Eğitim

Eğitim sistemimiz ölmüş ağlayanı yok!

Tam da Abdullah Gül’ün orada olduğu zamanlar Harvard’da Türkiye’yi çok daha fazla ilgilendiren bir olay oldu. Türk bir öğrenci, hem matematik hem de fizik bölümlerinden en yüksek puanlarla mezun olup Harvard Üniversitesi’ni okul birincisi olarak bitirdi. İsmi Levent Alpöge…

Bu aralar Türkiye ’nin gündeminde bir üniversite var. Ancak Türkiye’de değil, Amerika’da… Devletin başındakilerin kendi çocuklarının eğitimleri için ısrarla tercih ettiği bir üniversite; Harvard Üniversitesi.

Ve bir süredir Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün oğlunun mezuniyet töreni için Harvard Üniversitesi’ne gitmesi ülke gündemini meşgul ediyor. Anlaşılan bu ziyaret ne yazık ki sadece mezuniyet töreni sonrası yapılan soru-cevap seansında aynı üniversitenin tıp fakültesinde çalışan Dr. Emrah Altındiş’in sorduğu soru ve gerilen ortam ile hatırlanacak.

Ancak tam da Abdullah Gül’ün orada olduğu zamanlar Harvard’da Türkiye’yi çok daha fazla ilgilendiren bir olay oldu. Türk bir öğrenci, hem matematik hem de fizik bölümlerinden en yüksek puanlarla mezun olup Harvard Üniversitesi’ni okul birincisi olarak bitirdi. İsmi Levent Alpöge…

Levent’in 22 yaşına dek yaptıklarına baktığımızda onun için tek bir şey diyebiliriz. Karşımızda gerçek bir dahi var! Üstelik de dünyada eşi benzeri oldukça az olan cinsten bir dahi… Bunu anlamak için daha bu yaşında yaptığı çalışmaların seviyesine, kullandığı dil ve tarza bakmak yeterli olacaktır.

İşin vahim tarafı cumhurbaşkanının Harvard ziyaretiyle ilgili haberlerde her şey konuşuldu ancak Levent Alpöge’nin ismi dahi geçmedi. Şaşırdık mı? Tabii ki hayır!

Ancak daha da vahimi, insan kendini şu soruyu sormaktan alamıyor: Acaba Cumhurbaşkanı Gül’ün kendi oğluyla aynı dönem mezunu olan Levent Alpöge ve başarılarından haberi var mıydı? Amerika’da prestijli ne kadar burs varsa hepsinin sıraya girdiği bu genç arkadaşımız ile ilgili şimdiye dek biz ne yaptık; en azından bir tebrik dahi edebildik mi merak konusu.

Yalnız görünen o ki bizim unuttuğumuz, sadece çalışmalarına Amerika’da devam edecek olan Levent değil. Bir kaç gün önce liselere yönelik yapılan açık öğretim sınavının soruları aslında bizim öncelikle kendi ülkemizde, yanı başımızda eğitim alan öğrencileri unuttuğumuz gösteriyor.

Politik gündemin konularıyla zorlama şekilde oluşturulmuş bir çok soru arasından bir örneği aşağıda görmekteyiz:

Eğitimin ve akademik hayatın en üst seviyelerinden bahsederken seviyeyi bir anda bu kadar düşürdüğüm için oldukça üzgünüm ancak onbinlerce öğrencinin cevaplamak zorunda bırakıldığı bu ve benzeri sorular bir şaka değil, gerçek!

İnsan aklından bir daha böyle soruları göreceğimize, ÖSYM’nin bu yılın üniversite sınav sorularını ilan etmemesi gibi bir seçeneğin daha mantıklı olduğu gibi düşünceler geçiyor!

Öğrencilerin bu soruları çözmek için bir de dershaneye gittiği, özel ders aldığı bir eğitim sisteminden bahsediyoruz…

Geçenlerde BBC’nin web sitesinde yayınlanan bir makale durumun dışarıdan da iyi görünmediğinin büyük göstergesi.  Amerika’daki eyaletlerle OECD ülkeleri arasında eğitim standardı kıyaslaması yapılırken makalenin başındaki ilk cümle herkesin dikkatini çekmeli.

Amerika’nın genel eğitim seviyesinin ciddi şekilde alarm vermesini, en güneydeki Alabama, Tennessee gibi eyaletlerin standardlarının Türkiye gibi ülkelerin ‘bile’ gerisinde kalmasıyla örnekliyor!

Amerika’nın genelindeki ve bahsi geçen bu eyaletlerdeki eğitim seviyesini bilip de bu kıyaslamayı okumak insanın bir anlığına milli damarlarını kabartmıyor değil. İnsanın hemen “Ne münasebet!” diye başlayası geliyor ama sonra… Sonra eğitim seviyesinin yukarıdaki sorularla ölçüldüğünü hatırlayıp oturuyorsun.

Görünen o ki ne buradan çok uzaklarda kendi yeteneği ve dehasıyla başarılar elde etmiş ve edecek olan Levent Alpöge ne de hemen yanıbaşımızda açık öğretim için ter döken on binlerce öğrenci umrumuzda. Daha da önemli bir tehlike var ki o da bu iki uç arasında kalan öğrenciler ile ilgili. Türkiye’de eğitimin durumu da ekonomideki duruma git gide benzemeye başlıyor:

Çok başarılılar ile standart altı olanlar arasındaki orta tabaka giderek kayboluyor. Ve sonrada, her geçen gün ülkece nasıl bu kadar kutuplaşabildiğimize, nasıl birbirini anlamak bir tarafa konuşamayan gruplar haline gelebildiğimize hayret edip duruyoruz.

Can Gürses

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu