Arka Bahçemiz

F Tipi İşkence Hücreleri

etha-20101228-f-tipi-01_ext Toplumun tüm bireyleri olarak etrafı tel örgüler ve mayınlarla kaplı büyük Türkiye Cumhuriyetinde yaşıyor ve bu sebepten az da olsa hapishane psikolojisini biliyor olsak da; özel olarak 2000 yılının başında faaliyete geçen F Tipi Hapishanelerini bilmeyenlere anlatmam gerekiyor. Özellikle ’80 ve ’90’lı yıllarda tutsağı ele geçirmek için yapılan işkencenin adı falaka, suda boğma, hayaların sıkılması, kaba dayak, tecavüzdü ama artık kaba dayağa ek olarak işkencenin adı F Tipi hücreler aracılığıyla tecrittir. Tecrit sessiz ölümdür. Tecrit işkencedir.

F Tipine Türkiye Cumhuriyeti niye ihtiyaç duyar?

Emperyalizmin, sömürgesi olan Türkiye’de işbirlikçileri aracılığıyla ekonomiye hükmetmesi dolayısıyla ülkede yoksulluk, işsizlik, zam, zulüm ve adaletsizlikler had safhadadır. Bundan dolayı Türkiye’de devrimin objektif koşulları hazırdır. Bunu en iyi bilen devlettir ve bunun için önlemleri de had safhadadır. F Tipi hapishaneler bu önlemlerden biridir. Düzenle çelişkisi olan, bunu dile getiren veya pratiğe taşıyan herkes toplumdan koparılarak F tipi bir hücrede yalnızlaştırılarak özgürlükçü, toplumcu düşüncelerinden koparılacak. Amaç budur.

F Tiplerine kimleri alırlar?

Eğer kendinize devrimciyim, demokratım, örgütlü öğretmen, öğrenci, gazeteci, doktor, işçi, memur, mühendisim diyorsanız tutuklanıp F Tipi bir hapishaneye “örgüt üyesi şüphesi” sıfatıyla girmeniz muhtemeldir.

Hücrelerin Şekli:

7 adımlıktır. Tuvaleti, mutfağı yan yanadır. Bir de üst katı vardır. Dolabınız ve ranzanız bulunur. Üç maddeden oluşur hücre: demir, plastik ve beton. Pencere parmaklıdır, boynunuzu uzatamazsınız. Plastik masa ve sandalye, demir ranza ve dolaptan başka eşya olmadığı için kışın içerisi buz keser. Soğuklardan dolayı yüz felci geçiren tutsaklar vardır. Hapishanenin koridorları dar tıpkı bir labirent gibidir.

F Tipi Hapishanede sizi neler bekliyor?

Hapishaneye adım atar atmaz, sizden çırılçıplak soyunmanız istenir. Bunun diğer anlamı aslında düşüncelerinden soyun demektir. Eğer kıyafetlerini soyunmaz, çıplak aramaya karşı bir tavır alırsanız onlarca çam yarması gardiyan sizi önce bitkin hale düşürüne dek döver, sonra da soyar. Tekli veya üç kişilik bir hücreye atılır, ağrılar içinde nasıl uyuyabiliyorsanız soğuk ranza demirlerinde uyursunuz, aç olarak. Artık tecritte günleriniz başlamıştır, ne zaman serbest bırakılacaksınız bilmiyorsunuzdur. Çünkü daha iddianameniz bile hazır değildir, yani tam olarak neyle suçlandığınızı bile bilmezsiniz. Davanız siyasi bir dava olduğundan hukuk geçerli değildir, verilecek kararlar siyasi olacaktır. İlk duruşmaya ise 8 ila 12 ay arasında çıkarsınız. Sese, kokuya aşırı duyarlı olursunuz. Koridorda yürüyen gardiyanın kundurasından çıkan ses bile size işkence gibi gelebilir. Her taraf duvar ve tel örgülerle çevrili olduğundan göz problemleri yaşarsınız. Hücrede günlerinizin tam bir kısıtlılık ve baskılarla nasıl geçeceği sizin elinizdedir. İster tıpkı bir adli tutsak gibi koca gün tv başında geçirir, ruhsal ölümünüzü gerçekleştirip intihar hazırlıkları yaparsınız ya da bir devrimciye yaraşır şekilde planlı ve programlı bir şekilde düşünce ve düşlerinizi diri tutmak adına, tecritin etkilerini en aza indirgemek adına üretime geçersiniz.

F Tipinde ne üretebilirsiniz?

F tipinde üretmek demek, bir anlamda yoktan var etmektir. Çünkü her şey kısıtlıdır, bazı renkler bile. Ama yine de ilginç yöntem ve araçlarla bileklik, duvar süsleri, tişörtlere baskı yapabilirsiniz. Ama en önemli üretim  yazı yazmaktır. Her ne kadar yazdıklarınızı dışarıya gönderirken sansüre tabi tutulsanız da düşüncelerinizi yansıtacak öykü, şiir, roman, deneme, makale, mektup yazabilir; hapishanedeki diğer tutsaklarla yüz yüze görüşemeseniz de ‘hava yolları’ aracılığıyla birlikte dergi çıkarabilirsiniz. Okumak için de bol bol zamanınız olacak, dilediğiniz her konu için araştırmalar yapabilecek, bilgi düzeyini arttırabileceksiniz. Kitaplar hücrenin konuşan dilleridir, en iyi dostunuzdur, körleşene kadar okumak gerekiyor. Okunan her kitap, yazılan her yazı tecritin duvarlarından bir tuğla sökmektir. Fakat hapishane yönetimi bu okuma ve yazma eylemlerinize her fırsatta darbe vurmaya çalışacaktır. Yapılan keyfi hücre baskınlarında yazılarınıza el koyacak ama siz yılmadan tekrar tekrar yazacaksınız. Eğer okuduğunuz kitaba el koyuyorsa, siz kitap yazacaksınız. Hücrelerde müthiş bir irade çatışması vardır. Geri adım atmak, tüm kazandıklarınızı da yok edecektir.

Hapishanede Tutsaklara Uygulanan Baskılar:

Tüm baskılar tutsağı yıldırmak içindir. Bu yüzden akıl dışı( insana göre akıl dışı fakat devlete göre çok akıllıca) yasaklar vardır. Birkaç tanesine değinmekte fayda var. 7 adımlık hücrenizin penceresinden ya da 17 adımlık havalandırmanızdan gereksiz yere türkü söylemek veya slogan atmak hapishane yönetimi için suç teşkil etmektedir ve cezası vardır. Cezası 3 aylık iletişim veya görüş hakkından men edilmektir. Yalnızca bu sebepten tutsakların yıllara varan iletişim ve ziyaret yasakları vardır. Yani siyasi tutsaklara genelde ya mektup yazmak, telefon etmek yasaktır ya da ziyarete çıkmak. Hapishane yönetiminin keyfi bir uygulamasına karşı çıkmak da görevli memura direnmek ya da hakaret etmekten de ‘hücre içinde hücre’ cezası alabilirsiniz. Ziyaret sırasında ailenize veya sevgilinize sarılmak yasaktır. Sarılırsanız gardiyanlar gelir sizi uyarır. Günde sabah akşam iki kez gardiyanlar tarafından yapılan sayımda yasaya göre ayağa kalkmak zorundasınızdır. Fakat ayağa kalkmamak için direnerek ölümsüzleşen Engin Çeber ve diğer devrimci tutsaklar sayesinde bu uygulamaya yönetim pek yanaşamamaktadır. Haki ve kırmızı renk kıyafetler yasaktır. Ve daha birçok saçma sapan yasaklar…

Tecritin etkisi nedir?

Tecritin amacı sizi yalnızlaştırmak ve çıldırtmaktır. Çok kişi bu sebepten intihara kalkışmış veya etmiştir. Tecrit daha çok psikolojik işkenceye dayandığından bedenen yaşayan fakat ruhen ölü biri olabilirsiniz. Eğer kaldığınız hücrede kendinizi üretime adamazsanız ve teorik bir zayıflığınız da varsa F tipinden halka düşman, devlete biat eden biri olarak çıkarsınız. Ya da pasifleşirsiniz.

Baran Sarkisyan

Dünyalılar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu