Arka Bahçemiz

Kaybetmek Diktatörlüğün Kaderinde Vardır

Tarih, sandık ile iktidara gelen diktatörlerle doludur. Hepsi iktidarda olduğu zamanda geniş halk kitleleri tarafından desteklenmiştir. Günü geldiğinde ise kimi intihar etmiş kimi ise desteklendiği halk tarafından idam edilmiştir. Şimdi bir zamanlar büyük güç sahibi olan, halkın bir kesiminin taparcasına sevdiği ama sonunda feci şekilde can veren iki diktatörü anımsayalım…

Benito Amilcare Andrea Mussolini (29 Temmuz 1883  – 28 Nisan 1945)Kaybetmek Diktatörlüğün Kaderinde Vardır

Benito Mussolini. İtalya’nın faşist diktatörü. 29 Temmuz 1883′te Forli’de dünyaya geldi. Siyasete ilk olarak 1904 yılında sosyalist partiye katılarak başladı ve partinin yayın organı olan Avanti gazetesinde bir süre yazarlık yaptı. 1. Dünya savaşının başlamasından sonra orduya yazıldı. Savaş sırasında tarafsızlık politikası yüzünden Sosyalist partiyle ters düştü ve gazeteden ayrıldı. İki yıl boyunca piyade olarak askerlik yapan Mussolini savaşta yaralandıktan sonra Milano’ya döndü. Burada sağ görüşlü Il Popolo d’Italia Gazetesi’nin editörü oldu. Il Popolo d’Italia Gazetesini çıkarmaya başladıktan birkaç ay sonra da Sosyalist Parti’den atıldı. Bu tarihten sonra sosyalizmden soğuyan Mussolini dünyayı kana bulayan faşizm ideolojinin kurucusu oldu.

Çökmüş ekonomi ve siyasi kargaşa içindeki İtalya’da Mussolini 1919 senesinde çeşitli sağcı, anti-komünist ve anti-kapitalist grupları kurduğu Faşist Mücadele Birliklerinin İttifakı örgütünde bir araya getirdi. 1921’de ise Faşist Mücadele Birliklerinin İttifakı’nı lağvederek Ulusal Faşist Parti’yi bünyesinde topladı.

Mussolini ülkenin problemlerini çözeceğini vaat ediyor ve eski Roma İmparatorluğu’nun ihtişamlı günlerine geri dönüleceğine söz veriyordu. Partinin yarı askeri milis kuvveti olarak kurulan Kara Gömlekliler örgütü ise ekonomik durumun kargaşasında faydalanarak büyük bir sıçrama yapan komünist gruplarla, grevci işçilerle çatışıyordu.1922′nin Ekim ayında Mussolini önderliğindeki faşistler toplam 26.000 kişi ile beraber Napoli’den Roma’ya yürüme kararı aldılar. Savaş sonunda istediğini elde edemediği için hayal kırıklığına uğramış olan İtalyan halkının durumunu Mussolini’nin düzeltebileceğini anlayan Kral III. Vittorio Emanuele, toplumsal krizi şiddetsiz bir yolla çözmek için 31 Ekim 1922 tarihinde Mussolini’yi başbakan olarak atadı. Mussolini İktidara geldikten kısa süre sonra diktatörlüğünü ilan etti. Kendisine muhalif olan gazeteleri kapattı, gazetecileri hapiste çürüttü. Sendikaları kanun dışı kabul etti sendika hareketlerini yasakladı. Muhalefete nefes aldırmayan Mussolini diğer yandan İtalya’da büyük ekonomik yatırımlar gerçekleştirdi. Ülkenin dört bir yanını tren raylarıyla döşedi tarımda büyük atılımlar yaptı. Çökmüş İtalya ekonomisini kısa sürede canlandırarak yandaşlarının gözünde tanrı olarak görülmeye başlandı.

1930 lu yıllar Mussolini gücünün zirvesinde olduğu bir dönemdi. O artık Duceydi. İtalya’nın tek sahibiydi. 1936 yılında Habeşistan’ı işgal etti. Aynı yıl Hitler ile Berlin- Roma mihverini kurdu. Nazizm ve faşizm iş birliği dünyanın hakimi olma amacıyla 2. Dünya savaşına kol kola girdi. 2. Dünya savaşında milyonlarca insanın ölümüne sebep oldu fakat o hala yandaşlarının gözünde mükemmel bir liderdi.

1940 yılında İtalya’yı 2. Dünya savaşına sokan Mussolini başlangıçta başarılı olsa da Balkanlarda müttefiklere mağlup oldu. Savaştaki başarısızlık yüzünden ülkedeki Komunistlerin isyanı ve müttefiklerin 1943 yılında Sicilya’ya asker çıkarmasından sonra kral Emanuelle tarafından görevden alındı. Müttefikler tarafından esir alınan Mussolini’nin yardımına Hitler koştu. Gran Sasso’da bulunduğu otelden gizli bir operasyonla kaçırıldı. Bir süre Viyana’da yaşadıktan sonra tekrar ülkesine döndü. Cumhuriyetçi faşist partiyle beraber İtalyan Sosyal Cumhuriyetini kursa da eski gücünden çok şey kaybetmişti. O artık halkın taptığı adam Duce değildi.

Savaşın sonunda her şeyini kaybettiğini anlayınca önce İspanya’ya sonra İsviçre’ye kaçmak için harekete geçti fakat yolda partizanlarla çatışmaya girdi. Çatışma sonunda partizanlara yenik düşen Mussolini hakkında ulusal kurtuluş komitesi ölüm emri verdi. 28 Nisan 1945 te esir tutulduğu çiftlik evinde sevgilisi Petacci ile vurularak idam edildi. Cesedi sevgilisiyle beraber Milano’nun Lorento meydanında bir benzin istasyonunun çatısına ayaklarından baş aşağı asılarak teşhir edildi.

Adolf Hitler (20 Nisan 1889 –  30 Nisan 1945)Kaybetmek Diktatörlüğün Kaderinde Vardır

Almanya’nın faşist diktatörü. 20. yüzyılda Josef Stalin’den sonra en fazla katliam gerçekleştiren ikinci lider. 20 Nisan 1889’da yukarı Avusturya’nın Braunau am Inn kasabasında dünyaya geldi. Lise ilk sınıfta derslerdeki başarısızlığından dolayı sınıfta kaldı. Ressamlıkla ilgili ilk düşünceleri bu dönemde başladı. 1907 yılında ressam olma amacıyla Viyana’ya geldi. Güzel sanatlar akademesinde girdiği sınavlarda başarısız oldu ve kendisine mimar olması önerildi. Lise mezunu olmadığı için mimarlık fakültesine de giremeyen Hitler parasız, aç, sefil bir halde sokakta kaldı.

Bir süre sokaklarda kendi yaptığı tabloları satarak para kazanmaya çalıştı. 1909’da evsizler yurduna yerleşti. Posta kartlarından kopyaladığı manzara resimlerini, dükkanlara ve turistlere satarak geçinmeye çalışan Hitler, 1910 yılında çalışan fakir adamların kaldığı bir eve yerleşti. Yahudiler hakkındaki nefret duyguları ilk kez bu dönemde başladı. Lanz von Liebenfels’in ırk ideolojileri ve antisemitizm hakkındaki yazılarından ve Viyana Belediye Başkanı, aynı zamanda Hıristiyan Sosyal Partisi’nin kurucusu ve tarihin en şiddetli demagoglarından Karl Lueger ve pan-Cermenist Georg Ritter von Schönerer gibi politikacıların yarattığı polemiklerden etkilendi.

1. Dünya savaşı sokaklarda sefil halde yaşayan ve Yahudiler hakkında yavaş yavaş nefret duyguları besleyen Hitler için hem kurtuluş hem de macera oldu. Orduya katılarak1. Ypres muharebesi, Somme muharebesi, Arras muharebesi ve Passchendaele muharebelerinde topçu onbaşı rütbesiyle savaştı. Kasım 1918’de Almanya’nın teslim olmasıyla şoka uğradı. Birçok Alman milliyetçisi gibi o da savaş alanında değil masada yenilmelerini tasvir eden ‘sırtından bıçaklandığına’ inandı

1919 yılında yeni kurulmuş olan Alman işçi partisine (Deutsche Arbeiterpartei, DAP) katıldı. Hitabet yeteneği ile partide kısa süre içinde yükselerek 29 Temmuz 1921 de partinin lideri oldu.  Alman işçi partisinin ismini Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (Nationalsozialistische Deutsche Arbeiter Partei, NSDAP) olarak değiştirdi. Hitler’in siyasi hayatında ilk ses getiren hareketi 9 Kasım 1923’deki birahane baskını olarak bilinen darbe girişimi oldu. Münih’teki Bavyera hükümetini devirmek isteyen Hitler başarısız oldu.1924 yılında 5 yıl hapis cezasıyla cezalandırıldı. Hapisteyken daha sonra çok ünlenecek olan Kavgam ( Mein Kampf) kitabını yazdı. Hitler’in hapiste geçen bu 5 yıllık dönem gelecekteki diktatörün ayak sesleriydi.

Hitler 1929 yılında hapisten çıktığında dünyada büyük bir ekonomik kriz vardı. Almanya ekonomisi de bu krizden etkilenmiş, devlet büyük bir kriz içine girmişti. Bu kaos ortamında yapılan 1930 seçimlerinde NSDAP %18 oy alarak SPD den sonra ikinci parti oldu. Ekonomik krizden kaynaklanan kaostan faydalanan Hitler 31 Temmuz 1932 yılında %37 oy alarak parlamentoda 1. parti oldu. Her geçen gün oyunu ve popülaritesini arttıran Hitler için 27 Şubat 1933 teki Reichstag yangını bir dönüm noktası oldu. Yangını Hitler’e bağlı Gestapoların çıkardığı bilinmesine rağmen Komunistler suçlu olarak gösterildi ve bu bahaneyle NSDAP ve Alman Ulusal Halk Partisi dışındaki tüm partilerin yayınları ve seçim çalışmaları durduruldu. 5 Mart 1933 günü yapılan seçimlerde Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi %44 oy olarak üst üste girdiği üç seçimde de oylarını arttırarak ülkenin mutlak iktidarı oldu.

Hitler’in iktidara geldikten sonra yaptığı ilk icraat çıkardığı yetki kanunuyla meclisi feshetmek oldu. Artık o Almanya’nın tek hakimiydi. Bir zamanlar Münih sokaklarında kartpostal satan, aç kalan fakir Avusturyalı şimdi ise ülkenin tek hakimi durumundaydı. Meclisi fesheden Hitler’in daha sonraki icraatları muhalif gazeteleri kapatmak, gazetecileri öldürmek, işçi sendikalarını yasaklamak gibi icraatlar oldu. Muhalefetin korkulu rüyası olan Hitler yandaşlarının gözünde büyük bir kahramandı. Kısa sürede çöken Alman ekonomisini canlandırdı. Almanya’nın dört bir tarafında büyük yollar yaptı, sanayi atılımları gerçekleştirdi. Özellikle  teknolojik ve askeri alanda büyük başarılara imza attı.

Almanya’yı dünyanın hakimi yapma parolasıyla yola çıkan Hitler 1 Eylül 1939 ‘da Polonya’ya saldırdı ve sırasıyla Polonya, Danimarka-Norveç, Fransa cephelerinde galip geldikten sonra Çelik Paktı’ndan askeri bir darbe ile ayrılan Yugoslavya’ya bir cezalandırma saldırısı uyguladı, ardından işgal etti. Daha sonra müttefiki İtalya Krallığı ile savaşta olan Yunanistan’ı Bulgaristan ile birlikte işgal etti. Kısa sürede büyük bir ilerleme gösteren Hitler Almanyası Amerika’nın savaşa katılmasıyla durakladı. Normandiya çıkarmasında müttefik kuvvetlerine mağlup olan Almanya geri çekilmeye başladı ve bu yenilgi Almanya için sonun başlangıcı oldu. Değişen dengeler sonucunda Sovyetler hızlı bir ilerlemeye başladı. Stalingrad’da esir düşen asker sayısınında fazla olması nedeniyle Alman Ordusu güçsüz bir konuma geldi. Sırasıyla Romanya, Bulgaristan, Macaristan ve Finlandiya taraf değiştirdi. Yugoslavya topraklarında ise partizan gruplar belli başlı bölgelerde yönetimi ele geçirdiler. 1945 baharında ise Sovyet birlikleri Polonya’yı ele geçirdi ve Pomeranya’da ilerlemeye başladı. 16 Nisan’da başlayan Berlin Muharebesi 2 Mayıs’ta sonuçlandı. Reichstag’da Sovyet bayrağı dalgalanıyordu.

Büyük umutlarla ülkesini savaşa sokan Hitler için artık yolun sonu gelmişti. Sovyetlerin Berlin’e girmesine rağmen ülkesini terketmedi. Askerleri ve sevgilisi Eva Braun ile sığınağında kalmayı tercih etti. Ölümünden 1 gün önce Eva Braun ile evlendi ve nikah hediyeleri birbirlerine verdikleri siyanür oldu. Eşiyle beraber 30 Nisan 1945 te siyanür içerek intihar etti. İşini şansa bırakmamak için siyanürle beraber kafasına bir kurşun sıktı. Cesedinin Mussolini gibi teşhir edilmesinden korkan Hitler’in emriyle askerleri cesedini yakarak  Führerbunker bahçesine gömüldü. Rus güçleri içeri girip cesetleri bulduğunda ise diş kayıtlarıyla yapılan otopside Hitler’in ve Eva Braun’un cesetleri teşhis edildi.  Mezarının kutsal bir tapınak haline gelmesini istemeyen Sovyetler yanmış cesedi 25 yılda 8 kez farklı yerlere gömerek taşıdı. 4 Nisan 1970′de bir Sovyet KGB ekibi tarafından, Magdeburg’da bulunan SMERSH’in tesisinde bulunan mezardan Hitler ve Braun’un kalıntılarını çıkarılarak tamamen yakıldı ve külleri Elbe Nehri’nin bir kolu olan Biederitz nehrine döküldü.

Hitler ve Mussolini… İkisi de yaşadığı dönemde kendi devletlerinin mutlak hakimiydi. İkisi de siyasete tecrübesiz ve bir anda girdi. İkisi de iktidara gelirken ülkedeki kaos ortamından faydalandı. İkisi de kendisini milletlerine kurtarıcı olarak gösterdi. İkisi de iktidara geldikten sonra muhaliflerini yok etmek için her şeyi yaptı. İkisi de ekonomide büyük başarılara imza attı. İkisi de ülkesini geniş yollarla demir yollarıyla döşedi İkisi de yandaşları tarafından çok seviliyordu. İkisi de iktidara seçimle geldi ve ikisi de feci şekilde can verdi. Biri kendi ülkesinde öldürülerek cesedi meydanda teşhir edildi diğeri ise intihar edip cesedini yaktırdı şimdi ise mezarı bile yok. Tarih boyunca ülkelerinde iktidara gelen diktatörler iktidarları boyunca hem büyük başarılara imza atmıştır hem de ülkelerine büyük felaketler yaşatmışlardır. Hızlı bir yükselişin devamında hızlı bir çöküş… Yıkılmak ise diktatörlüğün kaderinde vardır

http://tibbiyelihikmet.wordpress.com

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu