara göz gezdirmek isterseniz.

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu