Eğitim

Emile veya eğitim üzerine – Jean Jacques Rousseau

Emile veya eğitim üzerine – Jean Jacques Rousseau

( 28.06.1712 – 2.7.1778 / Cenevre asıllı filozof ve yazar)

Tahir Elçi anısına…

Bu yazıyı kaleme alma ihtiyacı, içinden geçtiğimiz bu karanlık günlerin, yaşanan politik cinayetlerin ve ülke topraklarının bir kısmının kan-revan içindeyken, geri kalan kısmının korkunç bir sessizliğe bürünmesinden kaynaklandı.

Jean Jacques Rousseau Emile

Neden Rousseau?

“Tarihte ilk kez bir toprak parçasının etrafını çitle çevirip “Burası benimdir” diyen ve buna inanacak kadar saf olan insanlar bulabilen ilk insan, uygar toplumun ilk kurucusu oldu. O zaman biri çıkıp, çitleri söküp atacak ya da hendeği dolduracak, sonra da insanlara ‘Sakın dinlemeyin bu sahtekârı. Meyveler herkesindir. Toprak hiç kimsenin değildir. Ve bunu unutursanız mahvolursunuz’ diye haykırsaydı, işte o adam, insan türünü, nice suçlardan, nice savaşlardan, nice cinayetlerden kurtaracaktı.”

Evet gerçektende bunu söyleyebilen bir insan çıksaydı, belki bu güzelim dünya bu kadar kana ve acıya bulanmış olmayacaktı. Rousseau bunları bundan yaklaşık 200 yıl önce düşündü ve yazdı, sanırım, o dönemde çok karanlık günlerdi, tıpkı bugünler gibi. Toplum sözleşmesini kaleme alan Rousseau insanların bir takım yazılı sözleşmeler ile aralarındaki toplumsal sorunların çözülemeyeceğini anlamış olmalı ki; arkasından Emile yada Eğitim Üzerine kitabını yazarak, sadece ama sadece eğitimle insanların düzelebileceğine ve toplumsal sorunların bu kanalla giderilebileceğine kanaat getirmiştir. Rousseau’nun kitabının ilk baskısı 1762 tarihinde olmuş fakat kitap o tarihte Paris ve Cenova’da yasaklanmış ve halka açık bir şekilde yakılmıştır. En nihayetinde Fransız İhtilali olduğunda bu kitap eğitim sistemine kaynak olarak kullanılmıştır ama sevgili Rousseau bunu görememiştir.

Emile yada Eğitim üzerine adlı yapıtında Rousseau eğitimi 7 temel prensip üzerine oturtmuştur.

1. Çocukluğa özdeğerini verme. Çocukluk evresinin başlı başına ayrı değerlendirilmesi gerektiğini ve yetişkinliğe geçişde bir ön aşama olarak ele alınmasının doğru olmadığını söylemiştir.

2. Çocukluğu araştırmak. Çocukluk evresini doğru araştırmadan ve insan hayatının başlangıcı olarak değerlendirmeden çocuğu sadece bir vatandaş olarak yetiştirmek doğru değildir. Çocukluk evresinde çocuk kendini fiziken, düşünsel, duygusal olarak var etme sürecindedir ve bu süreç temel olduğu için çok önemlidir.

3. Negatif eğitim. Çocuk 12 yaşına gelene kadar ahlâk anlayışının asla ama asla çocuk eğitiminin içinde yer almaması gerekmektedir. Çünkü çocuğa aşıladığımız ahlâk anlayışı daha çok onu eğiten öğretmen veya eğitmenlerin bireysel anlayışı olacaktır ve bu sonuç olarak eğitimin ahlâksızlaştırılmasına dönüşecektir.

4. Tecrübe ederek öğrenme. Rousseua’ya göre üç öğretmen vardır. Doğa, Toplum ve Olgu. Doğa yeteneklerimizi ve gücümüzü geliştirir. Toplum güç ve yeteneğimizi nerede kullanacağımızı. Olgular ise tecrübelerimizden yola çıkarak edindiklerimizdir. Eğitmenin görevi bu üç aracın eşit bir şekilde eğitim içinde yer almasını sağlamak yani dengeyi oluşturmaktır. Eğitmen, öğretmen kesinlikle yetkisini çocuğa bir dikte aracı olarak kullanmamalıdır ve zor asla olmamalıdır. Zor yada mecburiyet olarak öğrenilmesi gereken her şey, bir ihtiyaç olarak çocuğa kavratılmalıdır. Bu öğretmen-öğrenci hiyerarşisine karşı alınmış bir tedbirdir.Çünkü çocuk emirleri takip etmeyi değil insan olarak varlığını sürdürmeyi öğrenmelidir.

5. Yaşa uygun eğitim. Rousseau çocukluktan yetişkinliğe geçişi dört evre olarak tanımlar. Ön çocukluk (0-3 yaş arası), çocukluk (3-12 yaş arası), ön ergenlik (12-15 yaş arası), ergenlik (15-20 yaş arası). Bu evrelerin ihtiyaçlarına göre eğitmen rol üstlenmelidir. Ön çocukluk evresinde çocuğun keşif yeteneği ve gücünü oluşturması teşvik edilmelidir. Çocuklukta fiziksel gelişimi, taklit ederek öğrenme ilgisi, deneme-yanılma yoluyla öğrenmeye çalışma isteği, tecrübe etmesi desteklenmelidir. Ön ergenlik aşamasında algı ve mantığının güçlendirilmesi gerekir, çünkü muhakeme yeteneği bu zamanda oluşur. Hayatın hakikatini arama olgusunun temeli muhakeme kabiliyetine bağlı olduğundan, bu dönemde ahlâk kavramının oluşmasına baskı yapılmamalı ve çocuk karşılaştırma yöntemi ile ahlâk olgusunu edinmelidir. Ergenlik çağında kendisinin dışında başka kişi ve nesnelere sevgi hissetmeye başlayacaktır. Coşku, tutku, ihtiras ve buna benzer bir çok duyguyla bu yaşta tanışacağı için eğitmenin görevi çocuğa arkadaşlık etmek ve bu süreçte ona eşlik etme olacaktır. Eğitmen ergenlik çağında başkalarının acısını hissetmeyi çocukta ortaya çıkartmak ve bu duygunun gelişmesi için teşvik etmek yükümlülüğündedir.

6. Vatandaşlık eğitimi. Ergenlik sonrasında artık birey içinde bulunduğu topluma karşı sorumluluklarını yerine getirmek için hazırdır. Bundan önce her bireye sunulması gereken imkan (o dönem ve Fransa için düşünüldüğünden), her bireyin tüm Avrupa’yı gezmesi ve kendi toplumu ile yabancı toplumları kıyaslayarak, nerede ve nasıl yaşayacağına karar vermesidir. Hangi toplum ve hangi ülkede yaşayacağına tek başına karar vermelidir.

7. Din eğitimi.Yetişkin birey hangi dini seçeceğine yaşadığı tecrübelerden muhakeme ederek özgürce karar vermelidir.

Kendi dönemine göre çok ilerici olan bu eğitim modeli hâlâ dünyada tam olarak hiç bir ülkede uygulanmamaktadır. Çünkü ulus-devlet eksenli tüm eğitim sistemleri tek dil, tek ırk, tek din şiarıyla okullarını birer kışlaya çevirmişlerdir. Bu kışlaların bekçileri ne yazık ki; öğretmenler olmaktadır.
Bu tür sistemlerin içinde bireyin özgürce muhakeme yeteneği gelişmediğinden sonraki yıllarda, televizyonlarda söylenenlere, politikacılara, din adamlarına, güvenlik güçlerine, kısacası kendi dışında herkese inanacak ve yanı başındakinin acısını hissetmeyecektir. Çünkü başkasının acısını hissetmeyi öğrenememiştir.

Kaynak: J. – J. Rousseau. Emil oder Über die Erziehung.

Arzu Güngör (guengoer.arzu@gmail.com)

www.dunyalilar.org

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu