Arka Bahçemiz

Emekçi Bir Kadının Günlüğü

10442336_394481310720094_6446201337863919317_n

-Canım annem, sen bir emekçisin.
-Hı? Annenim ben sadece.
-Tamam ama ev işçisisin sen biliyor musun?
-Nasıl oluyormuş o?
-Şimdi sen bütün gün kendini paralıyorsun ya hani yemek yapıp, evi temizleyip, çamaşır yıkayıp?
-Ev hanımıyım kızım ben, o dediğinden değil!
-Ben karar verdim, Ankara`ya dilekçe yazacağım.
-Hayırdır, sebep?
-Tüm ev işçisi kadınların sigortalı olmaya hakkı var. Bunu talep edeceğim.
-Deli deli konuşma öyle. Ev işi yapıyorum diye beni sigortalı mı yapacak devlet?
-Bu senin en doğal hakkın anneciğim.
-Sus kız, bir de başımıza iş açacaksın yok yere!

*

-Kızım sen mi diziyorsun bu boncukları?
-Evet hanımefendi, sevdiniz mi?
-Kış kıyamette zor olmuyor mu standta durmak böyle? Hem tekerlekli sandalyedesin.
-Ben severek yapıyorum işimi.
-Kaç para bu bileklik?
-Beş lira hanımefendi.
-Al kızım on lira sana.
-Durun vereyim para üstünü.
-Kalsın sende kızım. Bu yoklukta kim bileklik alacak ki zaten?
-Alınır ya da alınmaz, lütfen alır mısınız paranızı?
-Senin ailen yok mu kızım? Yazık, nasıl çalıştırıyorlar seni bu halde?
-Ben kendi emeğimle, onurumla çalışıyorum hanımefendi.
-Sakat olmasan talibin çıkardı elbet, çok güzel bir yüzün var, hoş kızsın.
-Lütfen verir misiniz bilekliği? Buyrun iade ediyorum ücreti.
-Bu devirde iyilik de yaramıyor. Dur bakalım akşama kadar kız başına.
-Evet duracağım hanımefendi. Hem de dimdik duracağım karşımda kim olursa olsun!
-Sana acıyıp alışveriş yapanda kabahat, asi şey seni!

**
-Abla, patronuna sordun mu, sigortan yatıyor muymuş?
-Bu ara biraz sıkıntılar var Hatice, hal çaresine bakmaya çalışıyoruz dikimevinin.
-Abla, annem diyor ki, sigortası işlemiyorsa dönsün Bingöl`e evde otursun diyor.
-Ben İstanbul`a yerleşirken bir kibrit çöpü bile yollamadınız. Bir ihtiyacın var mı diye sormadınız. Ancak sorgulamayı bilirsiniz böyle.
-Sigorta önemli abla, sigortasız işte çalışmasın diyor annem.
-Kimseye muhtaç olmadan yaşıyorum ben burada, kendi ayaklarımın üzerinde duruyorum ömrümde ilk kez.
-Sen bize niye para yollamıyorsun o zaman, ne yapıyorsun kazandığın paraları?
-Ben bir mücadelenin içindeyim burada, anlayabilir misin sen bunu Hatice?
-Abimler de kızıyor sana haberin olsun. Bunun derdi ne, memlekete dönsün anneme yardım etsin diyorlar.
-25 yaşına geldin, sen ne yapıyorsun peki memlekette hayal kurmaktan başka?
-Valla akrabalar da diyor, bu kız İstanbul`da evlenmiş olmasın diyor.
-Sen üstelik geldin buraya, gördün nasıl didindiğimi.
-Evin çok küçük abla. Bizimkiler gelse rahat edemezler orda, anneme de anlattım, daha büyük bir eve çıksın diyor.
-Bir de solcuyum diyorsun, yazıklar olsun sana Hatice. Sen evde otur, sorguya çek, laf taşı, başka bir şey bildiğin yok!
-Solcu olduğum için ezilmeni istemiyorum ben. Sigorta konusunu ihmal etme sakın.
-Ömrümü yediniz ömrümü! Kapatıyorum telefonu.
-Dur kapatma sakın, bana kontör yollasana, kontörüm yok hiç.
-…
-Abla?

-Titriyorum sinirimden, biraz huzur ya, biraz moral verin bana.

-İstanbul sana ağır geldi abla, dön gel en iyisi…

***
-Ahmet, makarna yapmayı öğreteyim mi sana?
-Ne gerek var buna şimdi?
-Bazen sen daha erken geliyorsun işten, bir makarna yaparsın hiç olmazsa.
-E sen yapıyorsun ya, ben anlamam makarnadan falan.
-Bir tanem, inan ki çok yoruluyorum.Ben de çalışıyorum senin gibi. Ev işlerini biraz paylaşsak olmaz mı?
-Bizde olmaz öyle şey! Ev işi senin vazifen.
-Hiç acımıyor musun bana? Nasıl bitkinim bir baksana halime.
-Kendi işimi bir kursam, seni alacağım o işten, oturursun evde bütün gün.
-Çalışmayı seviyorum ben, şikayetim iş değil, sadece evde bir dayanışmamız olsun istiyorum.
-Sen para kazanalı beri tuhaf tuhaf konuşmaya başladın, bu son bak, bir daha uyarmam seni.
-Dayanışma diyorum, bu mu tuhaf olan?
-Annemler gelecek yarın, işten izin al da bir şeyler hazırla eve gelip.
-Evlenene kadar hoş tutuyordun beni, artık seni tanıyamaz oldum.
-Çocuk uyandı, ağlaması duyuluyor, bak bakalım derdi neymiş? Sen niye ağlıyorsun ki şimdi? Çocuk bu, ağlayacak tabi, amma da sulugöz oldun he.

****
-Biz erkek inşaat mühendisi arıyorduk aslında.
-İlanda cinsiyet vurgusu yapılmadığı için başvurmak istedim firmanıza.
-Teşekkür ederiz. Diploma notunuz hayli yüksek fakat şantiyelerimizde ne derece verim alabiliriz sizden diye düşünüyorum bir parça.
-Stajda da bu tür bir tedirginlikle karşılaştım. Çok başarılı bir staj dönemi yaşadım. Kendimi kanıtlayacağıma inanıyorum ben. Bakın burada staj yaptığım işyerimin referans yazısı da var.
-Staj dediğimiz birkaç aylık bir süreç, biz uzun yıllar çalışabileceğimiz bir mühendis arıyoruz.
-Koşullar uygun olursa ben de isterim bunu.
-Biz başka bir departmanımızda açık oluşursa değerlendirelim sizi olur mu?

-Ne oldu kızım, nasıl geçti iş görüşmen?
-Erkek mühendis istiyorlarmış baba.
-Dedim sana öğretmen ol diye, tam bayanlara göre bir meslek öğretmenlik. Gittin erkek işine heveslendin sen.
-Kadın eli değmiş evler yapmak istiyorum ben baba. Niye erkek işi olsunmuş, insani bir görev talep ediyorum.
-Milli Eğitime uğra yarın, formasyon alırsan öğretmenlik yapabilir misin bir öğren.
-Ben mühendislik yapacağım baba!
-Sen anca feministlik yaparsın böyle!

*****
-Sana karanfil aldım seversin diye.
-Severim sevmesine de nerden esti?
-Bugün Dünya Kadınlar Günü ya, ondan.
-Hayır, Dünya Kadınlar Günü değil bugün, Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
-Ha öyle olmuş ha böyle. Hadi kutlu olsun kadınlar günün.
-Beni eve kapattın sen, çalışmama engel oldun.
-Aç değilsin,açıkta değilsin. Çok şükür bir eksiğimiz de yok.
-Sorun bu değil ki. Mesleğimi yapamıyorum senin yüzünden.
-“Karısını çalıştırıyor” dedirtmem el aleme. Ne kadınlar var kocaları bakmıyor, bir de üstüne dayak yiyorlar, insan biraz takdir eder kocasını.
-Bizim anlaşmamız böyle değildi seninle.
-Gözün dışarıda bakıyorum.
-Ne demek istiyorsun?
-Neyse, ben biraz arkadaşlarla takılayım. Geç gelirim belki, yat uyu sen, beni bekleme.
-Beni topraktan koparttın, yağmurdan, güneşten ayırdın, getirdin vazoya koydun bu karanfiller gibi…
-Kaç erkek karısına çiçek alıyor kadınlar gününde? Harbi yaranılmıyor sana. Hadi ben kaçtım!

* * *

Sevgili günlük… Dert ortağım benim,can yoldaşım…Sana bir isim koymamın vakti geldi. “Emek” diyeceğim artık sana.  Emeğimsin sen benim, yüreğimsin…Bugün işten çıkartıldım Emek. İçim nasıl acıyor biliyor musun?” Eylemlere katılmışsınız” dedi bana şef. Dedim “haksızlığa uğrayan emekçiler için düzenlenen eylemlere katıldım, evet”…”Bir değil iki değilmiş bu yaptığınız” dedi. Dedim “doğruluğuna, mücadelesine inandığım her eyleme katılırım gücüm yettiğince. “ Dedi “mutfakta bulaşık yıkamışsınız çaycı kadınla, siz bir avukatsınız oysa, bulaşıkçı değilsiniz”. Dedim “zamanım uygundu, çaycımız da çok yorgundu, paylaşmak istedim yükünü”. “Danışmadaki bayana kitaplar veriyormuşsunuz” dedi. “Evet” dedim,” okumaya, öğrenmeye çok hevesi var onun. Kendi kütüphanemdeki kitaplardan veriyorum arada bir, okuyup geri veriyor.” “Biz size gayet iyi imkanlarda çalışma fırsatı sunduk, sizin maksatınız ne?” dedi. “Görevimi layıkıyla yaptığımı, firmamı verimli bir şekilde temsil ettiğimi düşünüyorum” dedim. “Biz de birikiminizden, iş sınırları içindeki performansınızdan memnunuz fakat kurumsal değerlerimizle örtüşmeyen bir yapınız var, bu yüzden artık sizinle çalışamayacağız” dedi. Gözlerim karardı o anda Emek, başım döndü birdenbire. Tazminatımı ödeyeceklermiş. Hizmetlerimden dolayı teşekkürü bir borç bilirlermiş…Çaycı kadın geldi işyerinden çıkarken, “abla sana pis pis konuşuyorlar ama Allahı var iyi insansın” dedi. Danışmadaki kız sarıldı bana, ağladık birbirimize sarılıp o halde. Bir küçük kağıda yazılı not  tutuşturdu elime. “ Sen benim için, bana bir masal gibi anlattığın Clara Zetkin kadar, Rosa Luxemburg kadar, Elizabeth Blackwell kadar kıymetlisin abla. Yıllık iznimde Sarıkamış`a beraber gidelim ne olur. Öz ablamsın sen. “diye yazmış. Ah Emek, bilinir mi emeğin kıymeti bir gün? Emekçi olmanın, emekçi kadın olmanın, rüzgara karşı vicdanla, dirençle yol almanın  kıymeti bilinir mi dersin? Çok gücüme gidiyor Emek, öyle yalnızım ki şimdi…Ama sana söz olsun cancağızım! Her daim üstüme üstüme esse de rüzgarlar, her daim hoyratta da kalsam, özgür ve üreten bir kadın olarak, emekçi bir kadın olarak, bir can olarak yaşayacağım. Başka türlü var olamam ki ben; varlığım emektir benim…

 

Ergür Altan (erguraltan@gmail.com)

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu